Afrika, zengin doğal kaynaklara, köklü bir tarihe ve farklı kültürlere ev sahipliği yapan bir coğrafya. Buna rağmen günümüzde çoğunlukla yoksulluğun hüküm sürdüğü bir kıta olarak biliniyor. Ancak bu geri kalmışlık ve yoksulluk, günümüzden yüzlerce hatta binlerce yıl önce Afrika’ya özgü bir kader değildi! Afrika’nın eşsiz güzelliklerle ve doğal kaynaklarla dolu coğrafyasında kendi döneminin en önemli medeniyetleri ortaya çıkıyor, neredeyse evrensel birer güç odağı haline gelen farklı imparatorlukları dönemin ticari, siyasi ve kültürel yaşamında önemli bir yer kaplıyordu. Buna rağmen Afrika imparatorlukları söz konusu olduğunda pek çoğumuzun aklına yalnızca Antik Mısır uygarlığı geliyor. Ancak belirttiğimiz gibi Afrika, çok daha fazlasına sahipti. İşte tarihte az bilinen 7 Afrika imparatorluğu.
1. Aksum İmparatorluğu
Tarihte az bilinen Afrika imparatorlukları listemizin ilk sırasında, aynı zamanda Afrika’nın en köklü medeniyetlerinden biri olan Aksum İmparatorluğu var. Bu köklü imparatorluğun kuruluş dönemine dair bilgilerimiz ise hayli kısıtlı. Ancak Aksum İmparatorluğu, pek çok uzmana göre modern insanın ilk defa ortaya çıktığı topraklarda, günümüzde Etiyopya ve Eritre’nin varlığını sürdürdüğü bölgede kuruldu.
Antik Roma İmparatorluğu’nun dünya siyasetine egemen olduğu dönemlerde de var olan Aksum İmparatorluğu, altın ve fildişi ticareti sayesinde kendi devrinin en önemli ekonomik güçlerinden biri haline geldi. Bu iki önemli meta, imparatorluğun Asya ve Avrupa ile ticaret ve dolayısıyla kültür ilişkisi geliştirmesine de katkı sağladı.
Öte yandan Aksum İmparatorluğu, yüksek Afrika kültürünün egemen olduğu bir medeniyetti. Örneğin Afrika’da ortaya çıkan ilk alfabelerden biri olan Geez alfabesin arkasında imparatorluğun kurucu unsuru olan Aksumitler vardı. Bugün, Etiyopya’nın tarihsel başkenti Aksum’da yer alan ve yaklaşık 2.000 yıllık bir geçmişe sahip olan Aksum Dikilitaşı da yine bu medeniyetin ürünüydü. Ayrıca Aksum İmparatorluğu, milattan sonra 4. yüzyılda Hristiyanlığı benimseyen ve bu hususta öncü olan medeniyetlerden biriydi.
2. Gana İmparatorluğu
Milattan sonra 300 yılında günümüz Moritanya ve Mali ülkelerinin bulunduğu bölgede kurulan Gana İmparatorluğu, az bilinen Afrika imparatorlukları içerisinde ayrıcalıklı bir konuma sahip. Çünkü güç ve zenginlik söz konusu olduğunda, “imparatorluk” olgusunun gerçek anlamda hakkını veren ilk Afrika medeniyeti olma özelliği taşıyor. İmparatorluğun gerçek bir güç odağı haline gelmesine olanak tanıyan şey ise Batı Afrika’nın önemli ticaret rotaları üzerinde söz sahibi olmasıydı.
İmparatorluğun denizaşırı ticaret ağının başlıca ürünleri olan altın, fildişi ve tuz, aynı zamanda zenginliğin ve gücün kaynağını oluşturuyordu. Ancak Gana İmparatorluğu’nun sahip olduğu eşi görülmemiş zenginlik bile, 1200’lerdeki Berberi saldırılarından galip ayrılmasını sağlayamadı ve imparatorluk küçük eyaletlerle bölündü. Nihayet milattan sonra 1240 yılında Gana İmparatorluğu da tarih sahnesinden silindi.
3. Mali İmparatorluğu
1200’lü yıllarda Afrika’nın batı kıyılarında hüküm süren imparatorluklarından biri de Soso isimli imparatorluktu. Ancak 1230 yılında Sundiata Keita isimli bir hükümdarın liderliğindeki insanlar, Soso İmparatorluğu’na karşı zorlu bir mücadele başlattı. Daha sonra Afrika’nın en zengin imparatorluklarından birine dönüşecek olan Mali İmparatorluğu işte bu şekilde kuruldu.
Tarih sahnesine çıktıktan sonra Batı Afrika’nın büyük bölümünde mutlak bir hâkimiyet kuran Mali İmparatorluğu, 16. yüzyıldaki çöküşüne kadar zenginliğin ve lüksün Afrika’daki merkezi konumundaydı. Özellikle altın madenciliği ve ticareti alanında oldukça önemli faaliyetlere imza atan imparatorluk, 1200’lerin sonuna kadar tüm dünyadaki altın talebinin yüzde 50’sini tek başına karşılıyordu. Tarihin en zengin insanı olarak da bilinen Mansa Musa işte bu zengin ülkenin hükümdarlarından biriydi.
4. Kuş İmparatorluğu
Yalnızca Afrika’daki değil, tüm dünyadaki en önemli medeniyetlerden birini kuran Kuşitler veya Kuş İmparatorluğu, bin yılı aşkın bir süre boyunca dünya siyasetinde önemli bir rol oynadı. Milattan önce 700’lü yılların sonunda günümüz Sudan ve Mısır topraklarında ortaya çıkan imparatorluk, uzun yıllar boyunca Afrika’nın kültür ve ekonomik hayatındaki en belirleyici unsurlardan biri olmayı başardı.
Altın, demir ve tütsü, imparatorluktaki en önemli ihraç mallarıydı ve diğer Afrika imparatorlukları gibi Kuşitler de zenginliklerini büyük oranda gelişmiş ticaret olanaklarına borçluydu. Tarihin belirli dönemlerinde kendisine siyasi olarak son derece geniş bir hareket alanı oluşturmayı başaran Kuş İmparatorluğu bu dönemlerde Antik Mısır medeniyetini bile kontrol altına almıştı. Öyle ki bu dönemlerde, Kuş İmparatorluğu’nun hükümdarları aynı zamanda Antik Mısır’ın firavunları olarak da anılıyordu.
Bununla birlikte Mısır medeniyeti ile Kuş İmparatorluğu arasındaki ilişkiler yalnızca siyasi alan ile sınırlı değildi. İmparatorluğun insanları Antik Mısır tanrı ve tanrıçalarına büyük bir ilgi gösteriyor, tıpkı Mısırlılar gibi ölülerini mumyalıyor ve hatta kendi piramitlerini inşa ediyorlardı. Ancak bu zengin kültür yapısı ve ekonomik güç bile imparatorluktaki iç ayaklanmaların önüne geçemedi. Kuş İmparatorluğu, milattan sonra 3. yüzyılın ortalarında dağıldı.
5. Songhay İmparatorluğu
Bir zamanlar Mali İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü topraklarda kurulan Songhay İmparatorluğu, diğer tüm Afrika imparatorluklarını kıskandıracak denli geniş bir coğrafyaya egemen olmayı başaran, Afrika’nın toprak genişliği bakımından en önemli imparatorluğuydu. Haliyle imparatorluk çok sayıda farklı unsurun bir arada yaşadığı çok kültürlü bir medeniyet konumundaydı.
Öte yandan imparatorluk, hüküm sürdüğü coğrafyalardaki doğal kaynaklar sayesinde diğer Afrika imparatorlukları gibi önemli bir zenginliğe sahipti. Ancak Songhay İmparatorluğu’nu diğerlerinden ayıran bazı hususlar da vardı.
Songhay İmparatorluğu, diğer Afrika imparatorluklarından farklı olarak yalnızca bir ticaret merkezi değildi. Aynı zaman oldukça önemli eğitim faaliyetlerine ev sahipliği yapıyordu. Afrika’nın hemen her bölgesinden insanlar, bu eğitim faaliyetlerine katılmak için Songhay İmparatorluğu’na geliyordu. Ayrıca özellikle Orta Doğu ve İspanya’daki akademisyenler için de önemli bir cazibe merkezi haline gelmişti. Yine de Afrika’nın bu büyük imparatorluğu 1590’ların sonunda Fas Krallığı ile giriştiği savaşlardan mağlup ayrılmaktan ve yok olmaktan kurtulamadı.
6. Zimbabve İmparatorluğu
İmparatorluğun başkenti olan “Büyük Zimbabve” şehri, günümüze kadar ulaşmayı başarabilen kale surlarına, kesme granit bloklara, taş kulelere ve kale kalıntılarına ev sahipliği yapıyor. Elbette Zimbabve İmparatorluğu’nun en net somut mirası olarak da kabul edilen bu yapılar, imparatorluktaki taş işleme ve inşaat faaliyetlerinin ne denli ileri bir boyutta olduğunu da kanıtlar nitelikte…
Afrika’daki “taş ustalarının” imparatorluğu, 13. yüzyılda kuruldu. Günümüzdeki Zimbabve ve Mozambik ülkelerinin bulunduğu bölgede hüküm süren, lokal bir imparatorluk olarak varlığını sürdürdü. İmparatorluk, var olduğu dönemlerde önemli bir ticaret merkezi haline gelse de listemizdeki diğer imparatorluklara kıyasla Afrika genelinde çok daha sınırlı bir etkiye sahipti. Öyle ki başkent Büyük Zimbabve bile, imparatorluğun 15. yüzyıldaki çöküşünün ardından, gizemli bir şekilde ortadan kayboldu.
7. Kartaca İmparatorluğu
Afrika’daki en önemli imparatorluklardan biri olan Kartaca İmparatorluğu, dünyanın da en önemli imparatorluklarından biriydi. Üstelik çok daha önemli, çok daha etkili bir imparatorluk haline gelebilirdi, Roma İmparatorluğu tarafından yutulmasaydı…
Kartaca, milattan önce 9. yüzyılda Tunus’ta, bir Fenike şehir devleti olarak kuruldu. Ancak bu küçük şehir, yıllar içerisinde Afrika ve Akdeniz’deki en önemli aktörlerden biri haline geldi. Özellikle Akdeniz’deki ticaret rotasını büyük oranda elinde bulunduruyordu. Deniz ticaretinden elde ettiği zenginlikle kısa süre içerisinde büyük bir deniz imparatorluğuna dönüşmüştü. Öyle ki imparatorluğun yaklaşık yarım milyon kişinin yaşadığı başkentinde 200’den fazla irili ufaklı liman bulunuyordu.
Ancak Kartaca’nın Akdeniz’deki egemenliği, aynı anda önemli bir tehlikeyi de beraberinde getiriyordu. Kıyının karşı yakasındaki Roma İmparatorluğu da Akdeniz üzerindeki hakimiyetini güçlendirmek istiyor, bu durum iki önemli imparatorluk arasındaki gerilimi iyiden iyiye tırmandırıyordu. İki egemen devletin çarpışması kaçınılmazdı, öyle de oldu.
Kartaca ile Roma, milattan önce 264 yılından başlayarak yine milattan önce 146 yılına kadar birden çok kez karşı karşıya geldi. “Pön Savaşları” olarak isimlendirilen kanlı mücadelelerden üstün ayrılan, Roma İmparatorluğu oldu. Bu önemli zaferin ardından Roma, etki alanın genişletmek için aradığı fırsatı bulmuş oldu. Kartaca İmparatorluğu ise tarihte az bilinen Afrika imparatorlukları arasına katıldı.
Kaynak: 1