Savaşlar, 21. yüzyılda insanoğlunun hâlâ birbirini yok etmek, gücü elinde tutmak ve muktedir olmak için başvurduğu en onursuz en kirli ve en öldürücü yöntem. Ve bu savaşlardan en çok etkilenen, en büyük zararı görenler de siviller, özellikle çocuklar oluyor. Yıllar geçip teknoloji ilerledikçe silahların, bombaların, yıkıma uğrayan yerlerin adları değiştikçe muktedirler daha da vahşileşiyor, olan yine hep masum insanlara ve çocuklara oluyor. Hiroşima ve Nagazaki çocukları da 72 yıl önce bu acıyı en derinden yaşamış simge çocuklar… Yaşananlardan ders alınması ve savaşa alkış tutanlara karşın insanlığın bir an önce barışa kavuşması dileğiyle…
1. Kapıları çalan benim / Kapıları birer birer
ABD 2. Dünya Savaşının son günlerinde, 6 Ağustos 1945’te, Japonya’nın Hiroşima şehrine tarihin ilk atom bombasını atar, ilk anda 80 bin kişi yaşamını yitirirken kentin yüzde 90’ı da yıkılır. Üç gün sonra Nagazaki’ye atılan atom bombası ise ilk anda en az 40 bin kişinin ölümüne neden olur. Atom bombasının ardında bıraktığı yıkıcı etkilerle büyük çoğunluğu sivil olmak üzere 200 bin kişi yaşamını yitirir, bir o kadar insan da sakat kalır. Bu talihsiz ve acı günleri izleyen yıllarda da atom bombasının tahribatı sonucu on binlerce kişi radyasyon zehirlenmesinden kaynaklanan korkunç yaralar nedeniyle ölür.
2. Gözünüze görünemem / Göze görünmez ölüler
Atom bombasının etkileri, sadece o an ölenlerle ve yıkımlarla kalmaz, o gelecek nesilleri de yok edecek müthiş bir silahtır. Savaştan sonra dünyaya gelen çocuklar ya sakat ya da hastalıklı doğarlar. Ama Japonlar her şeye rağmen yıllar içinde yaralarını sarar, yeniden güçlenip ayağa kalkarlar ve dünyanın sayılı güçleri arasında yerlerini alırlar. Ancak atomun yüreklerde bıraktığı yıkım hiç unutulmaz.
3. Hiroşima’da öleli / Oluyor bir on yıl kadar
O yıllarda 2. Dünya savaşının dışında kalmayı başaran Türkiye, Japonya’da yaşananları acıyla izler. Bu acıyı en şiddetli şekilde yüreğinde duyanlardan biri de Nâzım Hikmet’tir. Nâzım yaşamı boyunca dünyada yaşanan bütün olaylarla bir şair olarak ilgilenir. Dünyanın bütün acılarını, dertlerini, sorunlarını kendi içinde, yüreğinde duyar; bunlar üstüne şiirler yazar. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının doğurduğu toplumsal acıyı da şiirlerinde en etkin biçimde anlatır.
4. Yedi yaşında bir kızım / Büyümez ölü çocuklar
Nâzım “Bulutlar Adam Öldürmesin, Radyoaktiviteli Yağmurlar Üstüne, Bir Kız Vardı Japonya’da” gibi atom bombasının tahribatını işleyen birçok şiir yazar. 3 Haziran 1963’te “Radyoaktiviteli Yağmurlar Üstüne” şiirini yazdıktan kısa bir süre sonra da yaşama veda eder. Japon çocukları, kendilerini düşünen ve kendileri için şiirler yazan Nâzım Hikmet’in ölüm haberini duyunca çok üzülürler. Tıpkı bugün Nâzım’ın mezarına çiçek koyanlar, mezarındaki kutuya mektup ve yazı bırakanlar gibi Japon çocukları da ölümünden yirmi gün sonra Nâzım Hikmet’e bir mektup gönderirler.
5. Saçlarım tutuştu önce / Gözlerim yandı kavruldu
6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının simge kızı olan Sadako, bomba atıldığında iki yaşındadır, radyasyondan kaynaklı kan kanserine yakalandığında ise on iki. Hasta yatağındayken, hasta bir kişinin bin tane turna kuşu katlarsa iyi olacağını anlatan “Kâğıttan 1000 Turna Kuşu Efsanesi”ni duyan Sadako, turna kuşları katlamaya başlar. Ancak Sadako’nun ömrü kuşları tamamlamaya yetmez. 644. turnayı katladığı 25 Ekim 1955 günü kısacık yaşamı sona erer. Arkadaşları geri kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömerler. O günden sonra turna kuşu ‘barışın ve nükleer silahsızlanmanın’ simgesi olur.
6. Bir avuç kül oluverdim / Külüm havaya savruldu
Japon çocukları mektuplarıyla birlikte Nâzım Hikmet’e bir de armağan göndermek ve bu armağanı da kendi elleriyle yapmak isterler. Bu armağan; kalınca, renkli kâğıtlardan yapılmış efsanedeki “Bin turna kuşudur”. Japon çocuklar renkli kâğıtlardan bu bin turnayı ancak on-on beş günde yapar ve ölüm haberini alınca acıyla ağladıkları Nâzım Hikmet’e yollarlar. Çocuklar, mektuplarını ve armağanlarını o sırada Japonya’da bulunan İnturist’in bir görevlisiyle gönderirler. Nâzım’ın eşi Vera Hikmet’e Sovyet Yazarlar Birliği Yabancı İlişkiler Komisyonu’ndan gelen 8 Ekim 1963 tarihli mektup şöyledir: “Nâzım Hikmet’in ailesine verilmek üzere Japon çocuklarının “Bin Turnacık” Derneği’nden aldığımız armağanı gönderiyoruz. Bu hediyeyi İnturist’in Yönetim Kurulu Başkan yardımcılarından Boyçenko Japonya’dayken almıştır.”
7. Benim sizden kendim için / Hiçbir şey istediğim yok
Nâzım’a yazılan mektup ise şöyledir: “Nâzım Hikmet; artık sürekli bir rüyaya girdiniz ve artık bir daha kalemi elinize alamayacaksınız ve insanlara başka çağrılar gönderemeyeceksiniz. Daldığınız bu sonsuz rüya içindeyken de biz Hiroşimalı genç kızların sizin şiirlerinizden ne büyük bir coşku duyduğumuzu öğrenmek isteyeceğinizi sanıyoruz. Barış Parkı’nda ‘Ölen Kadının Çocuğu’ heykeli dikiliyor. Bu heykelin adı ‘Patlayan Atom Bombası Çocukları.’ İşte bu heykelin yapılması hazırlanması sırasında patlayan atom bombasının yani Hiroşima’nın çocukları sizin şiirlerinizden esinlendiler.
8. Şeker bile yiyemez ki / Kâat gibi yanan çocuk
Atom bombasından hiçbir zarar görmediğiniz halde insanların yüreklerini parçalayan o şiirleri nasıl yazabildiniz! Evet sizin yüreğinizde de bizim yüreklerimizi parçalayan aynı duygular vardı. Çünkü siz de bizim gibi atom ve hidrojen silahlarına karşı duyduğumuz kini duyuyordunuz. O kin ki Hiroşima ve Nagazaki insanlarını hâlâ uyutmuyor. Ve çünkü siz barış istiyordunuz. Bugün o patlamanın on sekizinci yılında radyoaktivite etkisiyle suçsuz insanların ölümü hâlâ sürüyor ‘Ölmek istemiyoruz!’ diye haykıran insanlar hâlâ ölüyorlar.
9. Çalıyorum kapınızı / Teyze, amca, bir imza ver
Bunlar bir daha olmasın diye biz barış savaşını sürdürüyoruz. Sesimiz çıktıkça bağıracağız. Nâzım Hikmet’in düşünceleri ve çabaları boşa gitmesin diye çağrımızı ve eylemimizi sürdüreceğiz. Hiroşima’nın, Nagazaki’nin Yansu’nun kurbanlarının acıları unutulmasın diye çağırıyoruz, bağırıyoruz ve her türlü eylem ve davranışta bulunuyoruz.
10. Çocuklar öldürülmesin / Şeker de yiyebilsinler…
Hiroşimalı çocuklar size saygıyla sevgiyle ve teşekkürle bin turna gönderiyorlar. Bu bin turna sizin büyük coşkuyla istediğiniz barışın simgesidir. Nâzım Hikmet bu armağanımızı lütfen kabul edin. Bu armağanı size akrabalarınıza ve arkadaşlarınıza yolluyoruz.” 23 Haziran 1963
Nazım Hikmet – Kız Çocuğu (Kendi Sesinden)
Kaynak 1