Charles Bukowski’ye atfedilen şöyle bir söz var: “Bazı insanlar hiç delirmezler, kim bilir ne korkunç bir hayat sürüyorlar.” Buradaki ince ayrım tahmin edebileceğiniz üzere, başına gelen felaketlere rağmen hala saplantının çağrılarına kulak vermeyen insanlar üzerine. İşte Edgar Allan Poe da bu tarife uyan biri dersek bu hatalı bir tarif olmaz. “Neden?” derseniz; onu büyük zorluklar, kayıplar içinde geçen yaşamını okuyunca daha iyi anlayacağız. Dedektif öykülerinin, polisiye edebiyatın babası, “Kuzgun” şiiriyle ciddi sükse yapan, kısa öykücülüğün günümüzdeki haline ulaşmasında büyük payı olan Edgar Allan Poe’dan bahsedeceğiz. İstese yaşadıklarından ötürü saplantılara kulak verip suça karışabilecek ama tüm bu enerjisini yazıya dökmeyi tercih eden bir yazardan. Haydi!
İlginizi Çekebilir: En İyi Gotik Edebiyat Romanları
Edgar Allan Poe 19 Ocak 1809’da Amerika Birleşik Devletleri’nin Massachusetts Eyaletinin başkenti Boston’da hayata gözlerini açar
Yazar, aktris olan annesi Elizabeth Arnold Hopkins Poe ve bir aktör olan babası David Poe çiftinin ikinci oğullarıdır
Babası, Poe henüz 1 yaşlarındayken evi terk eder ve dahası annesi de 1811’de hayatını kaybeder. Şair bu nedenle neredeyse daha gözünü açar açmaz öksüz ve yetim kalır
Diğer iki kardeşi gibi kendisi de bakıcı bir aileye verilen Poe, Virginia’daki İskoç bir tütün tüccarı olan John Allan ile eşi Frances tarafından büyütülür
Bu aile, şairi himayesi altına alır ancak resmî olarak hiçbir zaman evlat edinmez
Ebeveynlerini, yüzlerini dahi hatırlayamayacak kadar erken kaybeden Poe ne tam bir ailenin içine girebilir ne de tamamen başıboş kalır
1815’te Londra’ya yerleşen tütüncü Allan ailesi, ertesi sene şairi Chelsea’da bir yatılı okula gönderir
6 yaşında, bir aile ve hamiden uzakta, yatılı bir okulda bir başına kalan Poe 1818’de de bir başka okula yatılı olarak yazılır
Poe’yu himayesi altına alan Allan ailesi 1820’de Amerika’daki bir sahil eyaleti olan Virginia’ya döner ve şair de eğitimini burada sürdürür
Yavaş yavaş olgunlaşmaya başlayan Edgar Allan Poe 1820’lerin ortasında Virginia Üniversitesi’nde Latince üzerine eğitim alacağı Klasik ve Modern Diller bölümüne girer
Kendini kumara kaptıran yazar, bir tür yapay ailesi olan John Allan’ın kapısını çalsa da tütün tüccarı şairin kumar borcunu ödemez. 1826 Aralık’ında okuldan ayrılan Edgar Allan Poe, John Allan’la yaşadığı sorunlar nedeniyle ertesi sene Boston’a yerleşir
Bir aileden mahrum, her yerde birazdan gidecekmiş gibi misafir olan Edgar Allan Poe ilk şiir kitabı Tamerlane and Other Poems’i (Timurlenk ve Diğer Şiirler) de 1827’de yayımlar
Aynı yıl orduya yazılan şair 1828’de başçavuşluğa kadar yükselir ve hayatına bir nizam gelmeye başladığından John Allan’la aralarındaki buzlar çözülür
1829’da, 20 yaşındayken ikinci şiir kitabı Al Aaraaf, Tamerlane, and Minor Poems (Al Aaraaf, Timurlenk ve Kısa Şiirler) yayımlanır
Harp okuluna atanmayı başaran Poe buna rağmen ordu hayatından memnun değildir ve emirlere riayet etmediği için 1831’de askerî mahkemeye çıkarılır
Hakkında askerlikten uzaklaştırılma kararı çıkarılan yazar burada dikiş tutturamaz ve Baltimore’daki halasıyla kuzeninin yanına taşınır
Aksiliklerin sökün ettiği yaşamı onun peşini bırakmaz ve 1831’de kardeşlerinden birini kaybeder
Kendini yazmaya vermiş olan edebiyatçı 1832’de bir yarışmaya beş hikayesini yollar ve 1833’te de edebî bir derginin yarışmasında birinciliği kazanır
Ailesinin kaybettikten sonra kendisine yıllarca bakan John Allan 1834’te hayatını kaybettiğinde şaire servetinden hiçbir şey bırakmaz
Ertesi yıl bir dergide editör olmayı başaran Edgar Allan Poe bu sahada çevresini giderek genişletir ve Baltimore’da yanına yerleştiği kuzeniyle 1836’da evlenir
Ailesini alıp önce New York’a, 1838’de de Philadelphia’ya giden Edgar Allan Poe başkaca dergilerde de editörlük görevini sürdürür
Ertesi sene ilk öykü kitabı ve derlemesi olan Tales of the Grotesque and Arabesque (Grotesk ve Arabesk Öyküler) yayımlanır
Dergilerde editörlüğü sürdüren Poe 1843’te düzenlenen bir edebiyat yarışmasında da ödül kazanarak yazarlık kabiliyetini pekiştirir
1844’te eşiyle New York’a döner ve ertesi yıl editörlük yaptığı bir derginin sahibi olmayı başarır
Dedektif ve polisiye öykülerinin kadim yazarı olan Poe, sanki hayat ona fırsat verse yapacaklarının katbekat fazlasını gerçekleştirecek gibidir
Ancak hayat ona adeta destek olacağına köstek olur ve yeterince ölüm görmemiş gibi bu defa 1847’de karısını kaybeder
Çocukluk aşkı, kendisi gibi dul kalan Elmira Royster Shelton’la 1849’da nişanlanır, ancak hayat onu duraklatmaktan bıkmamış gibidir
Aynı yılın Ekim başında bilinci yarı kapalı vaziyettedir ve 7 Ekim 1849’da sebebi bugün de bilinmeyen bir şekilde yaşamını yitirir
Baltimore’un Old Westminster Mezarlığına isimsiz bir mezarla defnedilen Edgar Allan Poe’nun Morgue Sokağı Cinayeti eseri ilk dedektiflik öyküsü olarak kabul edilir
1949’dan beri, Edgar Allan Poe’nun doğum yıl dönümünde şairin mezarına gelen gizemli bir ziyaretçi vardır. Yazarın eşi ve teyzesiyle beraber yattığı mezara üç gül ve bir şişe Fransız konyağı bırakır. Bu geleneği 2009’a kadar sürdüren siyah paltolu, şapkalı gizemli ziyaretçi de ayrı bir sır olarak kalmıştır.
Onca yaşadığına rağmen edebiyat tarihinde böyle bir ilke imza atan yazar belki de öfkesinin üstesinden kalem tutarak gelir
Fransız yazar ve psikanalist Marie Bonaparte şair hakkında şunları söyler: “Garip, dengesiz ve saplantılarla dolu yapısının kendini cinayete ya da deliliğe sürüklemesini önlemek için, Poe’nun elinin altında bir başka zehir vardı. Herkesin aynı rahatlıkla kullanamayacağı bir zehir: Güzel ve özenli yazısıyla, arada bir derin üzüntüsünden ayrılmasını sağlayan, ürkünç, kasvetli ama avutucu imgeleri kağıda döktüğü mürekkepten söz ediyorum.”
Bilim – kurgu ve fantastik edebiyata da esin kaynağı olan Edgar Allan Poe özellikle gotik edebiyat dendi mi akla gelen galiba ilk isimdir
Ender bir gözlem gücüne ve namütenahi bir hayal alemine sahip olan Edgar Allan Poe tüm dünyada olduğu gibi bizde de en çok Kuzgun şiiriyle bilinir
1845’te kaleme aldığı Kuzgun kelimelere dayalı müzikal bir efekte sahiptir ve ‘’zaman’’ kelimesinin tekrarıyla meşhur
Büyük edebiyatçılarımızdan Ülkü Tamer’in çevirisiyle Kuzgun’dan bir bölüm:
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
“Bir ziyaretçidir” dedim, “oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?”
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore’dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore’dan,
Adı artık anılmayan.
İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
“Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
Başka kim olur bu zaman?”
Kuyu ve Sarkaç (1842), Kızıl Ölümün Maskesi (1842), Kara Kedi (1843), Çanlar (1844) Edgar Allan Poe’nun en meşhur diğer eserleri;
O kadar çok kişiyi, özellikle de yazarları etkilemiştir ki kimse onun hakkını vermekten, büyüklüğünü anlatmaktan çekinmez
Rus edebiyatının en büyük isimlerinden Dostoyevski polisiye edebiyatın bu başat ismi hakkında şunları söyler: “Poe’nun sadece kendine has olan ve onu bütün diğer yazarlardan ayırt eden özelliği, hayal gücünün olağanüstü genişliğidir.”
Fransız şiirinin avangart ismi Charles Baudelaire’in de şairden etkilendiği su götürmez bir gerçek
Charles Baudelaire de yazar hakkında şu sarsıcı açıklamaları yapar: “Sarhoş, yoksul, ezik, dışlanmış Edgar Allan Poe, dingin ve erdemli bir Goethe’den ya da Walter Scott’tan çok daha fazla hoşuma gidiyor. O ve onun gibi özel yapıdaki adamlar için şöyle diyeceğim: ‘Bizler adına acı çektiler.’ ”