Bu listeyi Fil’m Hafızası ekibinden Hande Sönmez hazırlamıştır, haberiniz olsun.
Hollywood, her zaman ‘içi aktörleri dışı bizleri yakan’ bir muamma olmuştur. Oscarlar’a itiraz ederiz, çekilen filmleri eskisi kadar beğenmeyiz ama yine de sinemanın kalbinin büyük bir kısmının orada attığını hepimiz kabul ederiz. Peki, adlarını altın harflerle Hollywood taşlarına yazdıran bu oyuncular, ilk hangi filmlerle dünyanın konuştuğu birer yıldız hâline geldiler ve sonrasında da en önemli yapımların başrollerini kapmayı başardılar?
1. Brad Pitt – Se7en (1995)
Brad Pitt’in “Se7en”dan önce yer aldığı “A River Runs Through It” (1992) veya “Inteview with the Vampire”ı (1994) hiçe sayamayız elbet ama David Fincher’ın “Se7en”ında rol alan aktör bu filmden sonra sadece görüntüsü değil oyunculuğuyla da dünya yıldızları arasında kendisine sağlam bir yer edinmeyi başardı. Aktör, ayrıca filmdeki rol arkadaşı Gwyneth Paltrow ile sette başlayan ve 4 yıl süren ilişkisiyle de dünya basınını epey meşgul etti.
2. Leonardo DiCaprio – Titanic (1997)
“What’s Eating Gilbert Grape” (1993) filmi ile “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” Oscar’ına aday olan, ilerleyen yıllarda kendini pek çok kez kanıtlamasına karşın akademiden henüz ödülü kapamayan Leonardo DiCaprio, adını dünyaya Titanic filmiyle duyurmuştu.
Film, “En İyi Erkek Oyuncu” kategorisi dışında 14 dalda Oscar’a aday olmuş ve 11 Oscar alarak, 39 yıllık rekoru kırmıştı. Öyle görünüyor ki Akademi, Leonardo DiCaprio’nun ödül törenine katılmayarak Oscar’ı protesto edişini hâlâ unutamamış. Çünkü aktör, heykelciği hâlâ evinin başköşesine koyamadı.
3. Ryan Gosling – The Notebook (2004)
“Ryan Gosling varken, Brad Pitt ve Leonardo DiCaprio da kimmiş?” diyen bir kitle yaratan “The Notebook”, Ryan Gosling’i dünya çapında bir yıldız yapmakla kalmadı; tüm zamanların en iyi aşk filmleri listelerinde de kendine en ön sıralarda sağlam bir yer edindi. Ryan Gosling ise “The Notebook”tan sonra aldı yürüdü diyebiliriz. Sadece aşk filmlerinin değil her türde filmin aranan oyuncusu hâline gelen Gosling’in attığı her adım olay oluyor.
4. Julia Roberts – Pretty Woman (1990)
“Pretty Woman”, Türkçe adıyla “Özel Bir Kadın” bir peri masalı olarak beyaz perdede yerini aldığında, karşılığını almakta da gecikmedi. Bu olağanüstü yetenekli ve güzel kadını hayatımıza sokan filmden sonra Julia Roberts şöhret basamaklarını beşer onar tırmandı.
Geçen yıl vizyona giren ve Meryl Streep’le anne-kızı canlandırdığı “August: Osage County” (2013) ile bir romantik film oyuncusundan çok daha fazlası olduğunu da tüm izleyenlere ispatladı.
5. Mel Gibson – Braveheart (1995)
Özellikle erkeklerin “Lethal Weapon” (1987) filmiyle yakından tanıdığı Mel Gibson, hem yönettiği hem de oynadığı “Braveheart” ile dünyayı salladı desek abartmış olmayız herhâlde. Filmden sonra dört bir yana yayılan William Wallace fenomenleri, “özgürlük” diye bağırmayı ve internette ICQ hesaplarına kullanıcı adı olarak “William Wallace” yazmayı ihmal etmediler. Mel Gibson ise ününe ün kattığı filmle uzun süre gündemden düşmedi.
6. Natalie Portman – Leon (1994)
“Leon” olmasaydı da Natalie Portman yine “Natalie Portman” olur muydu bilinmez ama filmin, aktrisin kariyerinde çok önemli bir yere sahip olduğu kesin. Henüz 13 yaşındayken canlandırdığı Mathilda karakteriyle, tüm dünyanın tanıdığı en genç oyunculardan biri hâline gelen Portman, ilerleyen yıllarda da adından sıkça söz ettirmeyi başardı. 2011’de rol aldığı Black Swan (2010) ile yine tüm dünyadan övgü toplayan Portman, “En İyi Kadın Oyuncu” Oscar’ı dahil pek çok ödülü kapmayı başardı.
7. Edward Norton – American History X (1998) / Fight Club (1999)
Edward Norton’ın “Fight Club” öncesi, “Bu camiada ben de varım!” dediği filmi “American History X”, onu dünyanın en beğenilen aktörlerinden biri yapmıştı bile. “Fight Club”, bunun tuzu biberi oldu diyebiliriz. “Fight Club‘da salınan incecik adamla, American History X‘teki iri yarı dövmeli adam aynı kişi mi?” sorusunun geyik malzemesi olmadığı pek az masa vardır diyebiliriz.
8. Scarlett Johansson – Match Point (2005)
Woody Allen’ın tarzı dışına çıktığı filmlerden biri olarak kabul edilen “Match Point”, dünyayı seksi ve güzel bir sarışının varlığından haberdar etti. Bu filmden hemen önce Bill Murray ile rol aldığı Lost in Translation (2003) ile dikkatleri üzerine çeken Johansson’un ünü, “Match Point”le sınırları aştı; tüm dünyaya yayıldı. Johannson, güzelliğinin yanı sıra rol aldığı projelerle ve yeteneğiyle de kendini ispatlamayı başardı.
9. Matt Damon / Ben Affleck – Good Will Hunting (1997)
Hollywood’da ve dünyada tanınmaları aynı filmle gerçekleşen Matt Damon ve Ben Affleck, senaryosunu beraber yazdıkları “Good Will Hunting” ile büyük bir başarıya imza attı. Filmin ardından pek çok projede yer almayı başaran ikiliden Ben Affleck, sonrasında yönetmen koltuğuna da oturdu ve çektiği üç filmi de iyi övgüler aldı. En son övgüyü ise Akademi, Oscar olarak kendisine takdim etti.
10. Nicole Kidman – Moulin Rouge! (2001)
Nicole Kidman’ı Tom Cruise’un karısı olarak değil de “Nicole Kidman” olarak tanıdığımız ilk film “Moulin Rouge!” olmuştur. Tom Cruise’dan boşandıktan sonra kariyerinin en parlak günlerini yaşayan oyuncu, 2002 yılında rol aldığı The Hours (2002) ile “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında Oscar’ı kapmıştır.
Kidman, sonrasında Dogville (2003), Cold Mountain (2003), Rabbit Hole (2010) gibi sevilen filmlerde yer almış ve 47 yaşındaki aktris, hem güzelliği hem de oyunculuğuyla her zaman gündemde kalmayı başarmıştır.