Bir edebiyatçının özeleştiri vermesi, en az edebiyat yaratımının şekillendirilmesi kadar zor bir iştir. Çünkü söz konusu odak; bizzat yazarın kendi hayalleri ve hayallerinden yazıya dönüşen duygularıdır. Dolayısıyla böyle bir alanda yazar, bir hayli zorlanacak ve güçlük çekecektir. Yalnızca edebiyatçılar için değil, sanat üretimi içerisinde bulunan herkes için bu durum böyledir. Çünkü aynaya bakmak ve yüzleşmek kolay kolay üstesinden gelinebilen bir eylem biçimi değildir.
1971 yılında Yeni Edebiyat dergisinde çıkan özeleştiri yazıları, bu durumun ne kadar da zor olduğunu kanıtlar nitelikte.
Behçet Necatigil’in kendi edebiyatı ve yazarlığı üzerinden verdiği özeleştiriyi, sizler için listeledik.
“Kendi kendimizi eleştirmek, Ben’i aşağılamaktır; kolay alınamaz göze. Kuzgun ve yavrusu. Can gibi, onur da tatlı…”
“Neyi değiştir özeleştiri? Bildiğimizden şaşacak, bilinçaltımızdaki şaşmaz doğrultumuzdan sapacak mıyız?…”
“Başka türlü yazamıyorum demek, bir yakınma, bir özür dileme olsa gerek. Kendi türkümü söylemek, ortak algıları kendi mizacıma göre yorumlamak veya geçiştirmek…”
“…Kamu zararına bir suç mudur ki, dolambaçlı yollardan temize çıkarmaya kalkışayım kendimi?”
“Özeleştiri diyoruz. Aslında her şair kendi özeleştirisini her şiirinde kendi yapar, yapmalıdır. Yani bir baskından, bir zorunluktan gelen şiiri baskıya verinceye kadar yapar…”
“…Bir kerede yazılmış bitmiş şiirler çok azdır. Şiir bir kolda adım adım ilerler, ve sonunda?… Bu işin sonunu harcanan emek ve uygulanan tedavi tâyin eder…”
“İster kendimizden gelsin, ister başkalarından, eleştirme; donmuşu, oluşmuşu, olup bitmişi değiştiremez, kendisini yeni bir biçimde onaracak, düzeltecek duruma getiremez…”
“Sonra, özeleştiri, varlığını biraz da tutarlılıkta belli eder; bir yere diretiştir. Sanatçı, yüzyılların geçit töreninde günün eğilimlerini fazla önemsemez. Kendine inanmıştır…”
“…Bencillik mi? Pek değil. İkide bir aklıma takılan Narkissos sularının görüntülerinde de gerçekler vardır. Ben kesinlikle söyleyemem, özeleştirinin sadece sudan bahaneler olduğunu; ya siz?”
“Bazı kitap isimleri yanında şu hazin not görülür; Tükendi. Kitap mı, yazarı mı, şairi mi? Düşündürür insanı…”
“Özetleyim; Yazdıkları ister özgüven’in dev aynalarında büyüsün, ister özkınamanın kılpranga süzgeçlerinden geçsin, ben, gene de, ‘ben’ diyen şairleri seviyorum…”
“Kendi yazdıklarımdan da bu ben’lerden birini yazdığım için, memnunum. İnsan, kızgın yaz sıcaklarında boyuna susar (susamak kökünden)…”
“…Narkissos suları, sonu bir serap da olsa, susuzluğu giderecek tek ümittir. Ha öz, ha koz eleştiri; değil mi ki çok kurak tarla.”