Yusuf Atılgan‘ın işsiz değil aylak, zengin değil paralı C’sini bizimle tanıştırdığı Aylak Adam’ını sadece edebi açıdan değil içimizdeki “her şeye karşı duran”ı, “aylak”ı, “alışılmıştan kaçanı” bizimle tanıştırdığı için severiz.
Adını bile bilmesek de C’yi “bizim olmak isteyip olamadığımızı” temsil ettiği için bağrımıza basarız. O yüzden kitap boyunca onunla sokaklarda dolaşmak, sinemaya gitmek, saatlerce dışarıyı izlemek ve bu süre içinde hayatı sorgulamak bizi bir nebze de olsa kendi “sıradanlığımızdan” kurtarır.
Aykırı bir kitaptır Aylak Adam aynı ana karakteri C gibi. Aynı zamanda Türk Edebiyatı’nın en etkileyici giriş ve bitiş sözlerine de sahiptir. Bugün biraz aylaklık etmenin ve Aylak Adam C’nin sözlerinden hayatımızı sorgulamanın tam sırası o yüzden.
İlginizi Çekebilir: Yusuf Atılgan Eserleri
“Birden kaldırımdan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi…”
Diye başlar Aylak Adam.
“Herkes onun gibi değil miydi? En az umutlanmaları gerektiği zamanlar en çok umarlardı.”
“Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerde mi oluyordu?”
“Bunca lüzumsuz eşya vardı da, neden en gereken, bir sigara küllüğü yoktu. Kadınlar da böyleydi. Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu.”
“Siz anlanamaz, sen anlanır. Bazı kitaplarda sizi seviyorum’u okuyunca gülerim. Sanki siz sevilebilirmiş! Sen sevilir, değil mi?”
“Kadınların neden evlendiklerini anlayabiliyorum: Yalnız kalabilmek için.”
“Elbet sana da bakacağım. Kaşlarını çatıp dudaklarını ıslık çalar gibi uzattığın zaman. Gözlerini kaldırdığında birbirimizi göreceğiz. Biliyorum mavi gözlüsün.”
“Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır…Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez.”
“Belli çok düşünmüş beni. Anlamış. Ama anlayamadığı bir şey yok mu, benim bile anlayamadığım? “Annem diyorki…” gibi gitme kal dediğimde “Bugün olmaz” demesi gibi… Bugünün çok uzun olduğunu bilmiyor mu?
“İki çeşit içen vardır. Biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. Bir de şu çevredekilere bak. Bunlar neden içiyorlar? Toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için…”
“…Çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. Dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. Sokakta hiç gülememek için burada gülerler.”
“‘Görürsünüz adam olmayacak bu çocuk’ derdi. Konuşmazdım. Sevinirdim. Babam adamsa ben olmayacaktım.”
“İnsanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. Doğar doğmaz, o bilmeden başkaları veriyor. Ama yapışıp kalıyor ona. Onsuz olamıyor.”
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”
Diye de biter Aylak Adam, boğazımızda bir yumru bırakarak.