Kültür – sanat dairemizin en köklü ve nitelikli kurumlarından biri olan İş Bankası Kültür Yayınları, 20. yüzyılın ikinci yarısından beri bize şahane eserler kazandırdı. Kurum, 1956’da eski Milli Eğitim Bakanımız ve Köy Enstitüleri’nin temellerini atan Hasan Âli Yücel tarafından kurulmuştur. O günden bugüne; Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi, Modern Klasikler Dizisi gibi çevirileri sayesinde kültür dünyamız gelişmiş, kademe atlamıştır. Türk ve Dünya Edebiyatı’nın en seçkin yazarları da kültür ve kitap geleneğimizin başat organlarından biri olan İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanmıştır. Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, Victor Hugo’nun Sefiller’i, Gılgamış Destanı, William Shakespeare’in eserleri saymakla bitiremeyeceğimiz çeviri kazanımlarımızın başında geliyor. Namık Kemal’den Vatan Yahut Silistre, Şinasi’den Şair Evlenmesi, Şemseddin Sâmi’den Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat da yerli edebiyat sahasında istifade etmemizin sağlandığı eserlerden yalnızca birkaçı. Derlememiz de bunları içeriyor. İşte geçmişten günümüze İş Bankası Kültür Yayınları’nın dilimize kazandırdığı 10 eser!
1. İlyada (Homeros)
Homeros, Antik Çağ’da yaşamıştır ve Odysseia destanıyla beraber Avrupa edebiyatının ilk büyük eserlerinden biri kabul edilen İlyada’nın yazarıdır. Hasan Âli Yücel Klâsikler Dizisi’nde yer alan İlyada destanı, meşhur Troya Savaşı’nın elli bir günlük dönemini anlatır ve epik bir manzumedir. Dünya edebiyatının da o günden bugüne referans olarak kullandığı ve nesirden, şiire kadar pek çok yazı türünü etkilemiş olan İlyada; 1958 – 1962 yılları arasında Azra Erhat – A. Kadir çevirisiyle İş Bankası Kültür Yayınları’nca dört cilt olarak yayımlanmıştır. Kitabın açıklama kısmından bir alıntı: ‘’Homeros (y. MÖ IX. yüzyıl): Hayatı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte MÖ IX. yüzyılda Sakız Adası’nda yaşadığı sanılmaktadır. Eserleri Antik Yunan devletlerinde her tür bilginin kaynağı sayılan Homeros, İlyada ve Odysseia destanlarıyla edebiyatın hemen her türünü günümüze dek etkilemeyi başarmıştır. En ünlü Antik Yunan destanı olan İlyada’da dokuz yıldır süren Troya Savaşı’nın elli bir günlük bir kısmı anlatılır. İlyada dünya edebiyatının temel taşlarından biri olduğu kadar, konu ettiği döneme ışık tutan en gerçekçi eserdir.’’
2. Notre Dame’ın Kamburu (Victor Hugo)
Fransız romantik yazarı Victor Hugo tarafından 1831 yılında yazılan ve kazandığı evrensel değerle sınırların ötesinde bir kıymeti olan eser de Hasan Âli Yücel Klâsikler Dizisi’nde. Eserlerinde sosyal gerçekliği ve toplumsal eşitsizliği işleyen Hugo bu başyapıtında da Fransız İhtilali sonrası yaşanan karanlık zamanları ele alır. Birçok sanat formunda da karşılığını bulan bu edebî eser Saint-Joseph mezunu olan ve Jules Verne, Alan Snow, Charles Perrault gibi yazarlardan çeviriler yapmış olan Volkan Yalçıntoklu tarafından dilimize kazandırılmıştır. Eserin tanıtım bültenin bir iktibas: ‘’Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan sanatçı, edebi ününü şiirleri ve oyunları ile kazandı. Romantik akımın en tanınmış adları arasında yer aldı. Toplumsal sorunlar ve politikayla yakından ilgilendi, 1848 ayaklanmalarının ardından Kurucu Meclis’e katıldı, daha sonra milletvekilliği yaptı, l’Evénement adlı bir gazete çıkardı. 1852’de Louis Bonaparte’ın imparatorluğunu ilan ettiği hükümet darbesine karşı çıktığı için sürgün edildi. Cezası 1859’da sona erdi, fakat imparatorluk yıkılana kadar gönüllü olarak sürgünde kaldı, 1870’de Fransa’ya döndü. 1871’de Paris Komünü’nü desteklemese de komüncüleri savundu. 1831 yılında yayımlanan romanı Notre Dame’ın Kamburu klasik edebiyatın şaheserleri arasında yer alır.’’
3. Kırmızı ve Siyah (Stendhal)
Hasan Âli Yücel Klâsikleri Dizisi ile devam edelim. Fransız realist yazarı Stendhal tarafından yazılan ve ilk kez 1830’da yayımlanan eser, yazarın başyapıtı olarak kabul edilir. Ruhsal çözümleme ve tasvirlerin yoğun bir şekilde işlendiği Kırmızı ve Siyah keresteci bir babanın oğlunun az zamanda yükselme hırsını anlatır. Genç adam, Restorasyon Fransa’sı olarak bilinen dönemde bu yükselişi sağlamak adına iki temel seçeneğe sahiptir: kilise yolu siyahı, askerî yolsa kırmızıyı temsil eder. Aldığı dini eğitim ve Napolyon’a duyduğu sempati nedeniyle çelişkide kalan adam, ayrıca iki farklı kadının da tesiri altındadır. İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu Bertan Onaran tarafından çevrilen yapıtın açıklama kısmından bir parça: ‘’Stendhal [Marie-Henri Beyle] (1783-1842): Genç yaşta teğmen olarak orduya girdi, Napoléon’un İtalya ve Rusya seferlerine katıldı. Almanya, Avusturya ve Rusya’da çeşitli askerî görevlerde bulundu. Bir dönem Marsilya’da ticaretle uğraştı, Trieste’de bir süre konsolosluk görevini sürdürdü. Fransız edebiyatında gerçekçilik akımının en önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Stendhal’in Kırmızı ve Siyah adlı bu büyük eseri ilk kez 1830 yılında yayımlandı. Roman, romantik başkahramanı Julien Sorel’in korku ve tutkularını merkeze alarak, Napoléon’un sürgüne gönderilmesi sonrasında başlayan Restorasyon Dönemi’nin eksiksiz bir portresini çizer. Kırmızı ve Siyah, karakterlerinin güçlü ve teknik açıdan zamanının çok ilerisinde kabul edilen psikolojik tasvirleri ile de Stendhal’a psikolojik romanın mucidi unvanını kazandırmıştır.’’
4. Kumarbaz (Dostoyevski)
Hasan Âli Yücel Klâsikler Dizisi’nde yer alan bir başka büyük yapıt. Ruhun büyük doktoru gibi tariflerle anılan, Rus edebiyatının eşsiz yazarlarından Dostoyevski Kumarbaz’da tutkuyu, aşkı ve kumarı bir arada anlatır. İnsan tabiatının en ücra yerlerine dahi girmesiyle bilinen yazar bir yandan da kendi gençlik yıllarını, kendi kumar bağımlılığı ve aşkını anlatır. Tanıtım bülteninden: ‘’Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan eserleri çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikolay’ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Sibirya sürgününden sonra yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. Dostoyevski Kumarbaz’da tutkulu bir aşkla kumar tutkusunu bir arada anlatırken insan ruhunun derinliklerini büyük bir güçle sergilemiştir.’’
5. Anna Karenina (Tolstoy)
Dostoyevski ile beraber Rus edebiyatının diğer büyük ilahı olan Tolstoy’un bu yapıtı kimi otoritelerce yazılmış en iyi roman olarak dahi görülür. Anna Karenina 1873 ila 1877 yılları arasında yazılan ve sevgi – sevgisizlik, kabulleniş – cesaret, aşk – evlilik gibi temalar etrafında örülen bir başyapıt. Sevemediği bir evlilikten kaçıp aşkının peşinde koşan Anna, edebiyatın klasik karakterlerinden de biridir. Yalnız bu değil; üst tabaka ile alt tabaka, dönem Rusya’sındaki ‘’elit’’ tabakanın ikiyüzlülükleri de Anna’nın hazin macerası ekseninde gözler önüne seriliyor. DTCF Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitiren, bir süre de SSCB Büyükelçiliği Basın Bürosu’nda çalışan Ayşe Hacıhasanoğlu’nca çevrilen eser, yine Hasan Âli Yücel Klâsikler Dizisi’nde yer alan başyapıtlardan biri. Eserin tanıtım yazısından kısa bir alıntı: ‘’Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Savaş ve Barış, Diriliş ve Kreutzer Sonat’ın büyük yazarı, sadece toplumsal olayları değil, bireyin duygularını da olağanüstü tasvir yeteneğiyle aktarmıştır. Yazar, en ünlü eserlerinden biri olan Anna Karenina’da evlilik, aşk ve ölüm konularını derin bir gözlem gücüyle ele almış, muhteşem edebi dehasıyla işlemiştir. 1875-1877 yılları arasında Ruskiy Vestnik dergisinde tefrika edilen romanın ilk baskısı 1878’de yapılmıştır. Pek çok yazar ve eleştirmen Anna Karenina’yı gelmiş geçmiş en büyük roman saymaktadır. Tolstoy’un bu büyük eseri birçok kez sinemaya da uyarlanmıştır.’’
6. Mai ve Siyah (Halit Ziya Uşaklıgil)
Türk Edebiyat Klâsikleri’nden örneklerle devam ediyoruz. Mai ve Siyah; yazarın ustalık dönemi eseri olarak kabul edilir. Türk romanının Batılı tarzdaki ilk örneği sayılan eserde Uşaklıgil; kendi döneminin yayın hayatını, basınını, matbaacılarını, bugün Cağaloğlu olarak bildiğimiz Babıali’nin sanatçılarını işler. Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından da ‘’Türkiye’de nesli adına konuşan ilk eser’’ olarak nitelenen Mai ve Siyah Ali Faruk Ersöz tarafından günümüz Türkçesi’ne uyarlanmıştır. Eserin arka yazısından bir pare: ‘’Halit Ziya, ustalık döneminin ilk romanı kabul edilen Mai ve Siyah’ta, dönemin basın dünyasını matbaacısından yayın yönetmenine, yazarından eleştirmenine özgün karakterlerle betimlerken, hikâyesini sızılı bir sevdayla bezemeyi de ihmal etmemiştir. Romanın trajik baş karakteri Ahmet Cemil’de, yazarın çeşitli memuriyetlerle yazarlık arasında gidip gelen ikili yaşantısı ve Edebiyat-ı Cedide topluluğunun bakış açısını bulmak mümkündür.’’
İlginizi Çekebilir: Halit Ziya Uşaklıgil Eserleri
7. Felâtun Bey ile Râkım Efendi (Ahmet Mithat Efendi)
Tanzimat devrinin en meşhur kalemlerinden, sayısız türde ve çokça yazdığı için ‘’yazı makinası’’ olarak da tanınan Ahmet Mithat Efendi’nin en bilinen eseridir. Osmanlı’nın yüzünü Batı medeniyetine çevirdiği Tanzimat döneminde, şeklen Batılılaşmayı ele alan ve hicveden eser Râkım Efendi ile mantığı, çalışkanlığı ve dürüstlüğü; Felâtun Bey ile aymazlığı, şekilciliği ve özentiliği temsil eder. Emrah Balcı tarafından günümüz Türkçesine uyarlanan yapıtın açıklama kısmından aydınlatıcı bir alıntı: ‘’Felâtun ve Râkım yakın muhitlerde, biri alafranga özentisi bir babanın elinde, diğeri babası ölünce zor koşullarda, anne ve dadısının fedakârlıklarıyla büyümüş yirmili yaşlarda iki arkadaştır. Felâtun Bey şık giyinmenin, gezip tozmanın peşinde, Batı özentisi bir tiptir; Râkım Efendi ise çalışkan, kendini yetiştirmiş, Doğu ve Batı kültürlerini özümsemiş biridir. Ahmed Midhat Efendi birbirine bütünüyle zıt bu iki tipi çeşitli olaylar içinde, kimi zaman oldukça mizahi bir dille karşılaştırarak ideal bir tip yaratır. Yazarın yaşamöyküsüyle paralellikler de taşıyan roman, Batılılaşma eşiğindeki toplumun meselelerini bu yeni kültürü sindiremeyen alafranga züppe tipiyle ortaya koyar.’’
8. Ottla’ya ve Aileye Mektuplar (Franz Kafka)
Modern Klasikler Dizisi’nden önemli bir yapıtla listeyi sürdürüyoruz. ‘’Dönüşüm’’ ile evrensel ölçekte bilinen, Milena’ya yazdığı mektuplarla da iç dünyasını bize gösteren Franz Kafka Ottla’ya ve Aileye Mektuplar’da çok sevdiği kız kardeşiyle mektuplaşıyor. Kafka ve Stefan Zweig çevirileriyle bilinen Regaip Minareci sayesinde dilimize kazandırılan kitabın arka sözünden açıklayıcı bir alıntı: ‘’Kafka’nın en sevdiği kız kardeşi Ottla’ya 1909 yılından ölümüne değin yazdığı mektuplar, iki kardeş arasındaki güçlü bağı ortaya koyuyor. Bu mektuplarda bambaşka bir Kafka’yla; küçük kardeşini hayatta attığı her adımda destekleyen sevecen bir ağabeyle tanışıyoruz. 1892 doğumlu Ottla, Kafka’nın en küçük kız kardeşiydi. Masumiyeti ve duygudaşlığıyla ağabeyinin kalbinde apayrı bir yer edinen Ottla, Kafka’nın sanatını takdir ediyor ve onunla gurur duyuyordu. 1920’de ailesinin karşı çıkmasına karşın Hıristiyan bir Çekle evlenmiş, bu evlilikten iki kızı olmuştu. Nazi döneminde eşini ve çocuklarını korumak için boşanmış, sonrasında gidip kendini Yahudi olarak kaydettirmiş ve Theresienstadt’a gönderilmişti. 1943’te trenle Auschwitz’teki ölüm kampına gönderilen çocuklara gönüllü olarak eşlik ederken kendi hazin sonuna doğru ilerliyordu. Ottla’nın kızları tarafından saklanan mektuplar, Çekoslovak makamlarının uzun yıllar yurtdışına çıkarılmasına ya da ülkede yayımlanmasına izin vermemesi yüzünden ancak 1974’te okurla buluşabildi.’’
9. Anne Frank’ın Hatıra Defteri (Anne Frank)
Soykırımın sembol isimlerinden biri olan Anne Frank yaşamını 16 yaşında yitiren bir kız çocuğudur. İş Bankası Kültür Yayınları’nın en çok ilgi gören ve sürekli tükenen kitaplarından biridir. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak 1929’da Frankfurt’ta dünyaya gelen Frank 1945’te Almanya’daki bir toplama kampında dünyaya veda etti. İşte böylesi karanlık günlerden geçmiş olan küçük bir kızın yazdıklarının bu defter; Anne Frank’ın Hatıra Defteri. Çevirmen ise; Hasan Âli Yücel’in oğlu, büyük şair Can Yücel’dir. Kitabın tanıtım bültenin bilgi içeren bir alıntı: ‘’Bu hatıralarda, her an Naziler tarafından yakalanma tehlikesi altında yaşayan bir grup insanın çektiği çilelerin yanı sıra, genç kızlığına yeni adım atan Anne’ın çekingenliklerle, küçük kaçamaklarla tomurcuklanan sevdası da anlatılıyor. Şartların acımasızlığına karşın yaşama gücünü yitirmeyen Anne Frank’ın hikâyesi Can Yücel’in kendine has sesiyle aramıza karışıyor.’’
10. Dalgalar (Virginia Woolf)
İngiliz feminist yazar ve ‘’Kendine Ait Bir Oda’’nın da müellifi olan Woolf, bu eseriyle döneminin geleneksel roman tarzının dışına çıkmayı başarmış biridir. Üçü erkek, üçü kız altı çocuğun ilk yıllarından ileriye doğru uzanan yaşamlarını görüyoruz Dalgalar’da. Modern Klâsikler Dizisi’nde yer alan ve Tülin Cansunar tarafından çevrilen eserin tanıtım yazısından bir not: ‘’Woolf 1920’lerin ortalarında Dalgalar’ı tasarlarken ortaya çıkacak romanın benzeri görülmemiş bir ‘melez’ olacağından emindi. Şiirin coşkunluğuyla nesrin sıradanlığını kaynaştıran soyut ve gizemli bir yapıt, bir ‘oyunşiir’, olay örgüsü yerine ritimle yazılmış ‘yepyeni türde bir kitap’ vardı aklında. Birçok kişi tarafından yazarın en büyük başarısı olarak görülen Dalgalar, altı arkadaşın çocukluktan orta yaşa dek yaşamlarının; onları kuşatan dünyayı algılayışlarının ve kim olduklarını keşfedişlerinin izini sürer. Romanda bilinç akışı tekniğine yoğunlaşan Woolf’un lirik ve duyarlı diliyle dünyevi ve gündelik olan, yepyeni bir boyut kazanır.’’