Kahve dünyanın en pahalı ve değerli eşyası olacağı yönünde teorilerle karşılaşıyoruz. Belki altından ve petroldan daha değerli ve ulaşılamaz… Yine de biz bu günlerin hiç geleceğini düşünmeyerek her saat bardaklarca kahve tüketimine devam ediyoruz. Bu konuda gurme sohbetleri de modern bireyliğin şanından olduğunu savunduğumuzdan en aromatik, en damak tadı yüksek ve en pahalı olanlarını tercih etme eğilimindeyiz.
Dünyanın en pahalı ve değerli kahve türü olarak gösterilen Kopi Luwak ise, maalesef tadını gölgeleyecek bir fabrikasyon hikayesiyle hepimizi üzüyor. İçine hayvan sömürüsünün girdiği her eylemin sonuna kadar reddedileceği ürünlerden Kopi Luwak kahvesi ve üretilme yolu olan Civet hayvanlarının tutsaklığı hakkında Twitter kullanıcısı @Veadot‘un verdiği bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.
Dünyanın en pahalı kahvelerinden biri olan Kopi Luwak; civet, yani Civettictis civetta’dan sebep hayatımıza giriyor. Diğer kahvelerinden farklı olması ise dalından değil hayvanın gövdesinden gelmesi.
Civet türü kedigilin beslenme rutinindeki meyvelerden biri olgunlaşmamış kahve meyvesi. “Coffee arabica” isimli bitkinin meyvelerinin içinden çıkarılan çekirdekler kavrularak bildiğimiz kahveyi oluşturuyor.
Kavrulmamış kahve, yani meyvenin çekirdeği şu şekilde.
Ham çekirdekle kavrulmuş çekirdek arasında 900 molekül fark var. Bilindik kahve kokusu da böyle oluşuyor, ısının güçlü etkisi…
En sevdiği besin olan meyveyi afiyetle yiyen civetlerin midesi çekirdeğini öğütemediği için direkt olarak dışkılıyor. İnsanlar ise bu dışkıları toplayıp çekirdekleri ayıklayarak işlemden geçiriyor.
İşte kabaca dünyanın en pahalı kahvelerinden Kopi Luwak böyle elde ediliyor. Ona bu lezzetli veren ise şüphesiz ki civetlerin midesinde geçirdiği süre içerisinde enzimlerle etkileşime geçmesi.
Bazı paketlerin üzerinde özellikle “vahşi” ibaresi bulunuyor. Bu da civetlerin doğal ortamında yaşadıkları ve ardından dolaşan insanların dışkı topladığı üretim şeklini tasvir ediyor. Ne kadar dürüst bilinmez…
Asıl konuyu sömürüye çeviren şey ise civetlerin bu kahve çekirdeğini daha fazla üretebilmeleri gayesiyle kafeslere kapatılarak yaşamaya zorlanması.
Daracık kafeslerde ömürlerini bir o yana bir bu yana korkarak dolanarak geçirmelerinin yarattığı psikolojik hasarın yanında…
Tek besin kaynağı olarak kahve çekirdeğinin meyvesini sunmaları ise yeterli gelişememesine sebep oluyor.
Doğada birçok besinden faydalanan civetler, tek tür beslenme ve dar alanlar sebebiyle kas ve sağlık problemleri yaşıyorlar.
Üstelik bu sağlıksız beslenmeyle hayvan sık sık hastalanıyor, kafes içinde kasları gelişemiyor, tüyleri dökülüyor. pic.twitter.com/BWl7jj8ezb
— VedatOzanKoku (@Vedaot) 1 Ağustos 2017
Tüylerini de dökerek kaybeden civetlerin hayata artık tutunma eşikleri kalmadığında ise salınıyor bir rivayete göre.
Fakat bu salınma da sadece ölümü tesiste yaşamamak adına yapılan bir eylem. Daha önce hiç doğada bulunmamış ve zayıf kalmış civetler hayata tutunamıyor.
Öte yandan hayvanın doğada beslendikleriyle ortaya koyduğu çekirdekli dışkı ile sömürü altındaki arasında da nitelik açısından oldukça büyük bir fark var.
İnsanların bu kedilerin dışkılarındaki kahve çekirdeğini fark etmesi ise tarihteki yasaklara dayanıyor aslında.
Bir dönem Hollandalıların baharat ticaretini yürüten Birleşik Doğu Hint Şirketi VOC, bir dizi yasak ve ölüme varan cezai yaptırımlarla adeta terör estiriyor.
VOC ile ilgili daha fazla ayrıntıya ve etkileyici bilgiye Vedat Ozan’ın Kokular Kitabı serisinin 4. kitabından ulaşabilirsiniz.
Kahveyi Arapların tekeline bırakmayıp Java ve Sumatra’ya ekiliyor. Fakat kontrollü, eğer çok üretim olursa fiyat düşecek.
Bu yüzden yerliler de kahveye başka bir yerde rastlama ihtimallerini araştırırken civet kedilerinin dışkılarını fark ediyor.
Bu hikayeyle şekillenerek hayvanların sömürüsüne kadar günümüze gelen Kopi Luwak, 90’ların başında nadir bulunduğu ve pahalı olduğu içinde oldukça popüler hale geliyor.
Tüketim çılgınlığının yine sömürüye dönüştüğü bu olay konusunda daha duyarlı olmamız ve hayvanlara işkence yaparak para kazanan şirketleri sonuna kadar boykot etmeliyiz!
Kaynak: 1