Dünyanın en ünlü tabloları ile bugün sizleri sanat dünyasının insanda farklı duygular uyandıran hikayelerine götüreceğiz. Bu tablolardan bir kısmına sosyal medya sayesinde aşina olduğunuzu biliyoruz ancak içlerinden daha önce hiç görmediğiniz ünlü tablolar da çıkabilir?. İşte insan ruhunu doyuran birbirinden etkileyici tablolar!
1. The Kiss (Öpücük), Gustav Klimt
Avusturyalı ressam Gustav Klimt’in Altın Dönemi‘nde yaptığı The Kiss (Öpücük) tablosu, aşkın birleştirici gücünü gözler önüne serer. Birbirini arzulayan iki aşığın bir uçurum kenarında resmedildiği tabloda erkeğin Klimt’in kendisi ve kadının ise onun hayat yoldaşı olarak bilinen Emilie Flöge olduğu öne sürülür.
Art nouveau akımına ait olan bu eser, 1908’de tamamlandı. Genelde resimlerinde kadınları “femme fatale” minvalinde resmeden Klimt, bu eserinde daha pasif ve teslimiyetçi bir kadın tercih etmiştir. Tablolarında genel olarak erotizme yer veren sanatçı, bu eserinde gizil bir erotizmi yansıtmıştır. Öpücük tablosu, günümüzde Avusturya Viyana’da bulunan Belvedere Galerisi’nde görülebiliyor.
2. Guernica, Pablo Picasso
İspanyol ressam Pablo Picasso’nun İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından bombalanan Guernica şehrini anlatıyor. Kübizm akımının öncülerinden biri olan Picasso, bu tablosunu yaklaşık 3 ay içerisinde tamamladı.
Günümüzde en büyük savaş karşıtı tablo ve en politik tablo olarak kabul edilen Guernica, savaşın yıkıcı etkilerini ele alıyor. Ayrıca tabloda kullanılan her bir sembol, uluslararası niteliktedir; bu da eserin dünyadaki bütün savaş mağduru halkların dili olmasını sağlıyor. Guernica tablosu, ABD’nin New York kentinde bulunan Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergileniyor.
Tabloyla ilgili şu anekdotu da atlamayalım:
Bir Alman general, katıldığı sergide Picasso’ya Guernica’yı işaret ederek “Bu tabloyu siz mi yaptınız” diye sorar. Picasso ise “Hayır siz yaptınız” diye yanıt verir. Picasso’nun bu yanıtı eserin yarattığı etkiyi daha da artırıyor şüphesiz.
3. Girl with a Pearl Earring (İnci Küpeli Kız), Johannes Vermeer
Johannes ya da Jan Vermeer ismiyle bilinen 17. yüzyılda yaşamış Hollandalı bir ressama ait olan bu eser, Hollandalı Mona Lisa ya da kuzeyin Mona Lisa’sı diye de biliniyor. Tablodaki kadının, ressamın bir yakını ya da evindeki hizmetçisi olduğuna dair çeşitli söylentiler var. Bir ara tablodaki kadının ressamın öz kızı olduğu iddia ediliyordu ancak sonradan kızın yaşının tablonun yapıldığı zaman ile örtüşmediği ortaya çıktı.
Sıradan gibi görünse de İnci Küpeli Kız, aslında sıra dışı bir tablo ?. Tabloya yakından bakıldığında inci küpenin gözyaşı şeklinde yapılmış olması gibi dikkat çeken detaylar ortaya çıkıyor. O dönem bir kadının portresini çizerek ona sosyal düzende yer vermeye çalışan bu eser, günümüzde Hollanda’da bulunan Mauritshuis Galerisi’nde ziyaret edilebiliyor.
4. The Birth of Venus (Venüs’ün Doğuşu), Sandro Botticelli
İtalyan ressam Sandro Botticelli‘ye ait olan bu eser, 1482–1486 yılları arasında tamamlandı. Dünyanın en ünlü tabloları arasında bulunan Venüs’ün Doğuşu tablosu, Venüs’ün denizden ergen bir kadın olarak doğması ve kıyıya çıkmasını gösterir. Tablo, sanatçının güzelliğe olan tutkusunun resmidir diyebiliriz?.
Venüs’ün Doğuşu, günümüzde İtalya Floransa’daki Uffizi Galerisi’nde ziyaretçilerle buluşuyor.
5. The Starry Night (Yıldızlı Gece), Vincent Van Gogh
Resmin deli dahisi olarak anılan, sıra dışı hayatıyla dikkat çeken Vincent Van Gogh’a ait olan Yıldızlı Gece’yi özellikle sosyal medyada mutlaka görmüşsünüzdür. Yıldızlı Gece tablosu, yaşadığı psikolojik sorunlar sebebiyle psikiyatri hastanesinde kalan Van Gogh’un hastanedeki odasından görülen Saint-Remy-de-Provence şehrinin düşsel bir yorumudur. Tablonun 25 Mayıs 1889‘da saat 04.40’ta yapıldığı biliniyor. Dünyanın en ünlü tabloları arasında bulunan Yıldızlı Gece tablosu, Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergileniyor.
Ressam, kendisinin en büyük destekçisi olan kardeşi Theo Van Gogh’a yazdığı bir mektupta bu tablo ile ilgili şunları yazmıştır: “Demir parmaklıklı penceremde adeta bir buğday tarlası görüyorum. Sabahları ise gün doğumunu tüm ihtişamıyla izliyorum”
Van Gogh’la ilgili etkileyici gerçekleri öğrenmek istiyorsanız buraya tıklayabilirsiniz.
6. The Scream (Çığlık), Edward Munch
Norveçli ekspresyonist (dışavurumcu) ressam Edward Munch’ün doğanın çığlığını yansıttığı “Çığlık” tablosu, aynı zamanda sanatçının intihar duygularıyla ilişkilidir. Munch, bu tabloyu farklı boyalarla 4 kez yaptı. Tablo, daha sonra hem Wes Craven‘ın yönettiği “Çığlık” filmine hem de Doctor Who dizisindeki uzaylılara ilham olmuştur.
1984 yılında “Zayıf güvenlik önlemleriniz için teşekkürler” notu bırakılarak çalınan tablo, daha sonra bulundu ve 119,9 milyon dolara satıldı?
7. Mona Lisa, Leonardo da Vinci
Sanatla ilgisi olmayan insanların bile bildiği, dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alan bu eser, 16. yüzyılda yapıldı. İtalyan ressam, mimar ve mühendis Leonardo di ser Piero da Vinci tarafından yapılan tablo, Rönesans dönemine aittir.
Sfumato tekniği ile resmedilen tablodaki kadının yüzündeki ifade ve arka planda yer alan detaylar gizemini hala koruyor. Üzerine kitaplar, makaleler yazılan Mona Lisa’daki kadının Floransalı tüccar Francesco del Giocondo’nun karısı olduğu söyleniyor. Ancak bu konunun hala netlik kazanmadığını belirtelim.
Pek çok kez çalınan tablo, günümüzde Paris Louvre Müzesi‘nde kurşun geçirmez bir camın ardında sergileniyor?️
8. Las Meninas (Nedimeler), Diego Velazquez
Geç Ortaçağ İspanyası’nın en önemli ressamı olarak bilinen Diego Velazquez’in yaptığı bu tablo, en çok etkilenilen ve üzerine en çok konuşulan tablolardan biridir. İllüzyon duygusu yaratarak gizemli bir kompozisyon ortaya koyan bu eser, gerçek ve gerçek olmayanı sorgulatıyor.
İlk bakışta kraliyet ailesinin bulunduğu odayı betimleyen bu eserin sol tarafında sanatçı kendisini de resmetmiş. Eser, günümüzde ise Madrid’de bulunan Prado Müzesi’nde sergileniyor.
9. The Last Supper (Son Akşam Yemeği), Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci’nin şifrelerle dolu tablolarından biri olan Son Akşam Yemeği, Hristiyan inanışına göre İsa’nın Romalı askerler tarafından tutuklanmasından bir gün önce havarileriyle birlikte yediği son akşam yemeğini betimler. Bu yemekte İsa Mesih, kendisine ihanet edenlerden haberdar olduğunu belirtince havarilerin yüzünde şaşkınlık beliriyor. Eser, tam da bu anı yansıtıyor.
Da Vinci, Son Akşam Yemeği’ni Milano’daki Santa Maria delle Grazie Manastırı‘nın yemek salonunun duvarına resmetmiştir. Bu sebeple eser herhangi bir müzede sergilenmiyor.
10. The Creation of Adam (Adem’in Yaratılışı), Michelangelo Buonarroti
Adem’in Yaratılışı, İtalyan Rönesans dönemi ressam ve heykeltıraşı Michelangelo’nun 1508-1512 yılları arasında Vatikan’da Sistina Şapeli‘nin tavanına çizdiği bir fresktir. Eser, Hristiyanlarca kutsal sayılan Kitab-ı Mukaddes‘in “Yaratılış” bölümünde Tanrı Baba’nın İsa’ya hayat üflemesini anlatır.
Ancak daha sonra resmin sağ tarafında Tanrı’nın olduğu kısmın arka planında yer alan beyin sembolü, tablonun anlamına yeni bir boyut getirmiştir. Westworld dizisinin bir bölümünde ustalıkla işlendiği üzere, eserde “Tanrı sensin” anlamı verilmiş olabilir. Yukarıdaki vdeodan dizideki ilgili sahneyi izleyebilirsiniz?
11. The Persistence of Memory (Belleğin Azmi/Eriyen Saatler), Salvador Dali
Sürrealizm akımının önemli temsilcilerinden biri olan İspanyol ressam Salvador Dali’nin “Belleğin Azmi” isimli eseri, 1931’de oluşturuldu. Başta Katalonya’nın Cape Creus sahilini resmederek başlayan Dali, Camembert peyniriyle yaptığı bir ziyafet sonrasında eriyen saat imgesini oluşturdu. Eserin “Zaman, insanların düşündüğünden daha dirençsizdir” anlamını taşıdığı düşünülür.
İlk kez 1932’de sergilenen eseri Dali, 250 dolara satmıştır. Eriyen Saatler, günümüzde Museum of Modern Art’ta (MoMA) sergileniyor.
12. The Lovers (Aşıklar), René Magritte
Belçikalı sürrealist ressam René Magritte, bu eserini 1928’de yaptı. Yoruma son derece açık olan bu eser için kimileri “Aşkın gözü kördür” kimileri ise “Ne olursa olsun ilişkide karşı tarafın gerçek kişiliği asla bilinemez” mesajını içerdiğini söyler. Ayrıca bu resmi Zülfü Livaneli’nin Kardeşimin Hikayesi adlı romanının kapağından da hatırlamak mümkün?.
Resimlerinde sıklıkla engellenmiş isteklere değinen Magritte, eserlerinde genel olarak yüzleri kapalı figürlere yer verir. Bunun sebebi olarak pek çok açıklama yapılmıştır ancak yaygın bilinen bir açıklama, meseleyi Magritte’in 14 yaşındayken annesinin intiharıyla karşılaşmasına bağlar. Magritte, 14 yaşındayken suda boğularak intihar eden annesinin ölü bedenini görür. Sudan çıkarılan annesinin yüzüne doğru kapanmış olan ıslak geceliğin sanatçıyı etkilediği öne sürülür.
Ancak Magritte, bu iddiaların doğru olmadığını söylemiş ve bir yazısında “Benim sanatım hiçbir şeyi gizlemeyen görüntülerden oluşuyor. Bu görüntüler gizem uyandırır ve eserlerime bakan kişiler ne anlama geldiğini sorarlar. Aslında hiçbir anlama gelmiyor çünkü gizem aslında zaten hiçbir şeydir, gizem asla bilinemez” ifadelerini kullanmıştır.
13. The Night Watch (Gece Devriyesi), Rembrandt van Rijn
Işığın ve gölgelerin ressamı Rembrandt’ın 1642’de tamamladığı bu eseri, aynı zamanda sanatçının en çok bilinen eserlerinden biridir. Hollanda Altın Çağı’nın en önemli isimlerinden biri olan sanatçı, Yüzbaşı Frans Banning Cocq’un Teğmen Willem van Ruytenburch’u yönlendirmesiyle ilerleyen şehir muhafızlarının gece devriyesini konu edinir.
Tablodaki ışık ve gölgelerin eşsiz kullanımı ise bu birliğin hareket halinde olduğu izlenimini veriyor. Bu anlamda canlı ve devinimli bir tablo olan Gece Devriyesi, dünyanın en ünlü tabloları arasında gösteriliyor. Eser, günümüzde Amsterdam Rijksmuseum’da sergileniyor.
14. American Gothic (Amerikan Gotiği), Grant Wood
Manzara resimlerine yeni bir bakış açısı getiren Amerikalı ressam Grant Wood’un 1930’da yaptığı American Gothic tablosu, sanatçının en tanınan eserlerinden biridir. ABD’nin Iowa eyaletinin Eldon kentinde dolaşırken rastladığı bir evi resmeden Wood, o evin içinde yaşayan kişileri hayal edip onları evin önünde çizmiştir. Bu tabloda kendi kız kardeşini ve dişçisini resmeden Wood, American Gothic tablosuyla “Bölgeciler” akımının yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Sanatçının bu tabloda Amerika’nın diğer büyük kentlerindeki eğitimli kesimle Orta Amerika’daki bağnaz kesimi kıyaslayarak bir eleştiri getirdiği düşünülür. Öte yandan tablo, sanatçının Orta Amerika kültürünü kabul etmesinin bir sembolü olarak da değerlendirilir. Ne olursa olsun American Gothic tablosu, figürlerin belirsiz yüz ifadeleri ve genel temasıyla seyircisini düşündürür.
15. Water Lilies (Nilüferler), Claude Monet
İzlenimcilik akımının önde gelen temsilcilerinden Fransız ressam Claude Monet, Nilüferler isimli tablosunu hayatının son 30 senesinde oluşturdu. Kendi bahçesindeki nilüferlerin hayalindeki yansımasını resme aktaran sanatçı, 250’den fazla Nilüferler tablosu üretti. Nilüferler tabloları günümüzde Toledo Sanat Müzesi, Chicago Sanat Enstitüsü gibi pek çok seçkin mekanda sergileniyor.
Yukarıdaki video sayesinde Paris’e ışınlanıp Orangerie Müzesi‘nde 8 tablodan oluşan Nilüferler eserini görebilirsiniz?. Bu müzede Nilüferler’in bembeyaz ve aydınlık duvarlar boyunca uzanmasıyla, eserleri seyreden ziyaretçilerin sıkıntılarını bir kenara bırakıp huzur bulması hedeflenmiş.
16. The Garden of Earthly Delights (Dünyevi Zevkler Bahçesi), Hieronymus Bosch
Rönesans’ın kuzeydeki temsilcilerinden biri olan Hollandalı ressam Hieronymus Bosch‘un The Garden of Earthly Delights adlı eseri de dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alıyor. Geleneksel sanat tarihçileri üç ayrı panodan oluşan eserin cennet, cehennem ve dünyayı betimlediğini öne sürüyordu. Ancak sonradan sanat tarihçisi Ernst Gombrich, resimdeki bazı detaylara odaklanınca tablonun anlamı baştan düşünüldü.
17. Whistler’s Mother (Whistler’ın Annesi), James Abbott McNeill Whistler
“Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek resimde ahlaksal ve aşırı duygusal konulara karşı çıkan ressam James Abbott McNeill Whistler‘ın bir gün çizeceği model evine gelmeyince annesini resmetmiştir. Whistler, para sıkıntısı çektiği dönemde yaptığı bu esere başta “Gri ve Beyaz’la Düzenleme No:1” ismini verdi. Hatta bu eseri maddi sorunlarından ötürü rehin olarak vermek zorunda kaldı.
Ancak resim sergi sergi dolaştı ve zamanla herkes resmi bağrına bastı. Tüm dünyada hala Anneler Günü hediyelerinde kullanılan ve hatırlanan bir resim olarak yaşamını sürdürdü. Eğer model, Whistler’ın evine gelmiş olsaydı belki de bu tablo sanat tarihinde “Gri ve Beyaz’la Düzenleme No:1” ismiyle teknik bir detay olarak kalacaktı?
18. Nighthawks (Gece Kuşları), Edward Hopper
Amerikan resim sanatının en bilinen tablolarından biri olan Gece Kuşları, modernizm ve toplumcu gerçekçilik dönemlerine ait bir eser. Edward Hopper’ın 1942’de yaptığı bu tablo, Amerikan tarzı bir restoranda gece geç saatte oturan insanları konu ediyor. Birbirlerine yakın oturmalarına rağmen aslında uzakta oturan bu figürler, yabancılaşmayı iliklerimize kadar hissettiriyor.
Ancak bu resminde yalnızlık temasını yoğun olarak ele aldığı şeklindeki yorumlar karşısında Hopper ise “Bence bunlar eleştirmenlerin sözleri. Doğru olabilir ya da doğru olmayabilir. Önemli olan, izleyenin ona nasıl baktığı, onu nasıl gördüğü.” yanıtını veriyor. Eser, günümüzde Chicago Sanat Enstitüsü‘nde sergileniyor.
19. Der Wanderer über dem Nebelmeer (Bulutların Üzerinde Yolculuk/ Sis Denizinde Amaçsızca Dolaşan Adam), Caspar David Friedrich
19. yüzyılda yaşamış Alman ressam Caspar David Friedrich, romantizm akımından etkilenerek tablolar çizdi. Sanatçının bu eseri ise 1818 yılına ait. Tablonun orijinal ismindeki “wanderer” sözcüğü eserin farklı şekillerde yorumlanmasını sağlıyor. Kelimenin “amaçsızca dolaşan kişi” anlamına geldiği düşünüldüğünde resimde arkası dönük adamın kaybolduğu ve yolunu aradığı sonucuna ulaşılır. Ancak “doğa yürüyüşçüsü” anlamına geldiği düşünülürse, adamın önceden belirlediği bir yere doğru gittiği yorumu ortaya çıkar.
Kaiserkrone kayalıkları üzerinde duran bu adam, karşısındaki nefes kesen sis ve dağ manzarasına doğru bakar. Bu haliyle adam hakkında “kendisinin üzerine düşündüğü” ya da “bilinmeyen geleceğe doğru baktığı” yorumları yapılır.
20. The Great Wave (Büyük Dalga), Katsushika Hokusai
Orijinal ismi “Kanagawa Oki Nami Ura” olan bu eser, Japon ukiyo-e ustası Katsushika Hokusai’ye ait olup Japonya’nın en ünlü eseri olarak bilinmektedir. Sanatçı bu tabloyu Fugaku Sanju-roku Kei (Fuji Dağı’nın Otuz Altı Manzarası) isimli bir dizi tahtanın parçası olarak yarattı. Doğa karşısında ne kadar güçsüz olduğumuzu gösteren dev dalga, resmin ana odak noktasıdır.
Eserin orijinal baskıları Chicago Sanat Enstitüsü, Melbourne Ulusal Galerisi, Londra Müzesi ve New York Metropolitan Sanat Müzesi‘nde sergileniyor.
21. Saturno devorando a un hijo (Çocuklarını Yiyen Satürn/Satürn), Francisco Goya
İspanyol romantik sanatçı Francisco Goya‘nın bu eseri, konusunu Yunan mitolojisinde çocuklarını yiyen Kronos‘tan alır. Babasını tahtından indirerek kendisi tahta geçen Kronos (ismi Roma Mitolojisi’nde Satürn’dür), doğan çocuklarından birinin tahtını ele geçireceği kehanetini öğrenir. Bunun üzerine bütün çocuklarını çiğ çiğ yemeye başlar. Bir gün karısı ona taş verir ancak hırstan gözü dönmüş Kronos, elindekine hiç bakmadan taşı yer. Ardından oğlu Zeus tahtı ele geçirir ve kardeşlerini babasının karnından çıkararak kendi hükümdarlığını sürer.
Rubens‘in “Satürn Oğlunu Yerken” isimli tablosuyla benzerlikler taşıyan bu eseri sanatçı, Quinta del Sordo (Sağırın Evi) adıyla bilinen evinin duvarlarına çizmiştir. Çocuklarını Yiyen Satürn, Goya’nın delirmekten korktuğu son yıllarında evinin duvarına resmettiği 14 tablodan oluşan Pinturas Negras yani Kara Resimler‘den biridir.
Dünyanın en ünlü tabloları arasında yer alan eser, günümüzde İspanya Madrid’deki Prado Müzesi‘nde sergileniyor.
22. The Swing (Salıncak), Jean-Honoré Fragonard
Barok döneme tepki olarak ortaya çıkan Rokoko döneminin başyapıtlarından biri olan The Swing tablosu, Fransız ressam Jean-Honoré Fragonard tarafından 1767’de yapıldı. Eserde Rokoko döneminin en temel özellikleri olan kıvrımlı hatlar ve neşeli üsluba yer verilir. The Swing’de bir adam, salıncakta eşini sallamakta; adamın karısı ise yerdeki çalılıkların arasında uzanan diğer aşığına doğru bakmaktadır.
Genel olarak aşk ve sadakat kavramlarını hafif bir üslupla ele alan bu tablo, günümüzde Londra’daki The Wallace Collection‘da sergileniyor?️
23. A Sunday Afternoon on the Island of La Grande Jatte (La Grande Jatte Adası’nda Bir Pazar Öğleden Sonrası), Georges Seurat
Georges Seurat’nın kendi geliştirdiği ve sonrasında Fransız yeni izlenimci ressamların kullandığı noktacılık tekniğinin en başarılı örneklerinden biri olarak kabul edilen bu tablo, 1884–1886 yılları arasında yapıldı. Paris’in o dönemdeki üst sınıfının yeni modern bir anlayışla gittiği parktaki görüntüleri yansıtılmıştır. Tablonun çizildiği dönemde Paris, sanayileşmeye başlayan bir yerdi ancak sanatçı, eserinde bu etkiyi yansıtmamıştır.
Eser, günümüzde Chicago Sanat Enstitüsü‘nde ziyaret edilebiliyor.