“Bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti” diyor Orhan Pamuk. Hakikaten de öyle değil midir? Kalemi kuvvetli bir insanın yazdığı kelimeler birleşip sayfalar olur ve okuyanların o andan itibaren bir başka bakmasına sebep olur; kendine, doğaya, insana, aşka, yaşama… Okudukça var olur insan. Bu listede kimisi klasikleşmiş, kimisi baskıdan taze çıkmış yepyeni, tamamı çok etkileyici 10 roman bulunuyor.
Kahvenizi yanınıza alın ve 2018 Haziran ayında en çok satan romanlar arasından sizin için seçtiğimiz bu eserlerden birini okumaya başlayın.
Tristessa
Beat kuşağının efsanevi ismi Jack Kerouac tuvalette bulduğu kâğıtların üzerine bir şeyler karalasa bile okuruz (ki modern klasiklerden biri haline gelen romanı Yolda’yı hakikaten de tuvalet kâğıtlarının üzerine yazmıştır). Kerouac’ın az bilinen romanlarından Tristessa ilk kez Türkçede; okumak için sırf bu bilgi bile yeter! Kerouac yine yollara düşüyor, Meksika’yı tavaf ediyor, aşkı arıyor, yaşam ve ölüm üzerine düşünüyor.
Evlilik Meselesi
Jeffrey Eugenides’e günümüzün en önemli romancılarından biri desek az bile söylemiş olabiliriz. Middlesex adlı romanıyla çağdaş edebiyatı salladı, Pulitzer Ödülü’nü kazandı. Bakir İntiharlar romanı Sofia Coppola tarafından unutulmaz bir filme dönüştürüldü… İngiliz romancı, yıllardır heyecanla beklenen yeni romanında hepimizi ilgilendirecek bir soru soruyor: Bu çağda aşk mümkün mü? Ve yine öyküsünü edebiyat tarihiyle örüyor.
Rüzgârın Şarkısını Dinle
Haruki Murakami ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle’yi yazarken, yıllar sonra tüm dünyada kitapları milyonlarca satan bir yazar olacağını tahmin etmemiştir muhtemelen. Rüzgârın Şarkısını Dinle, Murakami’nin yıllarca yayımlanmasına icazet vermediği, içine sinmediği tahmin edilen bir roman olarak bilindi. Oysa romanı okuyunca anladık ki, hiç de yabana atılır bir metin değil bu. Murakami’nin alışıldık üsbulundan farklı dursa da geleceğin ustasının ayak seslerini duyuran bir roman…
Fahrenheit 451
Ray Bradbury’nin tüm zamanları ve coğrafyaları aşarak gerçek bir bilim kurgu klasiği olma niteliğini koruyan romanı, distopya denince akla ilk gelen örneklerden biri. François Truffaut tarafından 1966’da sinemaya muhteşem bir şekilde uyarlanan romanın yeni uyarlamalarına hiç yüz vermeyin, romanı halen okumadıysanız, itfaiyeci Guy Montag’ın her dönem güncelliğini koruyan öyküsüyle tanışın.
Leyla ile Mecnun
Burak Aksak, Leyla ile Mecnun adlı kült dizinin senaryosunu bize armağan ettikten sonra yıllarca hiçbir şey yapmasa da olurdu, ama o kalktı filmler yönetti, sonra da Leyla ile Mecnun’un öyküsünü bir kitap formatında kâğıda döktü. Benzersiz karakterleri ve kendine has diliyle popüler kültürümüze sayısız yeni espri kazandıran Leyla ile Mecnun’un televizyonda aniden biten öyküsüyle kalbi kırılanlar, romanı okuyup o benzersiz dünyaya yeniden dönebilir artık.
Bildiğimiz Dünyanın Sonu
Norveç’in dünya edebiyatına ithal ettiği en önemli isimlerden olan Erlend Loe, Doppler adlı bir kitap yazdı ve bir anda milyonlarca insana ulaştı. Zira kitap tam da bu çağın duygusuna hitap ediyordu ve bunu bu çağın diliyle, basit cümlelerle ve dolaysızca içini döken bir tavırla yapıyordu. Doppler şehirden ormana kaçışı anlatıyordu. Onun devamı niteliğindeki Bildiğimiz Dünyanın Sonu ise, ormandan şehre dönen ve döndüğü yeri hiç tanıyamayan baş karakterini takip ediyor.
Hippi
Brezilyalı romancı Paulo Coelho’nun akıcı dili, fazlalıklardan arınmış kelimeleri ve mistik olana, duygulara açılan dünyası, Simyacı’dan bu yana milyonlarca insana tesir etti. Onun yeni kitabı Hippi 70’lere gidiyor, “çiçek çocuklar”ı hatırlıyor; yazarlık hayalleri kuran Paulo ve özgürlük peşinde dolaşan Karla’yla birlikte Londra, İstanbul, Amsterdam gibi sayısız şehri katediyor.
Başkasının Yüzü
Japon edebiyatının tuhaflık potansiyeli herhalde başka hiçbir ülke edebiyatında yoktur! Kanguru Defteri ile tanıdığımız Kobo Abe’nin kült sıfatını sonuna kadar hak eden romanı Başkasının Yüzü, suratı tümüyle yandıktan sonra başkasının suratını taşımak zorunda kalan ve fiziksel değişimle birlikte felsefi bir sorgulama silsilesine giren bir baş karaktere sahip.
Coğrafya Mahkumları
İbn-i Haldun’un “coğrafya kaderdir” sözündeki bilgeliği her geçen gün yeniden hatırlarken, yirmi beş yıllık muhabirlik tecrübesine sahip uluslararası ilişkiler uzmanı Tim Marshall’ın kitabıyla coğrafya dediğimiz şeyin insanlık deneyimine nasıl etki ettiğini güncel siyasi meseleler üzerinden görüyoruz.
Ulusların Düşüşü
Tarihin derinliklerinde bir kazı yapmanın bugünü anlamak için elzem olduğunu hatırlatan Ulusların Düşüşü, Orta Çağ’daki veba salgınından coğrafi keşiflere ve sanayi devrimine pek çok tarihİ dönüm noktasını inceleyerek, neden belli coğrafyaların tarih boyunca arka planda kaldığını ve neden bazı ülkelerin gücünü perçinlediğini sorguluyor.