Fransız liselerinde okumak çoğu zaman bir ayrıcalık olsa da, Fransız ekolünün çetrefilli yollarından geçmek, her babayiğidin harcı değil. Bitmek bilmeyen hazırlık sınıfı çilesi, dev yasakları, retenueleri, eski usul sınavları ve buna benzer pek çok zorluğuyla öğrencilerinin canına okuduğu için midir bilinmez, bu okullardan mezun olan kişiler etrafta seçilmiş kişi modunda dolaşır. Bu haklı bir gurur mudur, değil midir tartışılır ancak şöyle bir gerçek var ki, bu okullar öğrencilerine fikir yürütmeyi misyon olarak belirlemiş, dünyadaki Francophone sayısının artışına önem veren kurumlar.
Fransız lisesinde okumak nelerle burun buruna gelmek demektir, gelin beraber inceleyelim.
1. Cuma günleri okul sonrası retenueye kalmak
Bu uygulama yalnızca Fransız liselerinde uygulanır. Haftaiçi ceza almayı hak edecek davranışlarda bulunan öğrenciler, Cuma günü okul bittikten sonra, okul yönetiminin uygun gördüğü cezaya boyun eğer. E ne diyelim, yapmadan önce düşünücektin çocuğum…
2. Tüm lise boyunca Bescherelle’le yapışık yaşamak
Bescherelle Fransızca öğrenenlerin el kitabıdır. Bir Fransız liseli tabiri caizse Bescherelle denen fiil çekimi kitabıyla tüm lise hayatı boyunca yapışık olarak gezmek zorundadır. Zira, birçok muadili olmasına rağmen hiçbir fiil çekimi kitabı bu kadar kapsamlı değildir.
Uzun lafın kısası, Fransızca eğitim gören her Türk gencinin hem en iyi yardımcısı, hem de en dişli düşmanıdır…
3. Ceza olarak sayfalarca fiil çekimi yapıp dirsek çürütmek
Fransız liselilerin korkulu rüyasıdır fiil çekimi. E bunu bilen Fransız hocalar durur mu?
4. Yaşıtlarından geç üniversiteye başlamak
4 sene lise üzerine bir de hazırlık okuyunca haliyle hayata geç kalıyor insan…
Genele vuracak olursak, bu liselerden mezun olup Türkiye’de üniversiteye girmeye karar verenler bir de İngilizce hazırlık okumak durumunda kalır. Zira bu sefer de İngilizceniz ellerinizin arasından kayıp gider…
5. Hazırlık sınıfında sürünmek
Classe préparatoire diye yazılır, bitmeyen çile diye okunur. Hazırlık sınıfı genellikle lisenin en sevimsiz, en zor geçen senesidir.
6. Blok dersler arasında beyin yakmak
Blok ders silsilesi, Fransız ekolünün vazgeçilmezlerindendir. 90 dakikaya dayan dayanabilirsen…
7. “Eeee şimdi sen hayvan gibi Fransızca biliyosundur” tepkisine maruz kalmak
Öyle ya da böyle bir insanın haftada bilmem kaç saat Fransızca görmesi demek, kusursuz bir Fransızca’ya sahip olması demek değildir. Lütfen ama…
8. Yabancı hocalarla anlaşmaya çalışmak
Yabancı hocalara dert anlatmak düşündüğünüz kadar kolay bir şey değil. Diyelim ki kazara Türkçe bir kelime çıktı ağzınızdan, dünyayı dar ederler adama…
9. Türk ve Fransız Edebiyatı’nı yalayıp yutmak
Sınavlarda Montaigne’den İnce Memed’e Türk ve Fransız Edebiyatı’nın başlıca eserlerinden sorumlu olursunuz. Yani anlayacağınız bu liselerde yetişenlerin büyük bir çoğunluğunun kültür seviyesi baya iyi durumda.
10. Müfredat konusunda sonsuz kafa karışıklığı yaşamak
Bu okullar, sözde MEB’e bağlı kurumlar olsa da, ek olarak uymaları gereken bir Fransızca müfredat da vardır. Dolayısıyla yine ve yine sonsuz kafa karışıklığı…
11. Kültür misyonerliği yapan diğer okulları rakip görmek
Saint Joseph – Notre Dame de Sion ve Saint Benoit – Saint Michel öğrencileri arasında geçen “hangi okul daha zor” atışmalarını saymıyoruz bile…
12. Fiziği, kimyayı bile dibine kadar Fransızca görmek
En çok da bu koyar adama zaten…
13. Francophonie Günleri’nde (Uluslararası Fransızca Konuşanlar Günü) sıcak çikolatadan mide fesatı geçirmek
Francophonie Günleri birbirine sıkı sıkıya tutunmuş bir kitlenin ortak olarak kutladığı bir gündür. Bu günde sonsuz sayıda sıcak çikolata ve tatlı ikramı yapılır, mide fesatı geçirilir.
14. Bir nimet olarak görülen Paskalya ve Noel tatillerinde diğer okullardakilere hava atmak
Bildiğiniz üzere, yabancı okullar tatil konusunda oldukça bonkörler. E tabii Fransız menşeli olan bu kurumların öğrencileri de, Fransa’da olan tatillerden nasiplerini alıyorlar. Gel de şimdi arkadaşlarına hava atma…
15. “Sizin okulda rahibe var mı yiaaa” gibi sorulara maruz kalmak
Bildiğiniz üzere eskiden bazı Hristiyan okullarında “rahip” ve “rahibeler” bulunurdu. Bunu bilen çok sayıda kişi, bu geleneğin hala devam edip etmediğini merak ediyor belli ki…
16. Kılık kıyafete aşırı takık hocalara katlanmak zorunda olmak
Bu okullarda bulunan tüm hocalar kılık kıyafet ve disipline büyük oranda önem verir. Siyah üzerine beyaz lastikleri olan bir ayakkabıyla okula gir girebilirsen…
fransız lisesinden mezun olup size şöyle diyebiliriz : cliché !
eski kafalılıkla, burnu kalkıklıkla, izolasyonla, en iyisi bizde doldurmalarıyla yürütülür. çok muhafazakar metotlarla yetiştirilmiş 50 senelik kaprisli hocalar ve onların öğrencileri olup okula öğretmen olarak dönmüş 25 senelik hocalarla işler bu okullar günümüzde. sizi dinlemezler dinlemeye gerek görmezler. siz onların bildiği stereotiplersinizdir zaten(bir yerde haddinden fazla kalırsan duyarsızlaşırsın) fikirlerinizi kişisel algılama gereği görmezler. eskiden ne olduğundan çok güzel bahsedilir ama şimdi sosyal organizasyon değerinden daha fazla bir anlamı yoktur. illa bir yere ait olmak içgüdüsüyle hareket eden küçük-büyük burjuva ailelerin vazgeçilmezidir. öğrenciye verilen değer sıfır olmasına rağmen klişe severlerin “ah saint bilmemnem” diye tekrara aldıkları kurumlardır. eğer size orayı sevdiren arkadaşlarınızsa onları dünyada her yerde bulabilirsiniz, bu okula tapınmak için bir sebep değil. ama dediğim gibi küçük-büyük burjuva ailelerin çocuklarını şartladıkları düşünceleri, bu çocukların bu dış dünyaya izole kapılar ardında birbirini bulup yaptıkları her şeyi doğru sandıkları yerdir, düşünce fakirliği yaratır zenginliği değil; statükocular doğurur. genellikle yetersizlikleriyle övünebilecek derecede özgüven pompalatır. eğitim kalitesinin oldukça düşük olanları var arada, sakın diyorum. mezun olanların da 5/4’ü de fransızca bilmez.