Gıybet geldi haaanım koş!
İyi oldu bu gıybet lafının yeniden doğuşu. Dedikodu çok tırsık kalıyordu. Gıybetın bir ağırlığı, bir oturmuşluğu, oturtmuşluğu var. Kapağı kapatıp, vakumla içindeki son havasıyı bükmüşlüğü var.
Tabi her şeyden önce ayıp, yapmamak lazım. Her şeyden sonra da kimse kimseyi kandırmasın, çok zevkli. Ayrıca herkes yapıyor, hiç öyle imam efendi kılıklarına girmeyelim lütfen.
Gıybetin büyüğü de her zaman ünlüler aleminde döner. Nedeni basit. Hırs. Hırstan doğan o eksiklik hissi. Ayakkabıyı ayaktan tek hamleyle fırlatıp, havada tutup o yellozun kafasına kitleyemediğin için, arkasından konuşuyorsun işte.
Evet, sığlığın dibini gördüysek gıybetin 50 tonuna geçebiliriz.
Huzurlarınızda hasetin okkasının 2 kuruşa gittiği ünlüler dünyasından en baba gıybet çıkışları, en ağır laf sokuşları. Çalsın sazlar!
Dean Martin’den James Stewart’a: Hollywood balmumu heykeller müzesinde bir heykeli var, heykeli bundan daha iyi konuşuyor
Aşağılarken güldüren… En sevdiğimiz laf çarpma türü.
Sir John Gielgud’tan Ingrid Bergman’a: Sevgili Ingrid beş dil bilir ama hiçbirinde oynayamaz
Adam sör, dağılın. Lafı beş kardeş gibi indirmiş.
Shelly Winters’den Frank Sinatra’ya: Cılız, yeteneksiz bir Hobeken piç kurusu
Kadın sinirlenmiş. Hoboken dediği de Sinatra’nın semti. Neden sinirlendiğini ise hemen alt maddede görebilirsiniz.
Frank Sinatra’dan Shelly Winters’a: Çarpık bacaklı bir Brooklyn sarışını
Doğum yeri üzerinden laf sok bir de üstüne çarpık falan de. Delirmiş tabi kadın 🙂
Katherine Hepburn’den Sharon Stone’a: İki kulak arasındaki değil, iki bacak arasındaki şeyin önemli olduğu günler…
Yav sen koca Katherine Hepburn’sün doğumun yüzyılın başı, ölümün milenyumu aşmış bildiğin asırlık çınarsın, aldığın ödülün seceresini çıkartan 8. sayfadan sonra kör olur, hâlâ daha neyin derdindesin acaba? Sharon Stone’un kukusuna laf atmalar falan… Yok kafasının arasıymış yok bacağının arası, üstelik Stone’daki iq de malumken. Hep haset.
Cary Grant’ten, Marlon Brando, Montgomery Clift ve James Dean’e üçübirarada
“Yapımcının birinin beyazperdenin bu yeni idollerini, içine Marlon Brando’nun metot oyunculuğu da dahil olmak üzere aynı filmde buluşturması lazım. Hepsi birbirinin kaşını gözünü patlatsın da izleyici yeniden ben, James Stewart ve Spencer Tracy gibi gerçek oyuncuları görsün.”
Gördüğünüz gibi kadın erkek fark etmiyor, devri geçen hırçınlaşıyor, huysuzlaşıyor. Gerçi Spencer Tracy konusunda haklı olabilir. Çogh başka bi adam.
Bette Davis’ten Cary Grant’e
“Katharine Hepburn gibi çıt kırıldım tiplerle oynaya oynaya o maço denilen şeyden oldu. Birlikte bir filmde oynasak kahvaltı niyetine yerim onu.”
Bette abla bir taşla iki kuş yaparak Grant’e laf sokarken aradan Katharine Hepburn’ü de çıkartmış.
Durdurulamayan Bette Davis’ten Joan Crawford’un ölümü üzerine
“Ölümün arkasından kötü birşeymiş gibi bahsetmek yanlış olur. Mesela Joan Crawford öldü, iyi ya işte, öldü.”
İşte gerçekten korkmanız gereken bir kadın. Heykelini dikip, altına sadece “Gıybet 1908 – 1989” yazsalar yeridir. Zaten o gözlerden hayra alamet birinin çıkması garip olurdu.
Susan Sarandon’dan Mel Gibson’a
“Mel Gibson, Atila rolüne iyi gider, hoş adam; ama sadece dış görünüşühoş”
Canımızın içi Susan Sarandon, Mel böceğini tam da hakettiği biçimde sallamış. Fazlaca muhattap olmadan, iteleyip geçmiş.
Bill Murray’den Chevy Chase’e: Orta halli yetenek
Kısa tespitler hoş oluyor. Mesela bu çeşit laf geçirmelerden “Az zeka” da çok hoşumuza gidenlerden.
Richard Burton’dan Marlon Brando’ya
“Marlon’un artık konuşmayı öğrenmesi gerekiyor, keşke 2 jenerasyon önce doğsaydı da sessiz film zamanlarına denk gelseydi…”
Marlon bunların topunu nasıl delirtmişse artık…
Marlon Brando’dan James Dean’e: Benim geçen seneki gardrobumdan giyinip, geçen seneki yeteneğimin ardından geliyor
Yanlış bilmiyorsak burada gıybetten çok takılma var. Brando, James Dean’in ünlü beyaz atletiyle dalga geçiyor. Dean sürekli o atleti giydiği için inceden maytap durumları… Tabii oyunculuk dendiğinde tekniklerin, özdeşleşmenin konuşulduğu yıllar olduğu için arada yetenek hadisesine dokunulmadan da geçilmiyor.
Barbara Stanwyck’ten Monroe’ya: Bedeni zekasının önüne geçti
Kim kim? Barbara heralde barbara, manken olan… Ancak böyle denir o lafa. Klasik bir yeteneklinin güzel olanı kıskanması hadisesi. Kadın yüzyılın arzu objesine dönüşmüş bunun yaptığı tespite gel, bedeni zekasının bik bik bik…
Ava Gardner’dan Mia Farrow ve Fran Sinatra’ya: Frank’in aşk olayını en sonunda erkek bir çocukla yatakta bitireceğini biliyordum
Ava Gardner ile Sinatra 6 yıl evli kalmışlar. Sinatra bunu boşayıp Mia Farrow’la evlenince aklını oynatmış tabi. Sonra Gardner’dan da boşandı. İkisi de toplam üç evlilik yaptı. Yani ne diyelim. Hep aşk meşk olaylarına aşırı anlam yüklemekten, hep…
Walter Matthau’dan Barbra Streisand’a: Osuruğumun en küçük pırtında bile onun sahip olduğundan daha çok yetenek var
Matthau, Streisand’tan öylesine nefret etmiş ki birlikte oynadıkları “Hello, Dolly” filmindeki öpüşme sahnesinde Barbara’yı öpmeyi reddetmiş. Kameraya yeni açı vermişler de, öpüyormuş gibi çekmişler.
Bette Davis’ten Joan Crawford’a: Alev alsa yangınına işemem
Bette adeta Kibariye’nin anası gücünde, silkeleyip atmadığı insan kalmamış.