Aşk, hepimizin bünyesini allak bullak eden; çoğu zaman uzak durmaya çalıştığımız ama bu çabaların genelde sonuç vermediği bir “ruh hali”. Hele ki bir defasında aşk yüzünden mutsuz olduysanız, ikinci kez aynı hatayı yapmamak için insanüstü bir çaba sarfedersiniz. Bir yandan aşık olduğunuz zamanki “güzelliğinizi” özler bir yandan da bunu yaşama ihtimalinizi gördüğünüz her yerden, her insandan koşarak kaçmak istersiniz.
Biliyoruz; uzaydayız ve hepimizin kafası karışık. Üzülmemek diye bir şey zaten yok. Ancak üzülmekten kaçamasak bile, yakalanana kadar koşmayı deneyebiliriz. İşte aşk yüzünden üzülmemek için alabileceğiniz bazı tedbirler.
Birine aşık olduğunuzda, o duygunun “bireyselliğinin” farkında olmak ve hissettiklerinin sorumluluğunu almak
Ona aşık olurken fikrini sormadınız. Dolayısıyla bu duygunun sorumluluğu tamamen size ait. Eğer bu düşünceyi gerçekten benimseyebilirseniz; hiçbir zaman karşınızda suçlayacağınız biri de olmaz. Çünkü karşınızdakini suçlayarak ona zarar vermiş olmazsınız ama kendinizi ciddi biçimde yormuş olursunuz.
Daha en başından olabilecek en kötü senaryoyu düşünmek
Biliyoruz kulağa çok hoş gelmiyor ve bu ne kötümser bir bakış açısı diye düşünüyorsunuz. Ancak başınıza gelebilecek en kötü senaryoya kendinizi en başından hazırlarsanız; gerçekten o durumla karşılaştığınızda daha az üzülürsünüz. Zaten en kötü ne olabilir ki? Bu arada beynimizin, daha önce hayal ettiği bir sahneyle gerçekten karşılaştığında, o sahnenin daha önce yaşanmış olduğu izlenimine kapıldığı, bilimsel bir gerçek.
Kendi hayatınızın izini iyi sürmek ve beklentilerinizi sınırlandırmak
Karşımızdaki insanın hayatını irdelemek ve o insanın bize ne kadar uygun olduğunu düşünmek yerine; kendi hayatımızın izini iyi sürmeliyiz. Böylece kendi hayatımızdaki eksiklikleri fark eder, bu eksikliklerin yerine de “bir insanı” koymaya çalışmayız. Diğer türlüsü karşımızdaki insana gereksiz sorumluluk yüklemek olur çünkü.
Sadece hissettiğiniz gibi davranmak
Bu aşk için yapacağımız her şeyi kendi isteğimizle yapmamız da çok önemli. Üzerine çok düşünmeden, herkese fikir sormadan; sadece ne yapmak istediğinize odaklanmalısınız. Çok fedakar biri olabilirsiniz; bu size iyi hissettiriyor da olabilir. Ancak aynı şeyi karşınızdakinden beklemek, mutsuzluktan başka bir şey getirmeyecektir size.
Duygularınızın yoğunluğu yüzünden paniğe kapılmamak
Çok yoğun hissediyor ve böyle hissetmekten korkuyor olabilirsiniz. Ve böyle olunca, işin içine gereksiz kaygılar girebilir. Eğer yapabiliyorsanız, kendinize bu kadar yoğun hissettiğinizi itiraf etmemeyi deneyin. Her zaman çok dürüst olmaya gerek yok değil mi? Bu duyguyu, sizi ele geçirmesine izin vermeden sakince karşılayabilirsiniz belki de. Yerse. 🙂
Üretilen kaygıların vücudunuzdaki kimsayal değişimden kaynaklandığının bilincinde olmak
Aşk konusunda yapılmış çok sayıda araştırma var ve bunlardan biri de şöyle: Aşık olan insanların beyninde mutluluk hormonu olarak bilinen serotonin azalıyor. Bulunan düşük serotonin hormonu seviyeleri, obsesif kompulsif bozukluk sergileyen hastalarda ortaya konan serotonin eksikliği ile benzerlik gösterdiğinden kişi, aşık olduğu insanı aklından çıkaramıyor. Bu yüzden panik yapmayın, her şey hormonlarla ilgili. Gereksiz takıntılara kapılmak yerine bu durumun farkında olup sakinleşmeye çalışın. Ki sonrası üzüntü olmasın.
Onu tanımadan önce de “yaşıyor” olduğunuzu sık sık hatırlamak
Hayatınız onu tanıdığınız gün ya da ona aşık olduğunuz an başlamadı. Öncesinde de gayet güzel bir hayatınız olduğunu; aşık olduğunuz insan yanı başınızdayken bile unutmamalısınız. Bir insanı vazgeçilmez kılmak, size yük olduğu kadar ona da yük olacaktır çünkü.
Arkadaşlarınızı asla ihmal etmemek
Hayatta her şeyi doğru yerine koymak gerek. Aşk, ömrü sürekli tartışılsa da , “bir ömrü” olduğu konusunda hemfikir olduğumuz bir şey. Ve genelde birine aşıkken, insan tüm hayatını o aşkla dolduruyor. Oysa çok daha kıymetli şeyler var; ailemiz ve sahip olduğumuz çok değerli arkadaşlarımız gibi. Çünkü o ilk heyecan geçtikten ve siz arkadaşlarınızın hayatınızda kapladığı büyük yeri fark ettikten sonra, her şey için geç kalmış olabilirsiniz. Ayrıca yine aynı aşk yüzünden büyük üzüntülere düştüğünüzde, sizi hayata yeniden döndürecek şey; muhtemelen o geç kaldığınız arkadaşlarınız olacaktır.
Ve her zaman “canım kendim”
Bir insanı ne kadar çok severseniz sevin; onun için ne kadar çok fedakarlıkta bulunursanız bulunun; kendi değerinizi daima korumaya çalışın. Siz kendinize değer verirseniz, karşınızdaki bunu önce fark edecek, sonra bunu kabul edecektir. Onu sevdiğiniz kadar kendinizi de sevmelisiniz; kurtulma ihtimaliniz olmayan tek şey kendinizsiniz çünkü. Çünküüü… Canım kendim. <3