Her zaman kendini sinirlendiren, hatta öfkeden çıldırtan konuları filmlerinde işledi Haneke. Her zaman anladıklarından yola çıkanların aksine, anlayamadığı olgularla yürüttü filmlerini. Belki de bu yüzden bizi saatlerce hatta günlerce düşündüren filmler çıkarttı ortaya, kim bilir.
1942 yılında doğan Avusturalya’lı yönetmen Michael Haneke, kimsenin rahat bir şekilde izleyemeyeceği filmler yaptı. Genel olarak toplumsal sorunları gizli bir ayna ile sunan yönetmen genellikle bunun önüne geçmesin diye de film müziklerini pek fazla kullanmamaya özen gösterdi.
Beyaz Bant ve Aşk adlı filmleriyle iki kere altın palmiye ödülünü de almayı başardı.
1. Der siebente Kontinent (Yedinci Kıta)
Haneke’nin “Duygusal Buzlaşma” olarak adlandırılan serisinin ilk filmidir Yedinci Kıta. Film bir ailenin gayet sıradan ve monoton hayatını anlatır. İlk 1 saat boyunca o kadar sıkılırsınız ki (zaten sizde yaratılmak istenilen duygu da budur) filmin diğer 1 saatinde olanları anlamakta zorlanmazsınız bile. Televizyon filmleri çektikten sonra, sinema adına çektiği ilk filmidir Yedinci Kıta. Sizi hayatın monotonluğuna sokar, sonra da çıldırışlara tanık eder. Sinemayı anlamak için izlenilmesi gereken en önemli filmlerden biridir.
2. Benny’s Video (Benny’nin Videosu)
“Duygusal Buzlaşma” serisinin ikinci filmidir Benny’nin Videosu. 1992 yılında çekilen bu filmdeki ana karakter olan Benny’i de 5 sene kadar sonra Funny Games filminde görüyoruz. Yine bir aile yaşantısını konu alan film, farkındalıktan yoksun ebeveynleri ve “aşklarının meyvesi” olan çocuklarının gözünden bakarsınız dünyaya.
3. 71 Fragmente einer Chronologie des Zufalls (Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası)
“Duygusal Buzlaşma” serisinin son filmi olan Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası, Haneke filmlerinde sıkça karşılaştığımız yabancılaşma olgusunun en ince işlenmiş filmlerinden biridir. Şiddeti son derece net bir şekilde göreceğiniz bu film size karanlık bir ayna tutacaktır. 71 parçaya bölünen bir çıldırışın hikayesidir bu film. İçerisinde bulunan 2 dakika 51 saniyelik bir sahne vardır ki, size yıllar geçmiş gibi hissettirir. Rahatsızlık duymanız istenmiştir ve bu rahatsızlığı çok iyi hissedeceksiniz.
4. Das Schloß (Şato)
Kafka’nın Şato romanının beyaz perdeye uyarlanmış halidir Das Schloß. Aslında bu filmin amacı, filmi izledikten sonra herkesin merak edip Şato kitabını okumasını sağlamaktı diye açıklıyor Haneke. Kitabın neredeyse aynısı olan bu film, kitabı okurken zihninizde oluşan görselleri beyaz perdeye uyarlamıştır.
5. Funny Games (Ölümcül Oyunlar)
1997 yapımı olan Türkçeye de “Ölümcül Oyunlar” olarak çevrilen olan bu film, Benny’s Video filmindeki Benny’nin yani Arno Frisch’in gençlik dönemini yansıtmaktadır. Filmin içerisinde bulunan bir kumanda sahnesi ise Benny’s Video filmine yapılan muhteşem bir göndermedir. Normal kurgulardan tamamen uzak, insanı olduğu yere çivileyen ve rahatsızlık verme olgusunu en net şekilde hissetiren Funny Games izleyeceğiniz en rahatsız edici filmlerden biri olarak zihninizde mutlaka yer edecek.
6. Code Inconnu Recit Incomplet de Divers Voyages (Bilinmeyen Kod)
Bu filmi izlerken kendinizi tabir-i caizse allak bullak hissetmeniz mümkün. Başroldeki Juliette Binoche, Haneke’ye bir mektup yazar ve kendisiyle çalışmak istediğini söyler. Bu şekilde de filmin tohumları atılmış olur. Binoche, gerçek hayatından kesitleri Haneke’ye sunar ve film oluşmaya başlar. Sıradan insanların sıradan hayatlarına bakmanızı sağlayacak garip bir filmdir Bilinmeyen Kod. Juliette Binoche’nin ise muhteşem oyunculuğu karşısında teknik açıdan da bu film akıllara kazınacaktır.
7. La Pianiste (Piyanist)
Duygusal doyumsuzluğun ve tatminsizliğin, baskının getirelerinin ve sevgiden uzaklığın yansımalarını görebileceğini Piyanist, etkisinden kolay kurtulabileceğiniz bir film değildir. Oyuncular bir nevi oyunculuk dersi verirken Schubert müzikleri ise sizi uzaklara götürmeye yetecektir.
8. Le Temps Du Loup (Kurdun Günü)
Telaşsız bir tempo ile, izleyenleri kasvetli bir atmosferin içerisine sokan bir film, Kurdun Günü. Hayatın acımasızlığını ilk defa daha sakin bir şekilde gösteren Haneke, kasvetli bir hava ile filmin sonunda sizlere tek bir soru cümlesini getiriyor, “neden?”.
9. Caché (Saklı)
Haneke bu filminde, kendi hayatlarımız üzerine düşünmemizi, hayatımızdaki yalanları farketmemizi ve inkar ve endişe duygularımızı fark etmemizi amaçlıyor. Hayatların içerisine bir misafirmişcesine girmenizi sağlayacak olan çekimleri ile, gerçeklik hissinin tamamen hissedebileceğiniz bir film, Saklı.
10. Das Weisse Band (Beyaz Bant)
Sarışın Çocuklardan oluşan bir koro üzerine bir film yapmayı arzulayan Haneke, zaman içerisinde olayları kafasının içerisinde toparlamış ve hikayeyi zenginleştirmeye başlamış. Senaryodaki duygusallık ve acıma duygusu Haneke’yi daha dikkatli olmaya itiyor bu filmde. Duygusal olmanın bazı şeylere karşı çok hassas olacağınız anlamına gelmediğini ve bunun asla karıştırmamız gerektiğini de gösteriyor bize, Beyaz Bant.
11. Amour (Aşk)
Hayran olduğu yaşlı bir kadın ile büyüyen Haneke, bu kadının 80 yaşında yakalandığı ve inanılmaz acı çektiği dönemlere tanıklık ediyor ve elinden hiçbir şey gelmemesi durumu ile yaşamaya başlıyor. Daha önce hiç bu kadar büyük bir acı çekmediğini ileten Haneke, bu kadının birkaç kez intiharı denediğini ve en sonunda da hayatını kaybettiğini söylüyor. Bu hikayeyi asla filme çevirmeyi düşünmediği halde yıllar sonra ifade edemediği duyguları ve hisleri bu film ile ortaya koyuyor.