Bugün Kuzey Denizi dendiğinde akla genellikle dev petrol platformları, yoğun gemi trafiği ve çalkantılı sular gelir. Ama inanmayacaksınız—yaklaşık 8.000 yıl önce burası Doggerland adı verilen, yemyeşil ormanlarla kaplı, hayat dolu bir kara parçasıydı! Ne yazık ki bundan binlerce yıl önce, Kuzey Denizi’nin suları altında kaldı. Doggerland, bugün İngiltere ile Avrupa kıtası arasında derin sularda saklı kalan bu topraklar, bir zamanlar avcı-toplayıcı toplulukların evi, geniş ormanları ve bereketli topraklarıyla doğanın sunduğu her şeyi barındıran bir cennetti. Ama bu kadim dünya nasıl bir yerdi? İnsanlar burada nasıl yaşıyordu? Ve en önemlisi, nasıl yok oldu? Gelin, Doggerland’ın gizemli geçmişine birlikte yolculuk edelim!
Yıl 1931, bir İngiliz trol gemisi olan Colinda, Kuzey Denizi’nde Norfolk kıyılarında balık avındaydı. Mürettebat ağlarını çektiğinde inanılmaz bir şeyle karşılaştı: İçinde taş devrinden kalma bir mızrak ucu olan dev bir turba bloğu!
Mızrak ucu geyik boynuzundan oyulmuştu ve uzmanlar bu tarihi eserin 13.000 yaşında olduğunu belirledi. Ama en büyük soru şuydu: Denizin ortasında bu nasıl olabilir?
Bu tür aletleri kullanan Mezolitik avcı-toplayıcılar denizin ortasında balık tutmuyor ya da yelken açmıyordu. Üstelik bulunan turba, tatlı su ortamında oluşmuştu. Yani burası bir zamanlar kara olmalıydı!
Bu keşiften sonra Kuzey Denizi kıyılarındaki balıkçılar, tarih öncesine ait kemikler, taş aletler ve mamut kalıntıları bulmaya devam etti. Sonunda bilim insanları bu bölgenin eskiden tamamen kuru bir arazi olduğunu kanıtladı!
Doggerland adı verilen su altındaki kayıp dünyayı keşfetmek kolay olmadı
Denizin bulanık suları arkeologların bölgeyi incelemesini neredeyse imkânsız hâle getiriyordu. Ancak devreye giren sürpriz bir kahraman vardı: petrol ve gaz şirketleri!
Bu şirketler on yıllardır Kuzey Denizi’nde sismik araştırmalar yapıyordu ve ellerinde deniz tabanının ayrıntılı haritaları vardı. Arkeologlar bu verileri analiz ettiğinde Doggerland’ın ormanlarla kaplı tepeler, derin vadiler, nehirler ve göller barındıran bir bölge olduğunu ortaya çıkardı!
Doggerland, Britanya’nın doğu kıyılarından Danimarka, Hollanda ve Almanya’ya kadar uzanıyordu
Adeta tarih öncesi bir “Avrupa köprüsü” gibiydi. Burada yaşayan Mezolitik insanlar avlanıyor, balık tutuyor, meyve ve fındık topluyordu. Burası sadece bir geçiş noktası değil, nesiller boyu insanların yaşadığı verimli bir vatandı.
Binlerce yıl önce Doggerland’te yaşayan insanlar, tamamen doğaya bağımlı bir yaşam sürüyordu
Buluntulara göre, Doggerland halkı kemikten yapılmış mızrak uçları ve oklarla avlanıyordu. Avladıkları hayvanlar arasında mamut, geyik, yaban domuzu ve çeşitli küçük avlar vardı. Düşünsenize, bir gün mamut etiyle ziyafet çekip, ertesi gün balık peşinde koşuyorlardı!
Arkeologlar, Kuzey Denizi’nin derinliklerinden çıkarılan polen analizleri sayesinde Doggerland’ın bitki örtüsünü de çözmeyi başardı. Söğüt ve fındık ağaçları ile dolu olan bu verimli topraklarda, çeşitli meyve ağaçları ve çalılar da bulunuyordu. Yani burası sadece avcıların değil, aynı zamanda doğadan topladıkları meyvelerle beslenen toplulukların da cenneti gibiydi.
Bilim insanlarına göre Doggerland’ın ilk sakinleri Neandertallerdi
Ancak zamanla modern insanlar buraya yerleşti ve Neandertaller tarihe karıştı. İşgal süreci on binlerce yıl sürdü ve burası tam anlamıyla bir insanlık tarihinin beşiği oldu.
Hatta, bilim insanları Doggerland’da yaşamış insanlara ait kalıntılar bile buldu! Bunlardan en dikkat çekeni, 8.300 yıllık bir insan çene kemiği. Daha da ilginç olanı, bazı insan kemikleri üzerinde garip izler bulunması. Araştırmacılar, bu izlerin mezolitik dönemde insanların ölülerini ritüellerle gömdüğünü gösterdiğini düşünüyor. Belki de burada yaşayanlar, ölüm sonrası bir inanışa sahipti ve ölülerini özel seremonilerle uğurluyorlardı.
Doggerland’daki yaşam, Buzul Çağı’nın sona ermesiyle birlikte büyük değişiklikler geçirdi. Yaklaşık 11.000 yıl önce dünya ısınmaya başladı ve buzullar eridikçe deniz seviyesi yükselmeye başladı. Önce avlanma bölgeleri su altında kaldı, sonra ise Doggerland’ın büyük bir kısmı yavaş yavaş yok olmaya başladı.
Ancak bazı bilim insanları, Doggerland’ın yok oluşunun sadece yükselen sular yüzünden olmadığını düşünüyor. MÖ 6200 civarında meydana gelen devasa bir tsunami, bu süreci hızlandırmış olabilir! Storegga Kayması olarak bilinen su altı heyelanı, Norveç kıyılarında gerçekleşti ve dev dalgalar Doggerland’ın büyük bir bölümünü sildi süpürdü. İşte tam bu noktada, Doggerland halkı için hayatta kalma savaşı başladı.
Bazıları, bu felaketin ardından yeni topraklara göç etti, bazıları ise sular altında kaldı. Doggerland’ın son sakinleri yaklaşık 8.000 yıl önce burayı tamamen terk etmek zorunda kaldılar. O günden sonra Doggerland, denizin derinliklerine gömüldü ve binlerce yıl boyunca unutuldu.
Eğer Doggerland hikayesi size Atlantis’in efsanesini hatırlattıysa, yalnız değilsiniz!
Fransız mühendis Jean Deruelle, Doggerland’ın aslında Platon’un ünlü Atlantis efsanesine ilham kaynağı olduğunu öne sürdü. Ona göre, Atlantis bir ada değil, Doggerland gibi büyük bir kara parçasıydı. Hatta, Platon’un bahsettiği dev hendeklerin aslında Kuzey Denizi’nin yükselen sularına karşı yapılan setler olduğunu bile iddia etti.
Ancak bilim insanları bu teoriyi pek de kabul etmiyor. Doggerland gerçekten bir zamanlar Avrupa ile Britanya’yı birbirine bağlayan bir kara köprüsüydü, ancak onun Atlantis olup olmadığı halen büyük bir tartışma konusu.
2019 yılında, arkeologlar Kuzey Denizi’nin derinliklerinde fosilleşmiş bir orman buldu!
Bu bulgu, Doggerland’ın gizemini çözmeye bir adım daha yaklaştığımızın sinyalini veriyordu. Üstelik bu ormanın, antik bir yerleşim yerine oldukça yakın olduğu düşünülüyordu.
Arkeolog Vincent Gaffney ve ekibi, Live Science’a yaptıkları açıklamada çok net bir şey söyledi: “Bir yerleşime çok yakın olduğumuzdan eminiz!” Bu, tarihin derinliklerine gömülmüş Doggerland’ın bir zamanlar nasıl bir yer olduğunu anlamamızı sağlayacak büyük bir gelişmeydi.
Bilim insanları, Mezolitik (Orta Taş Çağı) dönemine ait binlerce eser bulmuş olsalar da, bugüne kadar Doggerland’da yaşayan avcı-toplayıcı topluluklara ait herhangi bir yapı keşfedilmemişti. İşte bu yüzden ekip, yeni bir yöntem geliştirdi: Bir zamanlar bataklık olan bölgeleri, yani sıkıştırılmış turba katmanlarını tarayarak, insan yaşamına dair izler bulmayı umuyorlar. Çünkü bataklık alanlar su kaynaklarıyla dolu olur ve bu tür bölgeler, balıklar, kuşlar ve diğer hayvanlarla birlikte insan yerleşimi için de oldukça cazip noktalardır.
Bilim insanları, Doggerland’ın hikayesinin bizler için önemli bir uyarı olduğunu söylüyor
Eğer küresel ısınma bu hızla devam ederse, günümüz kıyı şehirleri de bir gün Doggerland gibi sular altında kalabilir. Yani Doggerland sadece geçmişe ait bir hikâye değil; gelecekte neler olabileceğini gösteren bir örnek!