Diriliş: Ertuğrul; 13. yüzyılda geçen, Ertuğrul Bey ve Alpleri’nin, Tapınak Şövalyeleri ve vahşi Moğollar’a karşı olan mücadeleleri, Osmanlı Beyliği’nin adım adım kurulma sürecinin anlatıldığı TRT 1’de yayınlanan bir dizi.
Şu anda 4 sezonu bulunan diziyi bir Amerikalının Netflix’de görüp izlemeye başlaması üzerine dizi hakkında yaptığı yorumlar ve gözlemleri ise oldukça ilginç…
Yazının orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.
“Kısa süre önce küreselleşmenin iyi yanlarından birini keşfettim. Yıllardır diğer ülkelerin kanallarını izleyemeyişimden yakınıyordum. Netflix aboneliğimi de kısa süre önce bir alt opsiyona düşürmüştüm”
“Bu yüzden sadece yayın akışı menüsünden seçim yapabiliyordum. İzleyeceklerimin sınırlı olması beni panikletti. Gözden kaçırdığım bir şey var mı diye bakmaya başladım”
“Bilin bakalım ne buldum! Diriliş: Ertuğrul”
“Diriliş: Ertuğrul, 2014’ten beri TRT 1’de yayınlanan bir dizi. Netflix’de İngilizce altyazılı versiyonu var. Şüphelerim, serinin önemli bir hükümet desteğine sahip olması, ancak tam olarak bilmiyorum. Tanıtım yazılarının hiçbirini okuyamıyorum, çünkü sadece Türkçe ve aynı zamanda çok fazla noktalama var. Nasıl telaffuz edeceğimi bilmiyorum.”
“Ertuğrul’u izlerken ne öğrendim?”
“Sık sık tarihi yapımlar izlemeye çalışıyorum ancak normalde ilk bölümün sonuna bile gelemeden bırakıyorum, çünkü tarih çok kötü. Resmen çıldırtıyor. Diriliş: Ertuğrul’u ilk izlemeye başladığımda bu problemle karşılaşmadım. Dizi muhtemelen Türk hükümetinin desteğiyle yapılan milliyetçi bir propaganda ancak bu beni rahatsız etmedi. Nedenini açıklayabilirim. İkinci sezon şöyle tarif ediliyor:
Rum Selçuklu Sultanlığı Anadolu’ya hükmediyordu ve hükümdar Sultan Alâeddin Keykubad en parlak çağını yaşıyordu. Kötü Türk tarihi beni hiç rahatsız etmedi çünkü Türk tarihi hakkında bilgi sahibi değilim.”
“Tanıma baktığımda ‘Anadolu’dan kasıtlarının ne olduğunu biliyorum, ‘en parlak çağı’ lafı da gayet mantıklı geliyor, ama gerisine Fransızım.”
“Osmanlı Devleti’nin en parlak çağını sorsalar büyük ihtimal suratlarına bön bön bakardım. Tüm o zamanlar Türkiye için parlak değil miydi? Belki de değildi. Cehaletim için özür dilerim.”
“Haliyle, diziyi izlerken Türk tarihinin belli kısımlarını internette araştırmaya başladım. “
“Dizi, Osmanlı Devleti zamanından önce geçiyor. Mitolojik kabilelerin tarihiyle dolu bir dönemde. İnternette bile Ertuğrul hakkında pek fazla bilgi bulamıyorsunuz. Haliyle, diziyi izlerken Türk tarihinin belli kısımlarını internette araştırmaya başladım. Türk tarihine dair makaleleri okumak Kuzey Amerika dil gruplarının Hindu mitolojisini araştırmak gibi bir şey. Çabalarınız boş. Bilgi miktarı o kadar uçsuz bucaksız ki yıllarca bu konuda öğrenim görseniz de bilgi dağarcığınız kısmi olur. Selçuklular’ın kim olduğunu öğrenerek büyümediyseniz anlamanız pek de mümkün değil.”
“Mesela dizideki erkekler kaftanlarının cebinde tahta kaşık taşıyor”
“10. bölüme kadar olan bölümleri bir oturuşta izledim. Dizi oldukça ‘eğlenceliydi’. Bir sürü at, harika manzaralar ve muazzam kostümler vardı. Sergilenen geleneklerin çoğu alışılmadık. Mesela dizideki erkekler kaftanlarının cebinde tahta kaşık taşıyor ve ev sahibi ‘Lütfen yiyin.’ dediğinde hepsi birden tahta kaşıklarını çıkarıp yemeye başlıyorlar.”
“Nasıl toparlayacaklar”
“14. bölümü izlediğim zamanlarda konuyu nasıl toparlayacaklarını merak etmeye başladım. Kötü adamlar gerçekten kötü ve en az 3-4 hikaye işleniyor. Her şey oldukça yavaş ilerliyor gibi görünüyor. Dizinin sonuca varması için 17. bölüme kadar falan kötü adamların biraz dayak yemesi gerekmiyor mu?”
“Netflix’in bilgi sekmesini kontrol ederek dizinin tam 76 bölüm olduğunu öğrendiğimde yüzümün aldığı hali düşünün”
“Anlaşılan Kardinal Thomas’ı daha çok görecektim.”
“Diziyi izlerken dominant kültürün parçası olmayan herhangi bir insan gibi, ben de büyük bir ikilemde kaldım.”
“Müslümanların tarafını tutmak çok kolaydı. Diziyi izlerken dominant kültürün parçası olmayan herhangi bir insan gibi, ben de büyük bir ikilemde kaldım. İyi adamların hepsi Müslüman ve kötü adamların hepsi Roma Hristiyanları. Problem kimin tarafını tutacağımı belirlemekti.”
“Allah büyük!’ diye bağırma noktasına geldim.”
“Şüphesiz Romalı Kardinal ve Tapınak Şövalyeleri ‘benim adamlarım.’ Yani konu Konstantinopolis ve Kudüs’ün kontrolü olunca domuz yiyicilerin tarafındaydım. Ama Ertuğrul’u izlerken aklıma bir anda şu düşünce geldi: ‘Yok öyle iş.’ Daha 3. bölüme gelmeden o katillerin tarafını tutmayı bıraktım.
Spoiler vermek istemiyorum ama 68. bölüme geldiğimde ‘Eğer bu Avrupalı pisliğin kafasını kesmezlerse izlemeyi bırakacağım.’ dedim. Tahmin edin ne oldu? Adamın kafasını sonunda aldılar. Kalabalıktan biri bağırdı: ‘Yüce adalet!’. Resmen ‘Allah büyük!’ diye bağırma noktasına geldim. Ama tabii bağırmadım çünkü saat 23:30’du ve yatağımda yatıyordum.
“Allah’a şükür bir demlemelik daha kahve kalmış.”
“İlk sezonu izlerken iyi bir Müslüman olmak istersem gerekliliklerini yerine getirebileceğimi keşfettim. Dizide, kurulan cümlelerin yüzde 30’unu ‘Allah’ın izniyle’, ‘inşAllah’, ‘Allah’a şükürler olsun’ gibi sözler oluşturuyor. Tanrıya zar zor inanan ben her gün böyle konuşmaya başladım. Mesela bu sabah aynen şunu dedim: ‘Allah’a şükür bir demlemelik daha kahve kalmış.'”
“Kötü davranışlar aslında iyi davranışlar”
“Gördüğünüz fotoğrafta Ertuğrul birkaç Tapınak Şövalyesine haddini bildiriyor. Bu tarz fotoğraflar bulmak hiç de zor değil çünkü her bölümde aynısını yapıyor. 13. yüzyılda Avrupa’da bir yer varmış ve sırf Ertuğrul dövsün diye seri Tapınak Şövalyesi üretiyormuş gibi. Diğer Netflix dizileri gibi kan gövdeyi götürmüyor. Şiddet her türlü şiddet ama kan gözükmüyor. Genelde Hristiyanlar kılıçlarını kaldırıyorlar, daha saldıramadan yere seriliyorlar. Yani zincir zırh görünüşe bakılırsa pek de işlevli değilmiş.”
“Çıplaklık yok ama sorun değil”
“Dizide çıplaklık ya da seks sahnesi yok. 50 yaşına geldiğinizde ve testosteron oranınız dipleri gördüğünde Westworld ya da Game of Thrones gibi dizilerdeki çıplaklık tahmin edebileceğinizden daha çok sorun yaratıyor. Dikkatinizi dağıtıyor. Ertuğrul’da böyle şeyler için endişelenmenize gerek yok. Gördüğünüz tek öpücük elin öpülmesi. Kadınların nesneleştirilmediğini iddia etmiyorum. Sadece kıyafetleriyle nesneleştiriliyorlar.”
“Diziyi maraton gibi izlemekte yeni bir seviye”
“İlk sezonun 76 bölümünü de izledim. Her biri yaklaşık 40 dakika sürüyor. Bu da toplamda 50 saat demek. O 50 saatte bir iki kelime Türkçe kapmışımdır diye düşünüyorsunuz ama daha bir diğerinin ismini nasıl telaffuz ediyor anlamıyorum bile. ‘Bey’ kelimesini duyunca anlıyorum. ‘Bey’, bir hükümdara ya da şefe hitap şekli. Dizideki her adama bir noktada ‘Bey’ diye sesleniliyor.