AŞKIN NÖROBİYOLOJİSİ
Evet, doğru okudunuz. Aslında aşk da matematiksel ve daha çok bilimsel. Genelde birine âşık olduğunuzda yapacağınız birçok istemsiz hareketler kendinizi ele verir. Peki ya bunların tamamen beyinden kaynaklandığını söylesem?
Beynimiz işlevlerine göre birçok alana ayrılmıştır. Aşk ile bağlantılı olan frontal, parietal ve temporal korteksler; görme, koklama, duyma ve dokunma gibi başlıca duyularımızı harekete geçirir. Bütün duygular gibi ekdokrin hormonları aşk duygusunda da etkililerdir ve hepsi muazzam hızda, nizami bir şekilde çalışır.
Öncelikle oksitosin, nam-ı değer aşk hormonu, mutluluk hormonu vs. hipotalamus tarafından üretilip hipofiz bezinde depolanır. Bu hormon annelik duygusu, cinsel ilişkiden haz alma gibi durumlarda etkilidir. El ele tutuşmak, sarılmak vb. davranışlar da bu hormonun salınımını yükseltir. Çiftlerin birbirine daha yakın hissetmesini ve bağ kurmalarını sağlar. Bu hormon aynı zamanda huzur, hoşnutluk gibi mutluluk veren durumları da yaratır. Vazopressine gelecek olursak sadakat hormonu da dediğimiz vazopressin, bağlılık duygusunu yükseltir. Daha çok fiziksel ve duygusallıkla ilgilidir. Ayrıca uzun süreli ve tek eşlilikte etkilidir. Adeta bir savaşçı olan vazopressin bölgesini ve eşini korumak için sürekli uyanıktır. Oksitosin ile tam anlamıyla ters orantılı diyebiliriz çünkü cinsel ilişki sırasında kadında oksitosin, erkekte vazopressin artışı olur. Bu durumda bu hormonlar arttıkça testesteron, testesteron arttıkça da oksitosin ve vazopressin azalır. Yapılan araştırmalarda testesteron düzeyi yüksek olan erkeklerin eşlerini aldatma, daha sık boşanma veya evlenmeme gibi durumlara rastlanılmıştır çünkü bağlılık, sadakat hormonu olan vazopressinin yeterince uyarılmadığı görülür.
Aşk, insanın hatta beynin bir çeşit haz kaynağıdır. Dopamin, coşku ve adrenalin hormonudur. Herhangi bir şeye bağlanıp bağlanmayacağımıza da beynimizin bu kısmı karar verir. Partner ile geçirilen zaman, iletişim gibi durumlarda dopamin artışı oluşur ve kişide tıpkı alkol, sigara ve uyuşturucu gibi maddelere duyulan bağımlılık gibi kişiye veya oluşturulan, ödül mekanizmasına etki eden duyguya bağımlılık oluşur. Aşk acısı dediğimiz olgu da burada ortaya çıkar. Dopamin miktarı azalınca tıpkı uyuşturucu madde yoksunluğu gibi belirtiler ve depresyon görülebilir. Kişi kaybettiği duyguyu yeniden yaşamak ister.
Mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin bence en sevdiğimiz hormon. Serotonin yüksekken kişi enerjik, keyifli hisseder. Duygusal ilişkinin baş tacıdır serotonin ama âşık olma ile ilgisi hala tartışılır. Çünkü dopamin arttığı zaman serotoninde azalma meydana gelir. Kişi kendini mutsuz, negatif, depresif hisseder. Hatta bazı durumlarda panik atak, obsesif kompulsif bozukluk vb. rahatsızlıkları ortaya çıkarabilir. Artışında ise takıntılı aşk haline sürükleyebilir.
SAVAŞ ya da KAÇ!
Aşk ile bağlantılı olduğu düşünülen bir diğer bölge de amigdaladır. Amigdala beynin, savaş ya da kaç mekanizmasını etkinleştirir. Bu mekanizma stres ve duygusal durumlarda etkinleşir. Herhangi bir stres veya korku halinde hipotalamus hemen hormon salınımını başlatır. Dopamin gibi hormonlar hemen kana karışır, hipofiz ve böbreküstü bezlerine sinyaller gönderilir ve mekanizma başlatılır.
Peki fiziksel olarak ne gibi uyarılar alırız derseniz;
• Kalp atışları hızlanır (koşmak gerekir diye)
• Akciğerlerdeki bronşlar genişler (nefes alıp verme kapasitesi için)
• Göz bebekleri büyür (görmenin iyileştirilmesi için)
• Glikojen, glikoza dönüştürülür (daha fazla enerji için)
• Mide sindirimin çoğunu durdurur (kanın hayati organlara sevki için)
• Kas gücü artar (ekstra hız ve kas gevşekliği)
Bu sıraladığım maddeler âşık olduğumuzda da aynı şekilde işler. Çünkü beyin aşkı tanımaz, yabancı bir duygu olan aşk için hemen Savaş ya da Kaç mekanizmasını devreye sokar. Özellikle kalp atışlarında hızlanma, göz bebeklerinin büyümesi gibi durumları hemen hisseder ve görebiliriz. Karşımızdaki kişinin gözlerinden ve kalp atış hızından da o anki duygusunu anlamak da mümkündür.
Peki Aşkın Gözü Kör mü?
Amigdala burada da devreye giriyor. Aslında korku, endişe gibi duyguları yöneten bu bölge etkinleşip, beynin ön lobunda yani prefrontal kortekste bulunan insanın kişiliğinin belirlenmesi, karar verme, sosyal davranışları kısaca karakterini baskılar. Karşısındaki insana tolerans artar, hatalarını görmemeye başlarız. Aynı durum anneler için de geçerli. Kuzguna yavrusu şahin görünür mü? Evet gerçekten görünür.