Doğrularla yaşanılan bir hayatın felsefi anlamına girip de konuyu ağırlaştırmanın gereği yok. Fakat doğru bilinen birçok yanlışın içinden meşruiyet kazanmış galat-ı meşhur örneklerinin hayatımızda yer aldığını bilmenin gerekliliğini vurgulamak bize düştü bu kez.
Galat-ı meşhur, doğru bilinen yanlışlara vurgu yapan bir söz grubu. Osmanlı toplumunda oldukça fazla kullanılan bu söz grubunun dilimizdeki karşılığı “yanlışların kullanılması ve bir süre sonra doğruların yerine geçmesi”. Galat sözcüğü “yanlış” demektir. Ayrıca “yanılmak” anlamını korumaktadır.
Dile pelesenk olmuş sözcükler ve deyimlerin asıl halleri ile anlamlarını vereceğimiz bu yazımızdan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Çünkü o sözcük veya deyimleri her kullandığınızda bu yazı aklınıza gelecek.
“Fukaralar sizi”
“Fakir fukara” ikilemesi de kanımca anlamsızdır ama konunun içeriği açısından bu noktadan başka bir kısma odaklanalım.
Duyulan sözcük ya da deyimler sorgulanmaksızın kullanılırsa ve bu konuda bir ısrar olursa dile, bu şekilde yanlış yerleşir. Böylece doğru zannedilir, yanlışın kullanımında istikrar sürer.
Fukara sözcüğüne gelirsek, bu sözcük çoğul eki alamaz. Fukaralar olamaz yani. Çünkü sözcüğün kendisi çoğuldur. Dolayısıyla iki kez üst üste çoğul eki alması mümkün değildir.
3 vesait kullananlar artık vasıtaları kullansın
İşe giderken, okuldan dönerken yaşananların anlatılabilmesi için kullanılan bu sözcük de çoğulluğa örnektir ama büyük bir azimle yanlış kullanım devam etmektedir. Vasıta sözcüğünün çoğulu olan vesait sözcüğünün, “2, 3, 4” gibi 1 dışındaki herhangi bir rakam ya da sayıyla bir araya getirilmesi İlber Hoca’yı “cahiller” tartışmasında haklı çıkartır.
Evrakları teslim etmek isteyen boşuna uğraşmasın
Çünkü dosya, belge veya varak sözcüklerinin çoğul hali olarak bilinmesi gereken bir sözcüktür evrak. Şirketinin istediği herhangi bir belgeyi teslim etmek üzere resmi dairelerin yolunu tutanlar boşuna uğraşmasın. Dil bilgisinde sınıfta kaldılar.
Evlatlar
Çocuk sözcüğünün Arapçadaki karşılığı velet sözcüğüdür ve veledin çoğul hali evlattır. Evlatlar kullanıldığında çocuklar”lar” olur ki anlamsızlığı belirtmek için başka bir şey söylemeye gerek kalmaz.
Eşkıya
Evet, Şener Şen’in o meşhur ve bir o kadar da güzel olan filmin ismi de yanlıştır. Filmin karakterinin “Eşkıya” olarak bilinmesi “yanlıştır” tespitinin yapılmasını gerektiren sebep oluyor. Eşkıya sözcüğünün tekili şakidir.
Mesire yerinde piknik yapamazsınız
Mesire sözcüğü piknik yapılan alanı ifade eden bir sözcüktür. Dolayısıyla mesire yeri şeklinde bir kullanım doğru değildir.
Tüccarlar birliği kurmaya kalkmayın
Tacir, ticaretle uğraşan kişilerin mesleki durumunu açıklamaktadır.
O çoğul olan galat, “tüccarlar”dır.
Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Münir Özkul’a ait olan “Tüccar değilim, eğitimciyim…” repliği yanlış bir kullanıma örnektir.
Mahmut Hoca da bir insan sonuçta.
Evliyalar alemi hiç olmadı
Evliyalar ise velilerin çoğuludur. Bu nedenle evliya sözcüğünü kullanmak istediğinizde, aynı cümlede örnek veriyorsanız birden fazla velinin ismine yer vermeyi unutmayın lütfen.
Birleşik Krallık Sadece İngiltere’den ibaret değildir
Birleşik Krallık, dört ülkeden oluşur ve Galler’i, İngiltere’yi, İskoçya’yı, İrlanda’yı içine alır. Hal böyle olunca Birleşik Krallık’taki herhangi bir durumu anlatmak için ısrarla İngiltere’nin kullanılmasına gerek yok. Çünkü diğer üç ülke ile ilgili bir şey anlatılıyordur belki. Dikkatli olmakta fayda var.
Coğrafya bilgimizi de sınayan bu tip kullanımlar konusunda daha hassas olmak gerektiğini söylemek haddimize olmasa da biz yazalım.
Selvi Boylum Al Yazmalım
Servigillerden, Akdeniz bölgesinde çok yetişen, kışın yapraklarını dökmeyen, 25 metre boyunda, ince, uzun, piramit biçiminde, çok koyu yeşil yapraklı bir ağaç türü olan servi nasıl oluyorsa gel zaman git zaman “r” sesinin “l” sesine dönüşmesiyle selvi olmuş.
Başyapıt olan bir Yeşilçam filminin bu ismi alması, filmin isminin eleştirildiği anlamına gelmez çünkü özel isimlerdeki istisnailik durumu sanırız bu örnek için geçerli. Ancak günlük hayattaki kullanımlarda böyle bir istisna olamayacağından sözcüğün doğru halinin bilinmesi önemlidir.
Galat-ı meşhura örnek olan bu sözcük de doğru kullanılmayı hak ediyor. Duyurulur.
Nüansı kaçırmamak lazım
Kısaca “ince ayrım” anlamını taşıyan bu sözcüğün eş anlamlı karşılığı ayırtıdır. Ayırtıya “ince” getirmek görüldüğü üzere anlamsız hatta saçma bir durumdur.
İnce ayrımın anlamına bir ince daha eklemenin mantığını çözebilene aşk olsun.
“Malumun ilanı” hatalıdır
İlan sözcüğünün anlamı bilindiği üzere duyurmaktır. Ancak bu deyişteki ikinci sözcük ilamdır, anlamı da bildirmektir. Malumu (bilineni) duyuramazsınız, bildirirsiniz. Doğal olarak malumun ilamı olarak kullanabilirsiniz ki bu deyimi, konunun yeniden ele alınmasıyla galata örnek vermek durumunda kalmayalım.
“Kazın ayağı öyle değil” demek galat-ı meşhurdur
“İyi de o işler öyle olmuyor” olarak başka bir biçimde açıklanabilecek bu söz grubunun yanlış kullanıldığı için doğruymuş gibi kabul edilen sözcüğü “kaz”dır.
Asıl hali “kaziye-i anha öyle değil” olan bu deyimi evirip çevirip kazın ayağına bağlamışız bir şekilde. Bu da yetmiyormuş gibi bir de doğru kabul etmişiz ama kaziye-i anha değil işte.
Kaziye sözcüğü; yargı ve hüküm anlamını taşır. Mantık biliminde de sıkça kullanılan önermenin Arapça karşılığıdır ve “sonuç itibariyle…” demek istediğiniz kısımlarda kullanabilirsiniz.
Ali kırana bir şey diyemeyiz ama dal kıran baş kesmiş sayılır
“Ali kıran baş keser” şeklinde tanımladığımız tipler hala var ama konumuz bu değil. Bir galat örneği olarak yazımıza konu oluyor bu deyim.
Ali kırılsa ne yazar? Ali ile kimsenin bir derdi yok. En azından bu deyim özelinde… Eskiden bu yana doğaya ve dolayısıyla yeşile düşkün bir geleneğe sahip Türkler bir dalın zarar görmesini dahi yasaklamışlardı. Dal kıranın baş kesmiş kadar ciddi bir suç işlediğini ifade etmektedir.
Bu yazısız kanunla yeşil bir anlamda koruma altına alınmış oluyor. Bugünkü anlayışın aksine ciddiye alınan bir konu yeşillik alanlar.
Deyimin doğrusu; dal kıran baş keser…
Sıfırı tüketen soluksuz kalır
“Sıfırı tükettim” yakınmalarıyla kıvranan kişileri dertleriyle baş başa bırakmak iyi olabilir. Bu arkadaşlarımız yalan söylemiyor olsa da bir yanlışın içine düşüyorlar her defasında. Doğrusunun; “zafiri tüketmek” olan bu deyimdeki ”zafir” sözcüğünün karşılığı “soluk”tur.
Görürsünüz Hanya’yı Konya’yı
Hintçe’de “diğer” anlamına gelen “ anya” sözcüğü bir şekilde bizim dilimize pelesenk olmuş deyimlerimizden birinin içine girivermiş. Aslında bizim dilimizi yanlış kullanma sevdamız nedeniyle araya karışan bu sözcüğün aslı “Hanya”dır. Hanya ise Orta Çağ ‘da Venedikliler döneminde Canea adını alan ve Girit ‘in ikinci büyük şehri olan bölgenin ismidir. Bize aşina olmasının sebebi, şehrin 1645 yılında Osmanlı Devleti’nin egemenliğine girmiş olmasıdır.
Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz (mı?)
Bu deyim de galata örnektir zira deyimde yer alan ilk sözcük ana değil Ane’dir. Ane, bugün Irak’ın başkenti olan Bağdat’taki bir uçurumun (yar) adıdır ve nasıl oluyorsa ana sözcüğüne evrilmiş.
Zürafa değildir, zürefadır o
Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü. Zürefa, “kibarlar, nazikler” anlamına gelir. Deyim ise, daha önce iyi bir durumda olan kişinin bu konumunu kaybettiğinde uygun olmayan ve yersiz davranışlarda bulunduğunu ifade etmek için var edilmiştir.
Zürafaya düşkün olmak gibi bir durumun sorgulanmaması da ayrı bir abesle iştigal bir durumdur…