Duygular… Hayatımızın merkezinde yer alan bu görünmez güç, bazen bizi mutluluktan havalara uçurur, bazen de gözyaşlarına boğar. Hep yanımızda olan bir dost gibi görünen duygular, aslında kimi zaman en büyük düşmanımız olabilir. Bir yandan bizi biz yapan, dünyayı anlamlandırmamızı sağlayan en önemli unsurlardan biridir, diğer yandan da hayatımızı karıştıran en karmaşık bilmecelerden biri. Peki, hiç düşündünüz mü? Bu hisler nereden geliyor? Evrimin bir armağanı mı, yoksa toplum ve kültürün bize öğrettiği bir oyun mu? Duygular doğuştan mı gelir yoksa sonradan mı öğreniyoruz? Hadi tüm bu soruların yanıtlarını arayalım.
Evrimsel psikologlara göre duygular, atalarımızın hayatta kalma mücadelesinin bir ürünü
Bu yaklaşım, temel duyguların (mutluluk, üzüntü, korku, öfke, şaşkınlık ve iğrenme) genlerimize kodlandığını öne sürüyor. Örneğin, iğrenme duygusu bizi çürük yiyeceklerden uzak tutarken, korku duygusu bizi tehlikeden kaçmaya motive eder.
Bu tez, dünya çapında farklı kültürlerin duygulara benzer tepkiler verdiğini gözlemleyen araştırmalarla destekleniyor
Yeni Gine’deki bir kabile, iğrenme ya da öfkeyi, tıpkı Batı dünyasındaki insanlar gibi belirli durumlarla ilişkilendiriyor. Ancak burada bir soru devreye giriyor: Evrensellik, doğuştan gelen bir özelliğin kanıtı mı, yoksa kültürel bir ortaklık mı?
Evrimsel psikologlar temel duyguların genlerimize kodlandığını iddia ediyor. Ancak bazı bilim insanları duyguların öğrenilmiş bir davranış olduğunu savunuyor
Onlara göre hissettiğimiz her şey, kültürel kodların bir yansıması. Bir toplum size hangi durumlarda öfkelenmeniz gerektiğini öğretir, tıpkı hangi durumda mutlu ya da üzgün olmanız gerektiğini dikte ettiği gibi. Mesela İnuit kültüründe öfke, hayatta kalmak için fazla riskli bir duygu olarak görülür ve bu yüzden nadiren ifade edilir. Malezya’nın Malay dilinde ise “öfke” kelimesinin tam bir karşılığı bile yoktur!
İlginizi çekebilir:
Mutluluk, Heyecan, Korku ve Dahası: Duygular Vücudun Hangi Bölgesinde Hissedilir?
Buna bir de kültürel farklılıkları eklediğimizde tablo daha da karmaşık hale geliyor
Örneğin, Japonya’daki amae duygusu, Batı’da neredeyse hiç karşılık bulmayan, hoşgörülü bir bağımlılık hissini ifade eder. Bu da duyguların toplumun değerlerine ve kurallarına göre şekillendiğini düşündürür.
Belki de doğru cevap, iki yaklaşımı birleştirmekte yatıyor
Temel duygular, evrimsel kökenlere sahip olabilirken; karmaşık duygular, kültür ve sosyal yapıların bir ürünü olabilir. Örneğin, kıskançlık… Bu duygu, hem sadakatsizlik korkusundan hem de toplumun ilişkilere yüklediği anlamdan kaynaklanabilir. Temel duygular, kültürel öğelerle birleşerek daha karmaşık bir hal alır.
Sonuç olarak duygular; insanlığın en karmaşık yönlerinden biri ve hem biyolojik hem de kültürel etkilerin birleşimiyle şekilleniyor
Duygular doğuştan mı gelir yoksa sonradan mı öğreniyoruz yazımızın sonuna geldik. Duyguları anlamak, sadece bilimsel bir merak değil, aynı zamanda duygusal dengemizi sağlamanın anahtarı. Bir dahaki sefere bir duygu sizi ele geçirdiğinde, altında yatan temel hisleri analiz etmeye çalışın. Böylece, duygularınızı daha iyi yönetebilir ve hayatınızı dengeye oturtabilirsiniz. Unutmayın, duygular hayatın baharatıdır. Onları anlamak ise bu karmaşık yemeğin tadını çıkarmanın anahtarı!
Kaynak: 1