Listelist antik gizem avcısı Ökkeş Cicoz’un dünyanın dört bir tarafında türlü kabile ve ucubelerle tebelleş olup, sizler için derleyip getirdiği antik gizem dosyamızın ilki çok ilgi görmüştü. Merak edenler için: Ateistler Bunu da Açıklayın Dedirtecek 17 Antik Gizem
Bu yoğun ilgi karşısında, döner bıçağını ve kırbacını kuşanan Ökkeş Abiniz sizler için yine dünyanın dört bir tarafını dolaşıp yeni gizemler yeni tövbe sebepleri bulup getirdi. İlk yazının yayınlanmasından sonra tarafımıza gelen “Şu da vardı, bu da vardı” gibi dönüşlerin bir kısmına kulak verip özel isteklerin de üzerinde durulmuştur. Hazırsanız başlıyoruz. Hep söylediğimiz gibi, bugüne kadar hep İlber Ortaylı ve mahdumları konuştu: Yeter söz milletindir!
Heykeli niye gömdün mübarek?
Paskalya Adası ile turumuza başlıyoruz. Bilindiği üzere Paskalya Adası’nda taş kafalar olarak bilinen irili ufaksız(!) birçok heykel bulunmaktadır. Koca kafaları ile dikkat çeken ve dünyanın sayılı harikaları arasında gösterilen bu heykellerin, adanın eski yerlilerinin sahip oldukları edevatlarla yapmaları, hadi diyelim yapsalar bile taşımalarının mümkün olmadığı düşünülüyordu. Tarihçiler düşüne dursun, bu yerlilerin heykellerin bazılarını da kafaları dışarıda kalacak şekilde gömdükleri ortaya çıktı. Araştırmacılara göre bu şekilde yapılan heykellerin toprağa gömülmesi zor ve mantıksızdır. Varın siz düşünün gerisini.
Kafam şişti emmoğlu
Güney Amerika yerlilerinden kalan mezarlardan bu şekilde çıkan kafataslarını gören ilk araştırmacılara inme indiği kayıtlarda yer almaktadır. Daha sonra yapılan araştırmalarda, insanların daha bebeklik yaşlarında sıkı bir bezle sararak kafa taslarının bu şekilde biçim almasının sağlandığı öne atılmış ve kabul görmüştür. Ancak devam eden araştırmalar bu tezi çürütmüştür. Çünkü insanların kafatasları belli bir yaşa kadar büyüme gösterebilmektedir. Yani metabolizmamızın bir orantısı vardır. Bu kafa sarma ritüelini hala uygulayan Afrika yerlilerinde sadece alın kısmında bir eğilme görülmektedir ki Mısır firavunlarında da aynı şey söz konusudur. Yani Güney Amerika’da bulunan bu kafataslarının kafayı sarmakla oluşması mümkün değildir. Bizim tezimize göre o devirde muhabbetiyle kafaları şişiren bir zatı muhterem bu duruma sebep olmuştur.
Maça para atışıyla başlanıyor, hakem taraflara soruyor: Yazı mı UFO mu?
1680’lerde Fransa’da kullanılan bir madeni para. Aynı döneme ait birçok parada ulusal simgeler, dini simgeler kullanılırken bu bastırılan parada nedense bir UFO resmedilmiş. Neden? Sizdeyiz Mustafa Topaloğlu?
Çekicimi ver Abuzer, mamut avına gidiyoruz!
Yer Romanya, yapılan bir buz çağı kazısında; mamut kalıntılarından birine saplanmış olarak bulunan Aiud çekici olarak bilinen bu mereti ilginç kılan şey, büyüklüğü ve alüminyum kaplı olmasıdır. 1808 yılında keşfedilen alüminyumu 11.000 yıl önce bizim taş ve tahta kullandığını sandığımız insanlar çekiç yapıp neden bir mamuta atmışlardır? Bir başka açıdan bakacak olursak; aslında çekiçten çok sanki başka bir düzeneğe takılabilecek bir cihaza da benzemekte bu meret. Her eve lazım.
Mayalar bildiğiniz gibi anacım
Mayaların hayal güçlerine akıl sır erdirmek mümkün değil tabii de, yani bir insan durduk yere taşın üstüne böyle bir şey de çizmez değil mi? Valla bana taş verseler adımı yazarım. Oktay kalp Nurten falan yazarım. Ne bileyim kardeşim bu süpersonik çağda bile taşa UFO falan çizesim gelmez. Artık Mayalar nasıl bir dönemden geçiyorlarsa yani bi’ şey demiyorum.
Adem sen misin kanka?
Güney Amerika’da milyon yıllık insan eli fosili bulunması, üstelik kayaya kaynamış halde, hiç de hayra alamet değildir. Milyon yıl ne demek aklınız alıyor mu ahali?
Adem orta parmak kısa kalmış kanka
Hemen hemen yine milyon yıl önce bırakıldığı karbon testinden anlaşılan bir başka örnek de Kanada’dan geliyor. Milyon yıl önce taşlaştığı sanılan kum bir yüzeyde bir insan eli izi. Gel bir de buradan yak birader.
Frizbinin atası
Yer Çin, 12.000 yıl önce yapılmış 700 küsur taş disk. Dropa taşları olarak bilinmekte ve net bir şekilde uzaylılarla uçan dairelerle ilgili şeyler yazmakta. İlginç noktalardan biri de, taşların üstünde Türkçe, Çince, Hintçe birçok dilde yazı dillerinin kullanılması. Henüz yazıların çözümlemesi tamamlanmamış olmakla birlikte, barış kardeşlik üzerine bir şeyler olduğunun ipuçları bulunmuştur. Türkçe olan kısımlarda Mahsun Kırmızıgül’ün Kardeşlik Türküsü’nün sözlerinin yazılı olması muhtemel olup hayırlara vesile olmasını diliyoruz.
Origin of Vecihi: The Begining
Türkiye’deyiz! 3.000 yıla yakın zaman önce yaşamış Urartular döneminden kalma bir yontma taş eseri. Hala daha İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmekte. Görmek isteyenler bu hafta sonu biletini alsın gitsin baksın efendim. Çok net bir şekilde, rokettir. Tartışma götürmez. Gidin görün siz de fikirlerinizi yazın.
Bütün dünya el ele verelim bir tapınak yapalım!
Yer Lübnan, antik tapınak şehir Baalbek… Duymuş muydunuz? Selahaddin Eyyubi’nin kütüğü bu şehre bağlı misal. Yunanlar Heliopolis derler buraya. 9.000 yıl önce kurulmuş bu şehir kutsal kitaplarda bile geçiyor. En kalabalık döneminde bile asker, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı dahil 72.000 kişi yaşamış burada. Ancak şehrin yapımında kullanılan devasa taşlar, kilometrelerce ötedeki bir dağdaki madende yapılıp şehre taşınmış. Taşların ağırlıkları hesaplandığında, taşların her birinin taşınması için yüz binlerce insanın çalışması gerekiyormuş ki bu taşıma işlemi için çevredeki ülkelerin nüfusları da yeterli değilmiş ve o kadar yoğun bir işgücünün gıda ihtiyacının bölgeden karşılanması mümkün değilmiş. Aynı çağda yapılmış diğer örnek şehir ve tapınakların yapılmasından hatta Piramitlerin bile yapılmasından daha imkansız olan Baalbek’in yapımı için öne sürülen ve en mantıklı olarak görülen sav, dünyadaki bütün insanların bu şehrin yapımı için çalışmış olmasıdır, ki gereken teknoloji açığının ancak bu şekilde kapanması mümkünmüş! Yuh!
Bir taş attım milyon yıl önce tık dedi, arkeolog çıktı kızım evde yok dedi vay vay
Yer Güney Afrika, milyon yıllık işlenmiş küçük taşlar. Üstlerine çizgiler çizilmiş hatta bir tanesi zalım diktatör Darth Vader’ın ölüm yıldızına benzemez mi? Bunlar nedir, milyon yıl önce kim neden yapmıştır?
Özel Dosya: Şu dağlarda piramit olsaydım arar bulur muydun beni?
Arkadaşlar bu dosya sizi biraz sarsacak. Yer Bosna-Hersek. Yıllardır dik birer dağ olduğu sanılan nehir kıyısı şeridindeki tepelerin uydudan çekilen termal görüntülerinde birtakım gariplikler tespit edilir. Bunun üzerine arkeologlar evlerinden -aynı Amerikan filmlerindeki gibi- takım elbiseli, güneş gözlüklü abiler tarafından “Soru sormadan bizimle gelin” denilerek toplanırlar. Türk asıllı Semir Osmanagic de bu ekibin başına verilen arkeologdur. Kazılar başlar ve birkaç aylık çalışmanın sonunda dağlardan “Amanin booooo!” sesleri yükselir.
İlk önce merdivenler sonra dehliz girişleri bulunur. Lengeli fötr şapkasıyla Ökkeş Abinizi de olay yerinde görebilirsiniz, olayın şokuyla sakal kıran olduğu için bıyıkları dökülmüştür, görüntü sizi yanıltmasın.
Sonra içeriden antik kalıntılar çıkarılmaya başlanır. Kalıntıların üzerinde Balkanlar’da eşine benzerine rastlanmamış, Sümerce’nin değişik bir versiyonu olduğu öngörülen yazılar tespit edilir. Yazılar hala çözülememekle birlikte, bir krallıktan falan bahsettiği Sümerce uzmanları tarafından tek tük çözülebilmiştir.
Olay kısa sürede medyaya da yansır ve söz konusu kazı alanı genişletildiğinde Güney Amerika ve Mısır’dakilerden daha büyük bir piramitler vadisi keşfedilir. Sorulacak soru çok. Balkanlar’da piramitlerin işi ne? Sümerlerin eğer gerçekten Sümerler ise Balkanlar’da işi ne? Bu piramitlerin yaşı henüz hesaplanamadı. 25.000 yıldan daha eski olduğu düşünülmektedir ki misal Mısır Piramitleri en fazla 5.000 yıllıktır. Güney Amerika’daki benzerleri de Mısır Piramitleri ile çağdaş sayılabilir. Benzerlerinden neredeyse 20.000 yıl daha eski ve daha büyük olduğu hesaplanan Bosna Piramitleri’nin doğal olarak Aztekler, Mayalar, Mısırlılar ve Sümerlerden daha eski olması muhtemel. Çünkü ne Yunan ne de Roma kaynaklarında bu piramitlerden bahsedilmiyor! İşin garip yanı Bosna Hükümeti bangır bangır bu olayın reklamını yapmaya çalışıyor ama Batı ülkeleri şimdilik olaya tepkisiz. Temel sebep de eğer bu araştırmanın köküne inilirse tüm Batı medeniyeti tarihi tamamen değişecek. Böyle bir değişiklik gerek Hıristiyanlık tarihi gerek ise medeniyetler tarihi açısından şu ana kadar öğrendiğimiz her şeyi çöpe atabilir. Konu nadasa bırakılmış durumda. Ancak Bosna-Hersek’e giderseniz bu bölgeyi mutlaka ziyaret edin. Aklınız duracaktır.
Özel Dosya 2: Biz piramit yapmasını sizden iyi biliriz!
Orta Asya’dayız! Welcome to the holy lands of sacred nation Turkish people! Elin herifi yapıyor da biz yapamaz mıyız ulan! Aha işte benim Kubilay’ım Kubik’im, Tonyukuk’um Metehan’ım, Aybalam Gökbörüm de yapmış. Hem de bahçesine koyun heykeliynen! Türk Piramitleri benzerleri olan Çin Piramitleri gibi ilk bulunduklarında çok heyecan uyandırmışlardı. Dikkat edelim Çin Piramitleri farklıdır, Türk Piramitleri farklıdır. Çin Piramitleri daha önce bulunmuştur. Türk Piramitleri aslen birer “tümülüs”, yani mezardır. Yüce bir şahsiyetin mezarının yerini belli etmek için çevresine onun şanına yaraşır bir bina örmek için yapılan tümülüslerin zaman içerisinde çevrelerine şehirler ve en nihayetinde medeniyetler kurulur. İlginç noktalardan biri de tümülüslerin aslen bir Anadolu geleneği olmasıdır. Anadolu’da Gordiyon’da Midas’ın tümülüsü ve Nemrut Dağı bunun en göze çarpan örnekleridir. Türkler sözde 1071’de ayak bastıkları topraklardaki bir geleneği Orta Asya’ya taşıyıp devasa örneklerini nasıl yapmışlardır? Piramit furyasının en son örneklerinden olan Türk Piramitleri’nin keşfi de ilginçtir. Orta Asya bozkırında belgesel çeken bazı kuruluşlar, ulan dümdüz arazide ne alaka bu tepeler demiş bir yakından bakalım demişler. Aynı Bosna’daki gibi tepe değil piramit oldukları anlaşılmış! Çin Piramitleri’ni ise bölgeye iniş yapan bir savaş uçağı pilotu keşfetmiştir. İki gruptan oluşan piramitlerin aynı medeniyete ait olduğu düşünülürken, Çinliler ile Türklerin ayrı ayrı piramitler yaptığı zaman içerisinde anlaşılmıştır. Çin yönetimi, söz konusu keşiflerin Uygurların, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde daha fazla hak iddia etmesi ve Çin’deki Türk nüfusunun tarihi miraslarına sahip çıkmasına engel olmak için bölgeyi kapatmış ve piramitleri toprakla kapatmaya başlamıştır.
Çin devleti harekete geçmeden önce bölgeye giden arkeologlar bölgede yaptıkları kısa süreli bir temizlikten sonra, ilkinin Hunlar sonuncusunun da Uygurlar döneminde yapıldığı anlaşılan birçok piramidi ortaya çıkartmıştır. Bu piramitlerin dışı kadar içi de ilginç donelerle dolu.
Batıya göçlerine kadar insan heykeli yapmadığı düşünülen Türklerden kalma ilk insan figürlü heykeller!
Yalıtımın iyi yapılamaması sebebiyle deforme olan, ancak günümüze kalmayı başarabilen Türk mumyaları!
Bir zamanlar arazinin nasıl bir medeniyete ev sahipliği yaptığını gösteren bir uzak çekim ve hazırsanız geliyor:
Piramitlerin yapımı sırasında iç duvarlara kazındığı testler sonucu anlaşılan, “ay-yıldız” ve Oğuzların Kayı Boyu’nun, yani günümüzde Türkiye Türkleri olarak geçen Türk kavmimin, damgası olan “I Y I” sembolünün bulunması herkese “Oha” dedirtmiştir. Bu bulgu araştırmacıların yeni bir konuda ufkunu açmıştır. Türklerin İslamiyet ile birlikte kültürlerine kattıkları düşünülen ay-yıldız sembolünün kökenine inmek için bir kapı aralanmıştır. Yapılan araştırma sonucu, Orta Asya halklarının genel olarak bu sembolü kutsal gördükleri saptanmıştır. Sembol aslen hilal şeklindeki Ay’ın Venüs’ü kucaklamasını temsil etmektedir. Venüs, Yunan mitolojisinde Afrodit’tir ve Türk mitolojisinde de kadını temsil eder. Halk arasında da Çoban Yıldızı olarak bilinir. Ay ise Türk mitolojisinde erkeği ve atayı temsil eder “Ay Dede” buralardan gelen bir tanımdır. Yani bu sembol, bir anlamda aşktır, sevgidir, ailedir, erkek ve kadındır; erkeğin kadını kucaklaması, erkekle kadının buluşmasıdır. Milattan önce 1.000 yılına kadar uzanan Ay ile Venüs’ün buluştuğu ay-yıldız sembolünün manasının anlayacağınız Müslümanlıkla alakası yoktur. İslam tarihinde birçok devletin sembolü olan bu Pagan sembolünün en eski örnekleri de işte bu Türk Piramitleri’nin içinde göze çarpmaktadır. Bugün hala ulusal bayrağımızın figürleri olan Ay ile Venüs gittiği her coğrafyaya Türkler ile birlikte seyahat etmiştir. Belki de asıl manasında yatan o güzel mesaj sebebiyle hala daha gönlümüzde yeri başkadır. Görünce duygulanırız, kırmızının üstünde de çok güzel durur canına yandığımın. Ağlayasım geldi bak… Belki de tarih kitaplarında Batılılar ve Çinliler tarafından kafamıza kakıldığı kadar barbar bir millet değilizdir ha? Ne dersiniz?
Özel Dosya 3: Tarihi yeniden yazıyoruz beyler
Yer Urfa, Türkiye… Ökkeş Abiniz sizlerden gelen yoğun istek üzerine topladı tası tarağı Urfa Göbeklitepe’ye de gitti. Urfa’ya gidince artık öyle Balıklı Göl’e bakıp dönmek yok ahali! Gidilecek ve bu bölge görülecek o kadar. Çünkü bu bölge insanlık tarihini değiştirdi. Daha Stonehenge’in projesinin bile çizilmediği bir dönemde. İnsanların mağaralarda yaşadığı öngörülen, daha değil şehir oba bile olmadığı düşünülen bir dönemde birileri gelmiş, taştan bir şehir inşa etmiş!
Şehri yapmakla yetinmeyen, kim olduğu bilinmeyen bu medeniyet bir de şehrin duvarlarını hem bölgede bulunan hem de bölgede bulunmayan(!) birçok hayvan figürüyle süslemiş. Olacak iş değil! Göbeklitepe, Alman arkeologlar tarafından detaylıca analiz edildiğinde ortaya çıkan sonuçlar ise daha vurucu. Birincisi, Buz Çağı bizim sandığımız gibi karanlık bir devir değildir. İkincisi, dünyanın ilk şehri Urfa’da kurulmuştur. Üçüncüsü, Batı medeniyetler tarihinin büyük bir bölümü yanlıştır. Dördüncüsü, dinler tarihinde geçen Nuh Tufanı ile Göbeklitepe direk bağlantılıdır. Beşincisi, insanlık sandığımızdan daha eskidir. Altıncısı, Taş Devri, Kıta Avrupa’sında yaşanmış bir devirdir. Avrupa taş devrini yaşarken Anadolu’da çok ileri seviyede medeniyetler kurulmuştur. Sonuncusu, Sümer, Akad, Babil, Hitit, Urartu gibi birçok eski medeniyetin atası Göbeklitepe’de bu şehri kuran insanlardır. Bu şekilde uzayıp giden bir liste söz konusu.
Beylik bir cümleyle bitirelim: Anlayacağınız bize öğretilen tarih biraz sıkıntılı olabilir arkadaşlar.