Yunanca yıldız anlamına gelen astro ve bilgi anlamına gelen logos kelimelerinden türetilen astroloji, yüzlerce yıldır oldukça ilginç bir uğraş alanı olarak varlığını sürdürüyor. Gök cisimlerinin ve astronomik fenomenlerin, insan karakterini ve kaderini etkilediği iddiasındaki bu fenomen, kimileri için bilimsel dayanağı olmayan bir “yıldız falından” başka bir şey değil. Ancak yüzlerce yıl önce olduğu gibi bugün de astrolojiyi yaşamının merkezine koyanların sayısı az değil. Peki, astrolojinin kökenleri hakkında ne biliyoruz? Mısır, Babil, Hint ve Çin gibi kadim uygarlıkların yaşamında astrolojinin önemi neydi? İşte astroloji tarihi hakkında bilmeniz gerekenler.
Astroloji, modern zamanlarda da insan yaşamında önemli bir yeri olan ilginç bir uğraş alanı
Astroloji, kabaca gök cisimlerinin ve astronomik fenomenlerin insanın karakterini, yaşamını ve kaderini etkilediğini ileri sürüyor, gök cisimlerin hareketlerini inceleyerek insan hayatı üzerindeki etkilerini anlamaya ve öngörmeye çalışıyor.
Kimileri, herhangi bir bilimsel dayanağı olmadığı için astrolojinin yıldız falından ibaret olduğunu düşünüyor
Buna karşın astroloji yüzlerce yıldır insan yaşamındaki önemli bir unsur olmaya devam ediyor. Öyle ki günümüzde de astrolojiyi yaşamının merkezine koyan; kararlarını gök cisimlerinin hareketine göre alan, eylemlerini yıldızların konumuna göre şekillendiren insanların sayısı az değil. Öte yandan söz gelimi burçların veya astrolojiye ait diğer kavramların, modern zamanlara ait olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak durum böyle değil. Burçlar veya astroloji alanına ait diğer kavram ve pratikler kadim bir geçmişe sahip. Peki, burçların kökenleri ve astroloji tarihi hakkında neler biliniyor? Gelin, birlikte bakalım.
İlk astroloji uygulamaları milattan önce 2.000 yılında Antik Mezopotamya’da ortaya çıktı
Astrolojinin ilk yazılı örneklerine ise yine Mezopotamya’daki Asur ve Babil uygarlıklarında rastlanıyor.
Kadim zamanlardaki Babil şehrinde yıldızlar ve gezegenler, tanrılardan gelen alametleri yorumlamak için bir araç olarak görülüyordu
Ancak astroloji tarihi dikkatli bir şekilde incelendiğinde, yalnızca belirli kişilerin gök cisimlerinin hareketini ve kozmik fenomenleri yorumlama yetkisi olduğu görülüyor. Bu kişilerin din görevlileri olması ise şaşırtıcı değil. Çünkü yukarıda belirttiğimiz gibi ilk Mezopotamya’daki ilk astroloji uygulamalarının, tanrılardan gelen işaretleri yorumlamak ve açığa çıkarmak gibi ilahi amaçları vardı. Yıldızlar ve gezegenler, tanrıların mesajlarını ileten araçlar olarak görülüyordu.
Antik dönemlerde astroloji yalnızca din ve inanç sisteminin bir parçası değildi. Babil rahipleri, gökyüzünün toplumu nasıl etkileyeceğini de anlamaya çalışıyordu
Bu özel yetkili “astrologlar” gök cisimlerinin toplumu, hükümdarı ve devleti nasıl etkileyeceğini ortaya çıkarmakla da görevlendirilmişti.
Modern anlamdaki burçların ilk örnekleri de yine Antik Mezopotamya’da, Babil’de ortaya çıktı
Astroloji, Babil insanlarının yaşamında büyük bir öneme sahipti. Bu nedenle 12 astrolojik burç geliştirmeleri pek de şaşırtıcı değil. Üstelik bunlardan bazıları daha sonra Batı zodyağına dâhil edildi.
Antik Yunan, 12 yıldız burcuna takımyıldızlarının adını veren ve bunları Güneş’in yörüngesi ile hizalanmalarına göre belirli tarihlerle ilişkilendiren ilk toplumdu
Yunanca zōdiakos kyklos ifadesinden gelen ve “hayvanlar çemberi” anlamı taşıyan Zodyak kuşağında bugün bildiğimiz 12 burç yer alıyordu. Ne var ki burçlar, Antik Yunan’da bugünkü kadar popüler değildi. Antik Yunanlar, astrolojiye farklı bir noktadan yaklaşıyordu.
Antik Yunan’daki astroloji uygulamaları, göksel kehanetler aracılığıyla tanrılarla bağlantı kurmaya odaklanıyordu
Antik Yunanların “tanrılarla sohbet etmekle ilgili ritüelleri” de büyük oranda bu şekilde doğmuştu. Ancak zaman içerisinde göksel olayları daha geniş bir perspektiften yorumlayan Babil astrolojisi, Yunan kehanet uygulamalarıyla birleşti. Bu birleşim, bugün de örneklerin gördüğümüz kişiselleştirilmiş burçların geliştirilmesine yol açtı.
İnsanların kendi hayatları hakkında bilgi edinmek için yıldızları okuyup yorumlayabilecekleri fikri ilk olarak Antik Mısır’da Claudius Ptolemy tarafından geliştirildi
Ptolemy, astrolojik yorumlamanın bireysel yönüne vurgu yapan ilk önemli kişi olarak tarihe geçti. Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşayan bu astrolog ve gök bilimci, Tetrabiblos adlı metinde Batı astrolojisinin temellerini atarak, astrolojik yorumlamanın bireysel yönünü vurgulamıştı. Kişisel burç kavramı veya insanların kendi hayatları hakkında bilgi edinmek için yıldızları okuyup yorumlayabilecekleri fikri de ilk olarak burada ortaya çıkmıştı.
Elbette antik dönemlerde astroloji yalnızca Batı’daki bir uğraş değildi
Astrolojinin kadim Hint ve Çin medeniyetinde de oldukça önemli bir yeri vardı. Söz gelimi Hindistan’da astrolojiyi eski Hindu inançları ve uygulamaları ile birleştirerek göksel etkilere dair benzersiz bir bakış açısı sunan pratiklere rastlamak mümkündü.
Çin astrolojisi ise Taoist felsefeye dayanıyor, insanlara doğum yıllarına göre hayvan burçları atıyordu
Öte yandan Çin astrolojisi ve uygulamaları medeniyetin sosyal yaşamını ve kültür alanını da ciddi şekilde etkiliyordu.
Astroloji Orta Çağ’da da oldukça popülerdi
Özellikle de insanların gündelik yaşamına derinde etki ediyordu. Dönemin doktorları, astronomları ve farklı alanlarda faaliyet gösteren bilim insanları astroloji ile yakından ilgileniyordu. Ayrıca astroloji dönemin bir diğer ilgi çekici uğraş alanı olan simyanın gelişimine de önemli katkılar sağlamıştı.
Orta Çağ’ın son dönemine gelindiğinde astroloji, sarayın vazgeçilmez unsurları arasında yer alıyordu
Örneğin 14. yüzyıl Avrupa’sında astrologlar genellikle kraliyet saraylarında ikamet ediyordu. Burada düzenli olarak hükümdarlar için burç yorumluyorlardı. Söz gelimi Fransa Kralı V. Charles’ın astroloji merakı farklı medeniyetlerdeki astrolojik metinleri tercüme ettirecek kadar ileri bir seviyedeydi. Ancak astrolojinin Avrupa’daki muteber konumu 15. yüzyılda sarsılacaktı!
Astroloji 15. yüzyılda İngiltere’deki cadı mahkemeleri sırasında büyücülük ve paganizmle ilişkilendirildi
Bu ise Avrupa kraliyetindeki gökyüzü ilgisinin azalmasına neden oldu ve astroloji tarihi için önemli bir kırılma meydana getirdi.
Astrolojiye yönelik ilgi Rönesans döneminde, kişisel ve felsefi bir boyutta yeniden yükseldi
Bu dönemde Hristiyan inancı ile doğa bilimleri arasındaki çatışmalar da yeni astroloji anlayışını şekillendiren unsurlar arasında yer alıyordu. Bu ise özel astroloji pratiklerini ortaya çıkardı. Astroloji çizelgeleri, yıldız haritaları ve burç takvimleri çoğunlukla bu dönemde oluşturuldu.
Bilimsel Devrim ve Aydınlanma Çağı sebebiyle astroloji ve burçlar bir kez daha popülerliğini kaybetti
Bu doğrultuda söz gelimi 17. yüzyılın sonunda astroloji uygulamalarına nadiren rastlanıyordu. Burçların tekrar popüler olabilmesi için 20. yüzyılı, gazetelerdeki “burç yorumu sayfalarını” beklemek gerekecekti.
Prenses Margaret için yazılan bir burç yorumu yazısı 1930’da İngiltere’deki Sunday Express gazetesinde yayımlandı
İngiliz astrolog R.H. Naylor tarafından kaleme alınan yazı, ilgi çekici burç yorumu tekniklerini kullanıyor ve yaşama gözlerini yeni açan prenses için oldukça ilginç iddialarda bulunuyordu. Haliyle yazı, kamuoyunda büyük bir ilgiyle karşılandı. Naylor, daha fazla burç yorumu yazısı yazması için görevlendirildi. “Yıldızların Kehanetleri” isimli gazete köşesi bu şekilde ortaya çıktı. Gazetelerdeki burç sayfaları takip eden süreçte başta ABD olmak üzere farklı ülkelerde de popüler hale geldi.
Astroloji, günümüzde de popüler bir uğraş alanı olarak varlığını koruyor
Özellikle de Z ve Y kuşağı arasında. Ancak uzmanlara göre bu popülerliğin sebebi kadim zamanlardakinden biraz farklı. Zira bugün astroloji kadim Astronomik kökenlerinin ötesinde, insanların bir topluluğa ait olma duygusunu besliyor.
Kaynak: 1