Denis Villeneuve 1990’lı yıllarda Kanada’nın gelecek vadeden genç yönetmenlerinden biri olarak ortaya çıktıktan sonra, Polytechnique (2009) ve Incendies (2010) adlı ufuk açıcı filmlerindeki anlatı hakimiyetiyle sinematik yeteneklerini ilk kez tam anlamıyla sergiledi. Daha sonrasında ise, gerilim dolu Prisoners (2013) ve Sicario (2015) filmlerinin ardından yapımına başladığı Arrival (2016) filmi için en iyi yönetmen dalında Oscar adaylığına layık görülerek Hollywood’un en çok aranan yönetmenlerinden birisi haline geldi. Görsel olarak çarpıcı, finansal olarak başarısız Blade Runner 2049 (2017) filmini çektikten sonra, Denis Villeneuve izleyicileri olduğu kadar eleştirmenleri de etkileyebileceğini bütün dünyada gişe rekorları kıran Dune (2021) filmiyle kanıtladı.
Bu yazımızı da incelemek isteyebilirsiniz: Yeni Başlayanlar İçin Rehber: Dune Serisi Hangi Sırayla Okunmalıdır?
Denis Villeneuve kimdir?
Denis Villeneuve , 3 Ekim 1967’de Kanada’nın Quebec eyaletine bağlı Gentilly kentinde, noter olan babası Jean ve ev hanımı olan annesi Nicole tarafından büyütülen dört kardeşin en büyüğü olarak dünyaya geldi. Sporcu olmaya çalışan ama bunda bir başarı sağlayamayan Villeneuve, ilerleyen yıllarda kendini “Kanada’nın gelmiş geçmiş en kötü 10 hokey oyuncusundan biri” olarak tanımlayacaktı. Daha sonraları karşısına çıkacak ve yaşamını değiştirecek olan yeni hobisi ise bilim kurgu romanlarında ve çizgi romanlarında sunulan büyüleyici dünyalara çekilmiş buldu.
2001: A Space Odyssey (1968) ve Star Wars (1977) gibi ikonik bilim kurgu eserlerini takip ederken hissettiği heyecanı tarifleyemediğini ifade ediyordu. Lisedeyken, yazma ve senaryo taslağına olan ilgisi nedeniyle arkadaşları arasında “Spielberg” olarak tanınıyordu. İlk olarak Quebec’teki bir yüksekokulda fen bilimlerine ait bir alanda okuduktan sonra, hikaye anlatma tutkusunu Montréal Üniversitesi’nde iletişim ve film odaklı olarak sürdürmeye karar verdi.
Denis Villeneuve, başlangıçta suç, dram, aksiyon ve gerilim türünde filmler çekerken, bir dizi ilgi çekici senaryoyla uluslararası alanda seyirci topladı. Ancak özellikle son yıllarda, beğenilen film yapımcısı, “Dune”, “Dune: Part Two” ve “Arrival” gibi karmaşık bilim kurgu senaryolarını harikulade bir görsellikle birleştirerek tamamen yeni bir izleyici kitlesine ulaştı.
Son on iki yıl veya daha uzun bir süredir, Villeneuve’ün çalışmaları dünya çapında eleştirmenler ve izleyiciler tarafından beğenildi ve ayrıca çok çeşitli loncalar ve eleştirmen grupları tarafından tanındı. Örneğin Arrival filmi En İyi Yönetmen dalında Oscar ödülüne aday gösterildi, “Dune” serisinin ilk bölümündeki yönetmenliğiyle ise Altın Küre’ye aday gösterildi. Ayrıca, iki Yönetmenler Birliği Ödülü adaylığı (“Dune”, “Arrival”) ve üç BAFTA adaylığı (“Incendies”, “Arrival”, “Blade Runner 2049”) ile onurlandırıldı.
Bu yazımızda yönetmenin bütün filmlerini kısaca tanıtmaya çalışacağız, çünkü ünlü yönetmen henüz sadece 11 uzun metrajlı film yönetti. Filmler IMDB puanına göre en düşükten en yükseğe gidecek şekilde puanlanmıştır. İyi okumalar…
1. August 32nd on Earth / 32 Ağustos, Dünya (1998) – IMDB: 6.5
Villeneuve’ün ilk uzun metrajlı filmi “32 Ağustos, Dünya”, yönetmenin umut vadettiğini gösteren bir eserdi. Basit bir hikayeye sahip olan filmde, ölümün kıyısından dönen genç bir kadın olan Simone (Pascale Bussières), hayatını değiştirecek bir karar alarak çocuk sahibi oluyor. Ancak çocuğun babası ortalarda olmadığı için arkadaşı Philippe’ten (Alexis Martin) çocuğun babası olmasını isteyen Simone bu isteğin ilişkilerini sonsuza dek değiştireceğinden habersizdir. İyi oyunculuk performansları bulundan filmin en önemli yanı, Villeneuve’ün görsel stilinin ortaya çıkışına işaret etmesidir; bu stil, filmin düşük bütçesine rağmen güzelliğiyle çarpıcıdır.
2. Maelström / Girdap (2000) – IMDB: 6.7
25 yaşındaki Bibiane Chamagne, dışarıdan bakıldığında kusursuz bir hayata sahip gibi görünmektedir. Hatırı sayılır bir ailenin ferdi olan Bibiane ise, lüks bir butik işleten ve şehrin elit kesimi arasında tanınan birisidir. Şatafatlı bir evde yaşayan genç kadın, gecelerini ise eğlence mekanlarında geçirmektedir. Ancak yağmurlu bir yaz akşamı, arabasıyla seyrederken birine çarpması her şeyi değiştirir. Çarptığı kişi, elli üç yaşında bir balıkçıdır. Yaralı adamı yolun ortasında bırakan Bibiane, bu olayın izlerini yok etmek için aracını bir nehre sürükler. Fakat bu kaza, onun düzenli görünen yaşamını tam anlamıyla bir kaosa sürükleyecektir.
3. Enemy / Düşman (2013) – IMDB: 6.9
Villeneuve, “Düşman” filmi ile, tıpkı kendisine benzeyen ancak mizaç olarak çok farklı bir adamla yüz yüze gelen yumuşak huylu bir üniversite profesörünün hikayesini anlatıyor. Bu senaryoda ciddi Kafka esintileri mevcut. Bir gün bir DVD izlerken, Adam (Jake Gyllenhaal) kendisinin ikizi olabilecek bir figüran oyuncu görür ve kısa sürede adı Anthony Clare (o da Gyllenhaal) olan bu oyuncuyu bulmaya takıntılı hale gelir. İki adam sonunda yüz yüze geldiğinde, birbirlerinin hayatlarına hızla karışırlar ve bunun trajik sonuçları olur. Villeneuve’ün bu filmi seyircilere cevaplardan çok sorular sunuyor.
4. Polytechnique / Politeknik (2009) – IMDB: 7.2
“Polytechnique”, Villeneuve’ün gerçek hayattan esinlenen tek filmidir; Montreal’deki École Polytechinque’te 14 kadının öldürüldüğü 1989 öğrenci katliamını anlatmaktadır. Filmi geniş ekran siyah beyaz yarı belgesel tarzında çekmeyi seçmesi, “Polytechnique”in bu rolünü güçlendiriyor. Ortak senarist Jacques Davidts ile birlikte Villeneuve, filmin hikayesini üç bakış açısından anlatıyor: okulun koridorlarında kadınlara karşı intikam yemini içmiş bir tetikçinin (Maxim Gaudette) ve kariyer yolu toplumun kadınlara biçtiği rolle çelişen havacılık öğrencisi Valérie’nin (Karine Vanasse) ve Valérie’nin sınıf arkadaşı Jean-François’nın (Sébastien Huberdeau) bakış açıları. Şiddete karşı empatik tepkilerin bazen durumun gerektirdiklerine uygun düşmeyeceğini anlatan filmde Villeneuve’ün şiddet olgusuyla hesaplaşmaya çalıştığını görüyoruz.
5. Sicario (2015) – IMDB: 7.7
Villeneuve, suç dolu ABD-Meksika sınırında geçen bir gerilim filmi olan “Sicario” ile işlediği konular arasında uyuşturucu ticareti ve uluslararası ilişkiler gündemini de ekledi. FBI ajanları Kate Macer (Emily Blunt) ve Reggie Wayne (Daniel Kaluuya), Teksas’taki bir katliamdan sorumlu uyuşturucu kartelini bulmak için CIA ajanı Matt Graver (Josh Brolin) liderliğindeki bir görev gücüne katılır. Ancak Kate, CIA tarafından kötü şöhretli bir uyuşturucu baronunu Meksika’daki ininden çıkarmak için yem olarak kullanıldığını anladığında, tehlikeli bir havuzun içine atıldığını anlayacaktır.
6. Arrival / Geliş (2016) – IMDB: 7.9
“Arrival”, Villeneuve’ün sinematik yeteneklerinin tümünü ideal bir şekilde bir araya getirdiği bir filmidir. Film aslında Dünya’ya dönük bir uzaylı ziyareti hakkındaymış gibi görünse de temelde insanlığın kendisiyle ilgilidir. Kızının ölümünün acısını hala yaşayan bir dilbilimci olan Louise Banks (Amy Adams), Dünya’yı ziyaret eden uzaylıların dilini inceleyerek neden burada olduklarını çıkarsamak için görevlendirilir. Bunu yaparken, bilinmeyene ulaşmak için bir yol bulurken aynı zamanda kendi acısıyla başa çıkmak zorundadır.
7. Dune: Part One / Dune: Çöl Gezegeni (2021) – IMDB: 8.0
Bir bakıma, Villeneuve’ün “Dune” uyarlamasının var olması bile dikkat çekici. Kaynak materyal, tuhaf karakterleri ve ayrıntılı dünya inşasıyla Frank Herbert’in 1965 tarihli kült bilim kurgu klasiği, yıllarca birçok kişi tarafından neredeyse filme alınamaz olarak düşünüldü. Cesur ve usta yönetmenlerden David Lynch, 1984’te çok başarılı olamasa da bu fikre bir darbe indirdi ve Villeneuve aynı çabayı bir kez daha sağlamak için öne çıktı. “Dune”unun hiç de küçük sayılamayacak başarısı, senaryosunun gerçekten etkili olmasına bağlı… Zira kendisi ve yardımcı yazarları, kitabın anlaşılmaz kısımlarının çoğunu azaltarak hikaye için daha basit bir ana hat oluşturmayı özellikle tercih ettiler.
8. Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı (2017) – IMDB: 8.0
Ridley Scott’ın efsane bilim kurgu klasiğinin devam filmi, tam 29 yıl sonrasında geçiyor. Bir yaşam formu hakkında kimi cevapsız kalmış soruların yanıtlarını verebilecek bir başka varlığı aradıkları bu film 163 dk’lık süresiyle uzun olsa da son yılların en etkileyici bilim kurgu filmlerinden bir tanesi…
9. Prisoners / Tutsak (2013) – IMDB: 8.2
Villeneuve’ün filmlerinin çoğu büyük çapta görsel şölenler olsa da, söylenebilir ki “Prisoners” farklı bir yol izleyen tek filmidir. Bu gerilim filmini bu kadar etkileyici kılan klostrofobik atmosferi vurgulayan koyu tonlu, gölgeli renk paletidir. Film, iki küçük kızın kaçırılması ve şüphelinin delil yetersizliğinden ötürü hapisten çıkması, kızı kaçırılmış olan takıntılı bir babayı bir şekilde adaletin yerini bulmasını görmek için sınırları zorlamaya itecektir. Filme dair hafızalarda en çok kalan şey, intikamcı baba rolündeki Hugh Jackman’ın duygusal ve çarpıcı oyunculuk performansıdır.
10. Incendies / İçimdeki Yangın (2010) – IMDB: 8.3
Denis Villeneuve kendisine ilk Oscar adaylığını getiren “Incendies” ile ilk kez uluslararası bir seyirci kitlesi topladı. Wajdi Mouawad’ın tiyatro oyunundan uyarlanan “Incendies”, anneleri Nawal’ın (Lubna Azabal) ölümünün yasını tutan Kanadalı ikizlerin Jeanne (Mélissa Désormeaux-Poulin) ve Simon’ın (Maxim Gaudette) hikayesine odaklanıyor. Nawal’ın son isteği ve vasiyeti ikizlerin Lübnan’a gitmelerini gerektiriyor; Jeanne, ne kendisinin ne de Simon’ın hiç bilmediği ve varlığından dahi haberdar olmadığı insanları bu yolculukta bulacaktır. Keşif yolculukları, aileleri hakkında öğrendikleri kadar kendileri hakkında da çok şey öğrendikleri bir eyleme dönüşüyor. Villeneuve, görsel zekasıyla eserin bir oyun olarak sahip olduğu sahne sınırlamalarını ortadan kaldırmış ve hikayenin bir film olarak adapte edilmesini sağlamış görünüyor.
11. Dune: Part Two / Dune: Çöl Gezegeni Bölüm İki (2024) – IMDB: 8.5
Villeneuve’ün ünlü Frank Herbert romanından uyarladığı “Dune” (2021) filminde dünya inşasının ağır yükü işlendikten sonra, “Dune: Bölüm 2”, Paul Atreides’in (Timothée Chalamet) karşı karşıya olduğu çatışmaları daha derinlemesine araştırıyor. İkinci filmde Villeneuve vurgunun odağını açıkça ana karaktere koyuyor ancak diğer oyunculardan etkileyici performanslar çıkıyor. Aynı zamanda, aksiyon hayranlarını tatmin etmeyi amaçlayan tüyler ürpertici bir kum solucanı da dahil olmak üzere film heyecan verici yeni bir görsel şölen sağlama konusunda öne çıkıyor. Devam filmlerini çekmek her zaman zordur, ancak hikayenin odağını karakterlerini derinleştirmeye kaydırarak Villeneuve bunu şık bir şekilde başarmış gibi görünüyor.