Yüz Yıl Savaşları, 1337 yılında İngiltere Kralı III. Edward’ın Fransa monarşisi üzerinde hak iddia etmesiyle başladı. Savaş resmi olarak 1453 yılında sonlandığında Fransa, ülkesini İngiliz işgalinden kurtarmıştı. 116 yıl süren savaş boyunca hem Fransa hem de İngiltere’de utanç verici olaylar yaşandı. Savaşın sembolü olan Joan of Arc, bu utanç verici olaylardan birinin kurbanı olmuştu. Bugün Fransa’nın koruyucu ve kurtarıcı azizesi olarak kabul edilen Joan of Arc kendi ülkesinde diri diri yakılmış, 500 yıl sonra da heykeli dikilmişti. Gelin, hep birlikte Fransa tarihinin kutsal ikonlarından biri olan Joan of Arc’ı daha yakından tanıyalım.
Kadın tarihine ilgi duyuyorsanız tarihte iz bırakmış cesur savaşçı kadınlar içeriğimize göz atabilirsiniz!?
Joan of Arc, 1412 yılında Fransa’nın Domremy köyünde 5 çocuklu çiftçi bir ailenin ortanca çocuğu olarak doğdu
Onun doğduğu yıl, Fransa ve İngiltere arasındaki çatışmaların şiddeti artmıştı. Joan, tam anlamıyla Yüz Yıl Savaşı’nın ortasına doğmuştu. Böyle bir ortamda eğitim alması mümkün olmadı. Ancak ailesi Katolik Kilisesi’nin öğretileri konusunda kızlarını yetiştirmişti. 15. yüzyılın süper gücü olan İngiltere hem karada hem de denizde rakibinden önemli ölçüde üstündü. 1420 yılında İngiltere’nin Normandiya’yı işgal etmesiyle Fransa Kralı IV. Charles, Fransa taht varisinin bir İngiliz olmasını kabul etti. Bu tarihten sonra Domremy köyü de dahil olmak üzere kuzey Fransa’nın önemli bir bölümü İngilizler tarafından işgal edildi.
Joan 13 yaşına geldiğinde aziz Michael, azize Catherine ve azize Margaret’i rüyalarında gördüğünü söylemeye başladı
Zaman geçtikçe Joan’ın rüyaları daha da sıklaştı. Onun rüyalarında aziz ve azizeler Joan’ı İngilizlere karşı silahlanmaya çağırıyordu. Son rüyasında azizler Joan’a Fransa’nın meşru kralı VII. Charles ile görüşmesini söyledi. Bu rüyalar o kadar sıklaşmıştı ki çevre halkı onun, Tanrı tarafından seçilmiş kişi olduğuna inanmaya başladı. İnsanların da desteğini alan Joan of Arc, 16 yaşındayken VII. Charles ile görüşebilmek için evinden kaçtı. Krallığın garnizon komutanı Sir Robert de Baudricourt, Joan’ın kralı görmesine kesinlikle izin vermiyordu. Bunun iki nedeni vardı. İlki, kralın sarayı işgal topraklarının içinde yer alıyordu. Bu tehlike göze alınamazdı. Diğer bir neden ise Joan’ın kadın olmasıydı. Onlarca yıldır kesintisiz süren savaşlar, halkı yeterince yıpratmıştı. İnsanlar ufak da olsa bir umut ışığı arıyordu. İşte o ışık Joan of Arc’tı. Sonunda Baudricourt ikna oldu ve Joan’ın yolculuk hazırlıkları başladı.
1428 yılına gelindiğinde Joan, diğer askerlere uyum sağlamak için saçlarını kestirdi ve erkek kıyafetleri giyerek 11 günlük tehlikeli bir yolculuğa çıktı
Joan of Arc, gelecekti kral VII. Charles ile görüştüğünde hiçbir askeri tecrübesi olmamasına rağmen kendisini Orleans’a göndermesi için kralı ikna etti. 1429 yılının Mart ayında, Joan beyaz atı ve beyaz zırhıyla Orleans’a doğru yola çıktı. Bu sırada Fransa ve İngiltere şehrin batı yakasında savaşıyordu. Joan, Orleans’a ulaştığında Fransız askerleri manevi olarak moral bulmuştu. Savaş çetin geçiyordu. Ancak Joan of Arc, Fransız askeri için büyük bir umut oldu. 8 Mayıs tarihine gelindiğinde Joan ve Fransız ordusu İngilizleri bölgeden uzaklaştırmayı başarmıştı.
Joan of Arc, Orleans zaferinin ardından tıpkı rüyalarında gördüğü gibi VII. Charles’ın Reims’teki taç giyme törenine katıldı
VII. Charles’ın taç giyme töreninden sonra Joan birkaç başarı daha kazandı. Fransa’da onun ünü, gün geçtikte artmaya başlıyordu. Ülke için hiçbir çıkış yolu yokken Joan büyük zaferler elde etmeye başlamıştı. O dönemde bir kadının bırakın cephelerde savaşmayı evden dışarı çıkması dahi iyi karşılanmıyordu. Ancak Joan of Arc mucizenin ta kendisiydi.
1930 yılında Joan of Arc yeni bir zafer için Compiègne kasabasına doğru yola çıktı. Ne yazık ki bu sefer mucize gerçekleşmedi ve Burgonya birlikleri tarafından yakalandı
Burgonya dükü, 10.000 Frank karşılığında Joan’ı İngilizlere teslim etti. İngiliz mahkemesinde yargılanan Joan; sapkınlık, büyücülük ve erkek kıyafetleri giyme gibi 70 farklı suçtan hapis cezası aldı. Bu sırada Fransa kralı VII. Charles, Joan’ı kurtarmak için hiçbir girişimde bulunmuyordu. 1431 yılının Mayıs ayında, Joan’a kendisine ilahi emir gelmediğini bildiren bir itirafname imzalatıldı. Bu imzanın ardından Joan sonunda serbest kalmıştı. Ancak kısa bir süre sonra yine erkek kıyafetleri içinde yakalandı. Bu sefer yetkililer onun öldürülmesini istedi.
30 Mayıs 1431 sabahı, Joan of Arc henüz 19 yaşındayken Rouen bölgesine götürülerek diri diri yakıldı
Yüz Yıl Savaşı, onun ölümünden sonra 22 yıl daha devam etti. Joan of Arc’ın itibarı savaştan hemen sonra iade edildi. 1456 yılında Kral VII.Charles’ın emriyle, Joan’ın mahkumiyetini bozan ve onu büyücülük ve sapkınlık suçlamalarından temize çıkaran yeni bir yargılama düzenlendi. Yargılama sonunda Joan temize çıkmıştı ancak bunu kendisi göremedi. O, yüzyıllar boyunca Fransa’nın kahramanı olarak kabul edilirken, 16 Mayıs 1920 yılında Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edildi.
Joan of Arc, Papa XV. Benedict tarafından azize ilan edildikten kısa bir süre sonra hikayesi beyazperdeye taşındı
1928 yılında Joan of Arc’ın Tutkusu ismiyle yayınlanan bu sessiz filmin başrolünde Renée Jeanne Falconetti bulunuyordu. Yönetmen koltuğunda ise Carl Theodor Dreyer vardı. Film, Joan’ın hapis, duruşma ve idam süreçlerine odaklanmıştı. Film endüstrisinin henüz emekleme döneminde olduğu bir zamanda, Joan of Arc’ın Tutkusu büyük bir başarı kazandı. Filmlerde ve gazetelerde Joan of Arc, gücün sadece erkeklere ait bir olgu olmadığının sembolü olmuştu. Filmin yayınlandığı yıllarda dünyadaki feminist hareket de doruk noktasına ulaşmıştı. Bu nedenle pek çok Batı toplumunda Joan of Arc feminizmin simgesi olarak kabul edildi.
Kaynak: 1