Yakıcı dizelerin sahibi Birhan Keskin, kuşağının en iyi şairlerinden biri. Birçoğumuz ismini yeni yeni duysak da Gülten Akın’dan sonra Altın Portakal şiir ödülünü kazanan ikinci kadın şair olarak yer ediyor edebiyatımızda kendisi. Birbirinden özel şiirlerle dolu 6 kitabının yanı sıra , o adeta “türk şiirinde bir makam”.
İşte o muhteşem kitaplarından seçtiğimiz 10 özel şiiriyle kendisini tanıyalım:
1. Aşk
Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.
Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
“Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla” diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.
Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.
Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.
1963’te Kırklareli’nde dünyaya gelen sanatçımız, 1986’da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirir. Edebiyat dünyasına girişi, ilk şiirini 1984’te yayımlaması ile olur. 95-98 yılları arasında arkadaşlarıyla Göçebe Dergisi’ni çıkarırlar. Sonrasında da bazı yayın kuruluşlarında editörlük yapar.
2. Güneş Yıldız
Yol uzun, güzergah zorlu; ne demeliyim?
Zarif kardeşim benim,
Seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.
Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,
Günümde hayret gecemde hayret istedim
Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.
İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,
Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,
Yerine bırak ben incineyim.
Ve birdenbire onun şiirleriyle tanışırız. 1991’den itibaren yaklaşık 10 sene içerisinde 5 tane şiir kitabı yayımlanır. Hepsi de birbirinden özeldir. Böylece ismi yavaş yavaş herkes tarafından duyulmaya başlar.
3. Ağrı
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.
Yayımlanan 5 şiir kitabının ardından altıncı kitap “Ba” isimli şiir kitabı olur. Bu kitabın diğer kitaplara göre daha özel bir anlamı vardır. Çünkü “Ba” adlı yapıtı ona 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazandırır ve böylece kendisi edebiyatımızda bu ödülü alan ikinci kadın şair olur.
4. Dağ
Sabahın karşısında konuşmak ne zor!
İncecik kül gibi kalıyorsun,
Dağ susmaya giden yolu biliyor
Sen bilmiyorsun.
Taş yarılıyor bir çiçek için yol veriyor
Kısacık konuşuyor çiçek:”Dünya” diyor.
“gördüm benimle tamamlanıyor”.
Yeryüzü karşısında konuşmak ne zor!
Yamaçtan aşağı bak, uçurumu gör!
– görsene kekeme!
İçindeki zayıf kan, dayanıksız dil,
olmamış hal
gümüş bir zirvede eriyor.
“Ba” isimli yapıt, şaire ödül kazandırır kazandırmasına da… Onu diğer kitaplara göre özel kılan şey bambaşkadır. Ve kitabın ilk sayfasını açtığımızda şu cümle bizi karşılar: “Dilimde yarım bir hece gibi kalan babamın güzel hatırası için…”
5. Ayna
Sen bana elma yerdin eskiden
Ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan
İki buğulu ağaç olalım, ben sana
iki serin taş, demiştim, daha o zaman
yan yana, ses veren, yağmur alan.
Sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.
Birhan Keskin, böylesine derin bir ruha belli ki doğuştan sahip. Ancak “Ba” daki eşsiz şiirleri, belki de yaşadığı bu büyük acıyla ortaya çıkmıştır…
6. İntihar Günleri (1)
Sana böyle akmaktan çok korktuğum için
oldu herşey
şelaleler de bu yüzden ilgilendiriyor beni
…dünya çok üzücü bir yerdi savaş filmlerini ve
samurayları eskisi gibi sevmiyordum.. bir boşluktan
aşağı mı bırakıyordum kendimi.. teller tenimi çizip
canımı mı yakıyordu.. mutsuzluğumamı alışıyordum
seni severken, yoksa kan kaybından mı ölüyordum..
daha fazla parçalanacak parçam yoktu..
neyse,
sevgilim telefonun öbür ucunda ruffles yiyordu.
Ben meleğimin kanatlarını kırdım, ordan geliyorum
siz yine de ikiz bardakları kırmayın
bir deliydim, elemetlerin de ruhları olduğuna
inanıyordum,
aklıma suyun intiharı geliyordu hep
şelale deyince
divaneliği söylüyordum
sana böyle akmaktan çok korktuğum içindi
şelalenin sinirini bozdum az önce
ordan geliyorum.
Şaire babasının ölüm haberini veren yakın arkadaşı Ece Temelkuran, bir yazısında o anı şu sözleriyle anlatır: “Niye bana düştü “Öldü” demek, herkes bir adım geri atarken? Ben ilk ölüm haberini verdim ömrümde. Omuzlarından tuttuğumda seni, ellerimin arasında ilk kez bir kadın bu kadar hızlı küçüldü. Ne betondu o gece ne soğuk.”
7. Eski Avluda
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.
Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin!
İncecik, çilli bir dille sen de gelsen.
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
Birhan Keskin’i imza günlerinde, kitap tanıtımlarında göremeyiz asla. Kendisi sadece şiirleriyle var olur gönüllerde. Sesini sadece dizeleriyle duyurur.
8. Arka Bahçe
Birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız
kim karar verebilir birbirine dokunan taş ve su
hakkında, kimin kimi ayakta tuttuğuna, ve günün
aslında kumdan, tuzdan ve ışıktan oluşmadığına?
boşlukları doldurduğumuzda belirecek hayatın
anlamı, taşı ve suyu doğru yorumladığımızda, bir
yarı öbür yarıyı anlayacak: olgunluk bize yaban
meyvesi gibidir; gevşek ağızlarımıza dokunan zehir!
kim sana verdiklerimi, senden aldıklarımı çözebilir?
birbirine dolanan hayaller yumağıdır hayatımız,
hayalleri dik tutmak gerekir.
…
ben yumuşak tuşlarına basacağım hayatın
sen çatıyı kur.
sırları soracağım ben,
sen hayatın anlamını ara.
yazın yönünü değiştireceğim ben
sen yolculuğa çık.
ben arka bahçeyi özleyeceğim
sen inat et…
2012’de Sema Kaygusuz’un Karaduydun isimli öyküsünün başkahramanı olarak görürüz onu. Böylece Türk edebiyatında ilk kez, bir şair, bir kitabın kahramanı olur…
9. Penguen
Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.
Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.
Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.
Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
Penguen bana sırtını dönme.
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
Penguen,
kim bağışlayacak beni?
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
Sema Kaygusuz kitabında Birhan Keskin’i bize şu sözleriyle anlatır: “Hayatımdaki en uykusuz kişi Birhan’dır. Bana sorsalar şimdi, Birhan’ı neresinden tanırsın? Ne şairliğinden kavrayabilirim iyice, ne her gündönümünde katmerlenen meşrebinden, ne de hayretten beslenen fikrinden. Söyleyeceklerim hep eksikli kalır. Bir tek uykusuzluğunu tarif edebilirim onun.”
10. Penguen (2)
O büyük ve muazzam zamanda unuttum
Kanatlarım çok oldu üşüyor benim
Bu beyaz ıssızlıkta göğsüme düşüyor
Bu yüzden eğik boynum.
Bir kuşun anısı kalmış bende, saklı
Bundan gözlerimdeki kayalık,
İçimdeki serseri buzullar
Dürtme içimdeki narı
Üstümde beyaz gömlek var.
Birhan Keskin şiirin nerede durduğu sorusunu şu sözleriyle derinleştirir: “Buralarda… Burası doğu batı mıdır, nerededir bilmem ama buralarda işte, bu topraklarda…”