Kuzey ışıkları denildiğinde aklımıza gelen listenin başındaki ülkelerden biridir Norveç. Bu krallık sadece kuzey ışıklarıyla değil, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bollukla da dikkat çektiği için bu anlamdaki “refah” anlatımlarında bolca dillendirilen bir ülke.
Norveç, askeri anlamda fazla etkinlik göstermemesiyle ünlü olan, bu konuda agresif bir görüntü çizmek istememesiyle anılıyor. Buraya kadar doğru. Fakat bir detay var ki, tarih bize, “hümanist” profiller için uygun bir yapıya sahip bu ülkenin 2. Dünya Savaşı’nda oynadığı rol ile belki de savaşın ve dolayısıyla bugünlerin kaderini değiştirdiğini anlatıyor.
Hitler’in çılgın projesi; Atom bombası
Atom bombasının icadını Amerika’ya yükleriz çoğu zaman. Bu doğrudur da. Ancak bu alandaki çalışmalarda Amerika tek değildi ve dönemin en tehlikeli, saldırgan tarafı olan Nazi Almanyası da bu çalışmalarıyla Müttefikler’i fazlasıyla korkutuyordu. Norveç’i işgal altında tutan Adolf Hitler’in çılgın projelerinden biri olan bu atom bombasının ne pahasına olursa olsun hayata geçmemesi gerekirken devreye İngilizler ve Amerikalılar girdi. Tahmin edileceği üzere kendi ellerini sürmekten çekinen bu iki ülkenin başını çektiğini küçük bir koalisyon Norveç’i işin içine çekmeyi başardı ve operasyon düzenlenmesi kararlaştırıldı. Çünkü böyle bir bombayla Hitler’in neler yapacağını hayal gücüne bırakmak abartı olmayacaktır ki neler yaşanabileceğini Amerika 1945’te gösterecektir zaten. Adresi hepimiz biliyoruz; Japonya’yı hatırlayalım.
Operasyon kararının verilmesiyle Norveçliler asal rol oynamaya itilir ve yapılacak sabotajı Norveç askerlerinden oluşan bir askeri ekip üstlenir. Bu imha sürecinin ana hatlarının gelişimiyse olayın ne kadar önemsendiğini ortaya koymaya yetiyor.
Einstein’in mektubu
Ünlü fizikçi Albert Einstein’in, bu girişimlerden haberdar olunması için Amerika’ya bir mektup yazdığı ve bu mektubun ardından Almanya’nın karşı cephesindeki ülkelerin istihbari çalışmalarını bu konu üzerinde yoğunlaştırdığı söylenir. Bu konudaki istihbari görevi yürüten William Samuel Stephenson olur.
Norsk Hidrorelektrik Santrali
Norveç’in işgaliyle Hitler’in atom bombasının projesi için en uygun yer bulundu. İkliminden dolayı zor şartların var olduğu Norveç, Norsk Hidrorelektrik Santralini Nazi askerlerine kaptırmıştı. Hitler’in subayları ve kendilerine hizmet eden fizikçileri projeyi burada bitirmek istiyorlardı.
Projenin laboratuvarı olarak belirlenen santralin bodrum katı bu iş için biçilmiş bir kaftandı. Almanların, sabotaj düzenlenmesinin imkansız olduğunu düşünmek için haklı sebepleri vardı çünkü bu santrale girmek ilk aşamalarda hiç kolay olmamıştı.
Döteryum Oksit; Atom bombası için en önemli unsur
Döteryum oksit, nam-ı diğer ağır su. Atom bombası yapmak için kullanılabilecek ana unsur olarak bilinir. 1932’deki keşfinden sonra Amerika ve Almanya gibi ülkelerin üzerine eğildiği hidrojen izotopu yüksek bir su.
Almanlar ağır suyu rahat kullanabileceklerini düşündüklerinden Norsk Hidroelektrik Santralini fazlasıyla önemsiyorlardı.
Freshman Operasyonu
Norveçli dört askerin kilit rol oynayacağı bu operasyonda Norveçli time İngilizler’e ait bir paraşüt timi de eşlik eder. Ancak timleri taşıyan iki uçaktan biri kötü hava koşulları nedeniyle düşer. Diğeri iner inmesine de Almanlar tarafından tutsak edilirler. Sonrası malum; askerler önce sorgulanır, ardından kurşuna dizilerek öldürülür.
Kurşuna dizilmekten kurtulan ancak dağlarda aylarca mahsur kalan Norveç timinin hayatta kalan üyelerinin hikayesi ,1948’de Kampen Om Tungtvanne (The Battle for Heavy Water) adlı bir filme dönüşür ve olayın kahramanı olan askerlerden bazıları filmde bizzat rol alır.
18 Ekim 1942’deki bu başarısız operasyonla huysuzlanan Müttefikler, bir operasyon daha düzenlenmesinin gerekliliğini vurgular ve yeni bir operasyon kararı alınır.
Gunnerside Operasyonu ; Başarının ilk adımı
16 Şubat 1943’teki ikinci operasyonda 6 Norveç askeri bölgeye gider. Ulaşımın tek bir dik yamaçtan, tek bir köprüden ve sudan sağlanabildiği santrale girmek için rota belirlenir; Alman askerlerinin fazla güvenlik önlemi almadıkları yamaç, santrale girmek için Norveç timine yol olur.
Santrale başarılı bir şekilde sızan tim, en alt kattaki ağır su depolarına geçer. Buradaki ağır su tanklarına bombayı bağlayan askerler olay yerinden girdikleri gibi zor da olsa çıkarlar. Bomba patlatılır ve tanklar tahrip edilir. Operasyon başarılı olur ancak Almanları durdurmak için yeterli olmadığı da 6 ay içinde anlaşılır. Çünkü Almanlar 6 ay içinde tesisi onarır.
Bunun üzerine 176 uçaktan oluşan filo, santrali bombaladı fakat sadece birkaç binası hasar gören santral hala Almanların çalışmalarına mekan olmaya devam ediyordu.
Son adım; Savaşın seyrini değiştiren operasyon
Santralin sabota edilmesi ve operasyonların uğrak merkezi olması Almanları tedirgin etmişti. Direktif sonrası su tanklarını söküp Almanya’ya götürülmesinin kararlaştırılmasıyla uygun bir strateji belirlendi; Önce bir trenle Tinnsjo Nehri’ne gidilecek sonrasında yola gemiyle devam edilecekti.
Müttefikler’in, sivillerin de olduğu bir gemiye saldıramayacağını düşünen Almanlar, yükledikleri ağır su tankları ile birlikte yola koyulurlar.
Bunun üzerine İngiltere geminin batırılmasını emreden bir kararı Norveç askerlerine ulaşır ancak Norveç tarafı sivillerden dolayı bu emre direnir. İngilizler daha ısrarcıdır ve Norveç sonunda bu emri kabul edip uygulamaya razı olur. SF Hydro isimli feribot içindeki Alman askerleri, Norveç vatandaşları ve ağır su tanklarıyla batırılır.
Olayda 7’si gemi mürettebatı ve 3 yolcu ile birlikte Alman askerleri ölür ancak Norveç , bu operasyonun başarıya ulaşmasıyla İkinci Dünya Savaşı’nın bir anlamda seyrini değiştirir.
Olayın yansımaları
Böylesine önem taşıyan bir olayın sinema ve edebiyata yansımalarının olmaması düşünülemez. Telemark’taki santral operasyonlarını ve atom bombasının imha sürecini anlatan filmler çekildi, kitaplar yazıldı. Hatta çeşitli video oyunlarına konu oldu.
Onlardan biri de Anthony Mann’ın yönettiği 1965 yapım Telemark Kahramanları (The Heroes of Telemark) yukarıda anlatılan olayların harmanlanmasıyla oluşturulmuş. Olayın geçtiği mekanda, dolayısıyla Norveç’in zorlu kış şartlarında çekilen filmin başrollerinde dönemin iki popüler oyuncusu Kirk Douglas ve Richard Harris var.
2015 yapımı olan ve Petter S. Rosenlund’in yönettiği Kampen Om Tungtvannet de bu operasyonlardan esinlenilen bir film. Ayrıca The Heavy Water War isimli Norsk Rikskringkasting’un yönetmenliğinde izlenecek bir dizi.
Atakan Büyükdağ’ın “Hesaplaşma” isimli kitabı da yine bu konuyu irdeleyen bir edebi ürün olarak raflarda yerini koruyor.
“Bunlar hep Amerika’nın oyunları”
Operasyona yönelik eleştirilerse hiç durmamış ve on yıllar sonra bugünlerde dahi tartışılan bir olay olarak değerlendirilir. Çünkü bazı komplo teorilerine göre böyle bir operasyon hiç yapılmamış hatta bu hikaye Müttefikler’in Nazi Almanyası’na karşı ürettikleri bir kara propagandadan ibaretti. Norveç’in başrol oynaması ise üretilen bu hikayenin senaryosunda inandırıcılığın yüksek olması için kasıtlı olarak belirlenmiş bir aşamaydı. Çünkü iddiaya göre ABD ve İngiltere, yakalanan Nazi subaylarını yargılamaktansa kendi çıkarları için kullanmış ve Manhattan Projesi’nde aktif bir rol üstlenmeleri sağlanmıştı.
Norveç’in 1950’lerden sonra ABD ile yaptığı anlaşmalarsa bu eleştirilerin kanıtı olarak sunulabiliyor.
Bu başarılı operasyonların ardından Hitler’in atom bombası projesi, trenle Tinnsjo Nehri’nin dibini boyladı belki ama Almanya’nın karşıt cephesindeki ABD Manhattan Projesi’ni kimse durduramadı. Bu proje ile yaratılan atom bombaları Nagazaki ve Hiroşima’da binlerce hayat söndürdü. Japonya için tarihin en acı deneyimlerinden biri olan bu olayla ABD savaşı galip cephede bitirmiş, mahallenin muhtarı olmaktan bir daha vazgeçmemiştir.
Einstein malum mektubu ile Hitler’in çılgın projesine engel olmayı başarmanın kilidini açmış ancak 1945’te Japonya’yı kurtarabilen bir “Einstein” çıkmamıştır.