Kanlı Kontes olarak da bilinen tarihin en eski seri katillerinden olan Elizabeth Bathory, genç ve bakire kızları öldürüyordu. Öldürdüğü kızların kanları ile yıkanıyor ve böylece daha genç ve güzel göründüğünü düşünüyordu. Ayrıca kurbanlarının hayatlarını hemen almak yerine onlara çeşitli işkenceler yapıyordu. Yaşadığı süre boyunca 600’den fazla kişinin ölümüne sebep oldu. Bu onu dünyanın en ünlü kadın seri katili yaptı.
Geçen hafta Ed Kemper adlı seri katili anlatmıştık. Şimdi ise birçok efsaneye ve filme konu olan Elizabeth Bathory kimdir ve neler yapmıştır öğrenelim…
Elizabeth Bathory, 7 Ağustos 1560 tarihinde doğdu
Elizabeth Bathory, 7 Ağustos 1560 tarihinde Macaristan Krallığı’nda doğdu ve çocukluğunu Ecsed şatosunda geçirdi. Elizabeth, Macaristan’ın Osmanlılar ve Avusturyalılar ile savaştığı bu dönemde Almanca, Latince ve Yunanca dillerini iyi derecede bilen bir Protestan olarak yetiştirildi. Elizabeth, tıpkı gaddarlığı ile bilinen kuzeni Transilvanya prensi Stephen gibi çocukluğundan beri ani öfke nöbetleri geçiriyordu.
Araştırmacılar bunun aileden gelen genetik bir bozukluk olduğuna ve Bathory’nin epilepsi hastası olma ihtimaline inanıyor. Günümüzdeki tarih uzmanları ve psikiyatrlar, Bathory’nin aynı zamanda cinsel kimlik bozukluğuna da sahip olduğunu belirtiyorlar.
Daha 5-6 yaşındayken korkunç bir cinayete tanıklık etti
Elizabeth, annesi ve babasının yokluğunda amcasının ve yengesinin yanında yaşamaktaydı. Amcası ve yengesi şiddete eğilimli ve işkence etmeyi seven insanlardı. Elizabeth Bathory bir gün, onları bir adama işkence etmek için bir atı ikiye bölüp içine onu koydukları ve atı tekrar diktikleri sırada görür. Madam Bathory’nin bu olaydan çok etkilendiği ve kişilik bozukluğu yaşadığı düşünülmektedir. Tabii bu olayın doğruluğu ispatlanamadı.
Sorunlu bir ailede büyümesi yetmezmiş gibi 12 yaşındayken hamile kaldı
Elizabeth Bathory, henüz 12 yaşındayken bir köylüden hamile kaldı ve doğurduğu çocuk uzaktaki bir aileye evlatlık verildi. Elizabeth, cinsiyet ayırt etmeden kadın veya erkek herkesle birlikte olabiliyordu. Akrabalarının da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Halası eş cinsel bir cadıydı ve çılgın partiler düzenlerdi. Amcası şeytana tapıyordu ve erkek kardeşi ise cinsi bir sapıktı. Ayrıca Elizabeth’in bakıcısının da kara büyüyle uğraşan ve ayinlerinde küçük çocukları kurban eden biri olduğunu düşündüğümüzde, onun büyüdüğünde bir seri katil olması pek de şaşırtıcı gelmiyor. Çünkü çevresinde olumsuz örnek alabileceği çok fazla insan vardı.
Elizabeth Bathory 15 yaşında evlendi
15 yaşındayken tıpkı kendisi gibi acımasız bir insan olan “Kanlı Şövalye” lakaplı Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi. Bathory’ler, Nasdasdy’lere göre çok daha soylu bir aileydi. Bu nedenle Kont Ferencz Nasdasdy, Bathory soyadını kabul etmek zorunda kaldı. Esir aldığı askerlere işkence etmesi ile övünen Kont, sürekli savaşlara gidiyordu. Bu sırada ticari ve politik konular ile Elizabeth Bathory ilgileniyordu. Aynı zamanda sürekli partiler düzenliyor ve farklı kişilerle birlikte oluyordu. Hatta bir kere kocasına yakalandı ancak Kont onu kendisinden daha soylu olduğu için affetmek durumunda kaldı. Çünkü o zamanlarda soyluluk sadakatten çok daha değerliydi.
20’li yaşlarda işkence etmeye başladı
Elizabeth kocasının yokluğunda aynalar karşısında zaman geçiriyor, güzelliğiyle övünüyor ve günde beş kez elbise değiştiriyordu. Elizabeth Bathory, 20’li yaşlardayken ailesinden ve kocasından öğrendiği gaddarlığı kaledeki hizmetçilere ve kölelere uyguluyordu. Yaptığı işkencelerden keyif alıyordu ve bu bir süreklilik haline gelmeye başladı. Kontun karısı için bir işkence odası yaptırdığı ve onun yaptığı işkencelere katıldığı söyleniyor.
Yaşlanmaya başladığını düşündüğü andan itibaren cildini yenileyebilmek için farklı büyüler ile uğraştığı da biliniyor.
Elizabeth Bathory kanla banyo yapıyordu
Kont 25 yıllık evlilikleri boyunca karısının ettiği zulümlere katılmış olsa da, onun sapkın dürtülerini de kısıtlamış olabilir. Çünkü Kont 1600’lü yılların başında öldüğünde Elizabeth çok daha kötü bir hale geldi. 40 yaşındaki Elizabeth, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceğini anlamaya başlamıştı. Söylentiye göre; Kanlı Kontes’in saçını tarayan hizmetkarı onun canını yakınca, Elizabeth ona çok sert bir tokat atttı ve hizmetkarın yüzünden düşen kan damlası eline geldi. Elizabeth Bathory, eline dökülen bu kan ile kızın gençliğini ve güzelliğini aldığını düşündü. Daha sonra hemen uşağına emir vererek kızın vücudundaki tüm kanı bir küvete doldurttu ve onun kanıyla banyo yaptı. Bu, gerçekleşmekte olan kötü şeylerin sadece başlangıcıydı.
Elizabeth’in yaşadığı dönemde Avrupa’da kıtlık vardı. Kıtlık yanında yetersiz beslenmeyi, yetersiz beslenme de demir eksikliğini beraberinde getiriyordu. O dönemde regl olan kadınlar kaybettikleri kandan dolayı soluk tenli ve güçsüz görünüyordu. Elizabeth ise kan ile banyo yaparak ve kan içerek bol miktarda demir tüketmiş oluyordu. Bu da teninin daha canlı ve saçlarının daha parlak görünmesini sağlıyordu.
Genç kızları kaçırıyor ve onlara işkence ediyordu
Elizabeth Bathory, insan kanı sayesinde genç ve sağlıklı görüneceğine inanıyordu. Eski hemşiresi Ilona Joo ve büyücü Dorotta Szentes’in yardımıyla köylü kızları işkence edip öldürmek için kaçırmaya başladı. Aynı zamanda kara büyü ile de çok ilgileniyordu. Bu dönemde 612 tane bakire kızı kaçırıp onlara bir kafesin içinde işkence etti ve kafesten akan kanları ile duş aldı. Ancak sadece bununla sınırlı kalmıyordu. Bazı kurbanlarını yakıyor ve büyük bir keyif alarak izliyordu. Bunun yanı sıra kurbanlarının cinsel organlarını ve etlerini ısırıyordu. Elizabeth için bunlar yetersiz kalıyordu ve yeni şeyler denemeye başladı.
Kurbanları üzerinde daha acımasız işkence teknikleri uygulamaya başladı
Elizabeth Bathory kana ve işkenceye bağımlı olmuştu. Yaptığı işkenceler yeterli gelmiyor daha çok çeşitlilik arıyordu. Kurbanlarını 0 derecenin altında çırılçıplak bırakıp üzerine su döküyor ve donmaya terk ediyordu. Başka bir işkence yöntemi daha vardı. Kızların vücutlarını tamamen bal ile kaplayıp onların üzerine arıları ve böcekleri salıyordu. Yaptığı şeylere akıl sır erdirmek mümkün değildi. Öyle ki, bir kurbanının vücudundan kestiği eti pişirip tekrar ona yedirmişti.
Bir süre sonra öldürdüğü kölelerin işe yaramadığını düşünmeye başladı ve gözünü soylulara dikti. Görgü ve terbiye öğretmek amacıyla sarayına soylu kızları kabul ediyordu. Soylu aileler ise kızlarının onun gibi asil ve entelektüel bir kadından eğitim alacakları için çok heyecanlanıyorlardı. Ancak eğitim görmek için saraya gelen kızlardan bir daha haber alınamıyordu. Aynı zamanda kız kaçırma vakaları da artıyordu.
Elizabeth Bathory ve yardımcıları en sonunda yakalandı
Saray çevresindeki dedikodular krallığa kadar ulaşınca kral, György Thurzó’yu olayı incelemesi için görevlendirdi. György Thurzó yaklaşık 300 tanıkla konuştu ve korkunç gerçeğin farkına vardı. Elizabeth o kadar rahattı ki cesetleri saklama gereksinimi bile duymuyordu. Elizabeth’in şatosuna baskın yapıldı ve genç kızların ölü bedenleri bulundu. Ona yardım eden hizmetkarları hemen idam edildi. Ancak Elizabeth soylu bir aileden geldiği ve idam edildiği takdirde ailesinin adının lekeleneceği için idam edilmedi.
Bunun yerine kendi kalesinde duvarlarla çevrili bir odada hapis edildi. Duvarda sadece küçük bir delik vardı, o da yemek vermek için açılmıştı.
Elizabeth Bathory öldükten sonra şeytan zannedildi
Elizabeth gün ışığından ve yaşam belirtisinden uzak olan bu odada tam 3 yıl hayatta kaldı. 21 Ağustos 1614 yılında 54 yaşındayken öldü. Elizabeth’in ölü bedenini dışarı taşıyan hizmetliler, onu günışığında görünce şaşkınlık ve korku içinde kaldılar. Çünkü ceset çok farklı ve korkunç görünüyordu. Bu durum onlara Elizabeth’in şeytan olduğunu düşündürdü. Ancak daha sonra yapılan araştırmalar, bedenindeki değişimlerin ölüm nedeni olan frengiden dolayı gerçekleştiğini ortaya çıkardı.
Günümüzde ise Elizabeth Bathory ismi, sadece vampir filmleri denildiği zaman akla geliyor.
Kaynak: 1