Bu yıl 37.’si düzenlenen İstanbul Film Festivali, ulusal ve uluslararası birçok yapıma ev sahipliği yapıyor. Bu sene de farklı genre ve konularda göz dolduran birbirinden farklı yerli yapımlar seyirciyle buluştu. Festivalde kaçıranlar, filmlerin bazılarını önümüzdeki aylarda Başka Sinema’da ve diğer sinema salonlarında izleyebilirler. Not etmeniz gereken, festivalin diğer yerli filmlerinden konusu ve sinema diliyle bir adım daha öne çıkmayı başarmış 8 yerli yapımını listeledik.
Not: Film sinopsisleri çeşitli festival sayfalarından derlenerek oluşturulmuştur.
1. Kelebekler
Festivalin kuşkusuz en çok konuşulan yerli yapımlarından biri olan Kelebekler, dünya prömiyerini Sundance Film Festivali’nin “Dünya Sineması Dramatik Film Yarışması” bölümünde gerçekleştirdi. Aynı festivalden”Büyük Jüri Ödülü”‘nü kazanarak dönen filmin yönetmeni ve senaristi Tolga Karaçelik’in kara mizah içeren filminin başrollerinde; Tolga Tekin, Bartu Küçükçağlayan ve Tuğçe Altuğ yer alıyor. Filmin konusu ise şöyle: Annelerinin intiharı sonrası farklı akrabalarına gönderilmiş ve yaklaşık 20 yıl sonra, yabancılaştıkları babaları tarafından uzaktaki köyüne çağrılan, köye vardıklarında babalarının öldüğünü öğrenen üç kardeşin öyküsü anlatılır.
2. Güvercin
Berlin Film Festivali’nde Generation bölümünde Kristal Ayı ödülüne aday olmamızın yanı sıra, festival genelinde en iyi ilk filme aday gösterilen Güvercin; Adana’da yaşayan bir kuşçunun hayatın zorlu gerçekliğinde kendini bulma hikayesini konu ediniyor. Filmografisindeki ilk uzun metraj filme imza atan yönetmen Banu Sıvacı, bu filmiyle Sofya Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen” ödülünü kazandı.
3. Tuzdan Kaide
Yönetmenliğini Burak Çevik’in üstlediği Tuzdan Kaide “Bu filmde erkek oyuncu yok” mottosuyla dikkat çekmişti. Berlin Film Festivali’nde genç sinemacıların yapımlarını buluşturan Forum bölümünde dünya prömiyerini yapan Tuzdan Kaide’nin konusu kısaca şöyle: Zamanda takılı kalmış otuzlu yaşlarındaki lanetli bir kadın, mağarayı andıran bir odada yaşar. Şehre yaptığı ender ziyaretlerde, iblislerin musallat olduğu bir sandalcıyla sohbet eder. Eski bir televizyon tamircisi, terk edilmiş bir botanik bahçesi, masa tenisi oynanan ücra bir bodrum katı gibi şehrin muhtelif yerlerinde ikiz kardeşini arar. Zamandan kopmuş, mekânı belirsiz bu yolculukta, aynı rüya tekrar tekrar anlatılır.
4. Put Şeylere
Onur Ünlü’nün yönetmen koltuğunda oturduğu Put Şeylere, İstanbul’un Cihangir semtinde yaşayan bir grup sanatçının zaten yeterince karmaşık olan ilişkilerinin hayatlarına giren bir el kamerası nedeniyle iyice garip bir hal almasını konu alır. Söz konusu kamera kimisi için iyi bir fırsatken kiminin sonunu getirecek olan filmde, Onur Ünlü zaman ve mekânla oynayarak deneysel bir anlatı sunuyor.
5. Sofra Sırları
Başrollerinde Demet Evgar ve Alican Yücesoy’un yer aldığı Ümit Ünal’ın son filmi Sofra Sırları’nın konusu kısaca şöyle: Hayatını kocasına ve evine adayan Neslihan, çevresindekilerin esrarengiz ölümü ile tüm dikkatleri kendine çeker. Her ne kadar yakışıklı polis tarafından bir şeyler çevirdiği anlaşılsa da Neslihan, her cinayetten tereyağından kıl çeker gibi, son derece masum, hafif çatlak görünerek sıyrılmayı başarır.
6. Halef
Yönetmenliğini Murat Düzgünoğlu’nun yaptığı Halef, Portakal hasadı için Adana’ya, annesinin yanına gelen Mahir’in yıllar önce bir kaza sonucu ölen abisinin reenkarnasyonu olduğunu iddia eden Halef ile yaşadıklarını konu alır. En son “Neden Tarkovski Olamıyorum?” ile karşımıza çıkan Murat Düzgünoğlu Halef ile 37. İstanbul Film Festivali’nin ardından 40. Uluslararası Moskova Film Festivali’nin ana bölümünde boy gösterecek.
7. Yol Kenarı
Tansu Biçer, Taner Birsel ve Ercan Kesal’in rol aldığı Tayfun Pirselimoğlu’nun son filmi Yol Kenarı’nı sinematografisi ile dikkat çekiyor. Filmin görüntü yönetmenliğini Theo Angelopoulos’un birçok filminde beraber çalışmış olduğu Andreas Ainanos yapıyor. Hikayesi kısaca şöyle: Fırtınalı deniz ile gür ormanlar arasına sıkışıp kalmış bir kasabaya kıyamet, korkutucu işaretleriyle yaklaşmaktadır. Çözümlenemeyen ölümler ve gizemli doğa olayları, Deccal’ın gelişinin işaretidir. Genç bir adam, cinnetin eşiğindeki kasabaya gelir ve kasabanın kahvesinde çalışmaya başlar. Genç adamın tutulduğu hemşire bir gün, adamın sırtındaki lekeyi görür. Dedikodu hızla yayılır ve kasabadakiler genç adamın Mehdi olduğuna inanmaya başlar.
8. Renksiz Rüya
Mehmet Ali Konar’ın yönetmenliğini üstlendiği Renksiz Dünya, 90’lı yılların karanlık politik olaylarının ortasında kalan Mirza’nın hikayesini anlatıyor. Annesinin ölümünün ardından iyice içine kapanıp gördüğü kötü rüyalarla savaşmaya çalışan Mirza’nın hayatı, Mir Ahmed’in bir süreliğine evlerine misafir gelmesiyle değişir. Renksiz Rüya, kuşatılmış bir zaman aralığında çocukluk, matem ve hayallerin hikâyesini, bir çocuğun yaşam ritmi ve farkındalığı üzerinden anlatıyor.