Arkeologlar 18. yüzyıldan beri belirli metotlar belirleyerek yer altına gömülmüş uygarlık kalıntılarını gün yüzüne çıkarıyor. Uygarlığın izi bazen muhteşem manzaralı bir ovada bazen de lağım çukurlarında sürülüyor. Arkeologların yaptıkları iş doğası gereği zaten zorken, karakteristik kokuya sahip bir kazı alanında uygarlık kırıntısı aramak tahmin edeceğimizden daha zor bir göreve dönüşüyor. Bugüne kadar adeta kokulu bir zaman kapsülü olan bu lağım çukurlarından birbirinden değerli arkeolojik hazine çıkarıldı. Gelin onlardan bazılarını birlikte inceleyelim.
1. Zürafa Bacağı – Pompeii Kanalizasyon Drenajı / İtalya
İtalya’nın kısmi özerk bölgesi Campania’da bulunan Pompeii Antik Kenti, 24 Ağustos 79 tarihinde Vezüv Yanardağı’nın patlaması sonucu volkanik küllerin altına gömülerek yok olmuştu. Günümüzde bir çocuğumuz Pompeii’yi trajik sonuyla hatırlıyoruz. Ancak Pompeii Roma İmparatorluğu’nun en hareketli sahil kentlerinden biriydi. 2014 yılında şehrin en işlek mahallelerinden biri olan Porta Stabia’da 20 lokantanın olduğu bir alanda kazı çalışmaları yapıldı. Araştırmalar MS. 1. yüzyılda burada yaşayan insanların ilginç yiyecekler tükettiğini ortaya koydu. Şehrin kanalizasyonunu inceleyen bilim insanları, Pompeii halkının yedikleri gıdalardan sosyoekonomik durumlarını tespit etmeye çalıştı. Bazı lokantaların kanalizasyonlarında; zeytin, mercimek, meyve ve balık gibi yerel, ucuz ve kolayca bulunabilen yiyecek kalıntıları bulunuyordu. Daha merkezi konumdaki başka bir lokantada ise zürafa bacağına rastlandı. Avrupa’ya ilk ayak basan zürafa MÖ 46 yılında İskenderiye’den dönüşte Jül Sezar tarafından Roma’ya getirilmişti. Ancak Pompeii’de bulunan bu kalıntı, İtalya içinde bulunan tek zürafa kemiğiydi. Arkeologlara göre kanalizasyonda bulunan bu kemik kentin; gelişmiş ticaretini, zenginliğini, çeşitliliğini ve seçkinliği simgeliyordu.
2. Roma Altını Oniks Yüzük – Vindolanda Kalesi / İngiltere
Vindolanda Kalesi, İngiltere’yi kuzey ve güney olarak ikiye bölen Hadrian Duvarı yakınlarında bulunan bir Roma garnizonuydu. Burası Antik Roma insanının hayatlarına dair önemli bilgiler öğrendiğimiz muhteşem bir arkeolojik kazı alanı. Vindolanda’yı önemli kılan bir başka detay, 2014 yılında burada bulunan konutların birinde oldukça rahat görünen bir klozet kapağının keşfedilmesiydi. Bölgedeki çalışmalar devam ederken ertesi yıl, tam da klozet kapağının bulunduğu yerde altın bir yüzük ortaya çıkarıldı. Tarihçilere göre, Medusa tasvirinin bulunduğu bu yüzük oldukça pahalıydı. Bu nedenle yüzüğün aile yadigarı olabileceği düşünüldü. Ancak belli ki yüzüğü düşüren kişi, tuvalet deliğinden çıkarmaya tenezzül etmemişti.
3. Konstantin Heykeli – Cloaca Maxima / İtalya
Arkeologlar 2005 yılında, dünyanın en eski kanalizasyon sistemlerinden biri olan Cloaca Maxima’yı temizlerken, pasajlardan birinde İmparator Konstantin’in devasa bir heykelini buldular. Cloaca Maxima, Antik Roma’da en büyük lağım anlamına geliyordu. Bu yapının yapılmasının en temel amacı Roma Forumu’ndaki bataklığın kurutulması ve şehirdeki atık suların Tiber Nehri’ne taşınmasıydı. Arkeologlara göre, devasa Konstantin heykelinin kanalizasyonda bulunması tesadüf değildi. 306’dan 337’ye kadar hüküm süren Konstantin, Hıristiyanlara yönelik zulmü sona erdirmesiyle biliniyor. Tarihçiler, pagan halkın imparatora çok kızgın olduğu için onun heykelini lağıma attıklarını iddia ediyor. İkinci bir olasılık ise suyu kanalizasyondan uzak tutmak için heykelin barikat olarak kullanılmış olabileceği. Bu değerli Konstantin Heykeli de lağım çukurlarından çıkarılan bir diğer arkeolojik eserler arasında yer alıyor.
4. Catherine de Medici’nin Altın Tokası – Fontainebleau Sarayı Tuvaleti / Fransa
Eşi, II. Henry’nin hükümdarlığı döneminde Fransa kraliçesi olan Catherine de Medici, oğullarının tahta geçmesiyle anne kraliçe olmuştu. 16. yüzyıla damgasını vuran kraliçenin günümüze ulaşan çok az kişisel eşyası bulunuyor. O eşyalardan biri Paris yakınlarında bulunan Fontainebleau Sarayı’nın restorasyon çalışmalarında ortaya çıkarıldı. Sarayın ortak tuvaletinde kazı çalışmaları yapılırken sürpriz bir parçayla karşılaşıldı. Sarayın foseptik çukurunda altın materyalden yapılmış 9 santimetre uzunluğunda bir saç tokası bulundu. Tokada kraliçenin baş harflerinden oluşan simgeler bulunuyordu. Aynı zamanda beyaz ve yeşil renkleriyle süslenmişti. Tarihçilere göre, beyaz ve yeşil renkleri Medici ailesini simgeliyordu. Böylece saç tokasının sahibi çabuk belirlendi. Kraliçenin tokasının neden ortak tuvalet alanında bulunduğu büyük tartışmaları beraberinde getirdi. En fazla kabul gören teoriye göre, kraliçenin tokası çalınmıştı ve yakalanmak istemeyen hırsız tokayı foseptik çukuruna attı.
5. Vajinal Şırınga – Zwolle / Hollanda
Lağım çukurlarından çıkarılan bir diğer arkeolojik eser de vajinal şırınga. 2001 yılında Hollanda’nın Zwolle kentinde belediye arkeologlarınca bir kazı başlatıldı. Kazı esnasında bir evin lağım çukurunda 17. yüzyıldan kaldığı tespit edilen ve penise benzeyen iki ahşap nesne bulundu. İlk ortaya çıkarıldığında bu nesnelerin seks oyuncağı olabileceği düşünüldü. Ancak detaylı incelemelerin ardından penis şeklinde tasarlanan nesnenin vajinal şırınga olduğu tespit edildi. Vajinal şırınganın ilki 23, diğeri ise 16 santimetre uzunluğundaydı. Şırıngalar, vajina içine su püskürtülmesi amacıyla kullanılmıştı. Sabun ve su karışımının vajina içine enjekte edilmesi, 17. yüzyılın en yaygın doğum kontrol yöntemlerinden biriydi.
6. Kuzey Amerika’nın En Eski Bowling Topu – Boston / ABD
Bowling Amerika’ya ilk kez İngiliz, Alman ve Hollandalı yerleşimciler tarafından getirildi. Oyunun bir versiyonu olan çim bowlingi, iki tarafından basık bir topla, “Jack” ismi verilen daha küçük bir topa atış yapılarak oynanırdı. 1994 yılında Katherine Nanny Naylor’un harebeye dönmüş olan evinde yapılan çalışmalar, en eski bowling topunun bulunmasıyla sonuçlandı. Bu durum arkeologların beklemediği bir gelişmeydi. Çünkü 17. yüzyılda çim bowlingi yetkililer tarafından bir tür kumar olarak değerlendiriliyordu. Bu nedenle oynanması yasaklanmış bir spordu. Hala mükemmel durumda olan bowling topu belki de bu nedenle tuvalete saklanmıştı.
7. Dildo – Eskrim Okulu / Polonya
Lağım çukurlarından çıkarılan bir diğer arkeolojik eser de bu dildo. Arkeologlar 2015 yılında Polonya’nın Gdansk kentinde 250 yıllık yapay bir penis buldu. Kazı çalışmalarının yapıldığı alan 18. yüzyılda kullanılmış bir eskrim sporu okuluydu. Seks oyuncağı, ahşap ve hayvan tüyüyle doldurulmuş dışı ise deri ile kaplanmıştı. Uzmanlar, dildosuyla tuvalete giren bir öğrencinin oyuncağını yanlışlıkla düşürmüş olabileceğini iddia ediyor.
8. 82.000 farklı nesne – Philadelphia / ABD
2014 yılında Commonwealth Heritage Group’tan arkeologlar Philadelphia’da bir kazı çalışması yapıyordu. Çalışmalar sırasında 12 adet dış mekân tuvaleti gün yüzüne çıkarıldı. Tuğlayla örülmüş olan bu tuvaletlerin içinde tam 82.000 parçalık bir koleksiyon bulunuyordu. Eserlerin çoğu Amerikan Devrimi döneminden kalmıştı. Kataloglanan eşyalar arasında; ruhsatsız bir tavernanın cam eşyaları, Amerika’nın 300 yıl önceki silüetini gösteren seramik bir kap, madeni paralar ve matbaa malzemeleri bulunuyordu. Uzmanlara göre insan dışkısı, tarihi eserlerin bozulmadan günümüze ulaşmasına neden olmuştu. Bir kısmı Amerikan Devrimi Müzesi’nde sergilenen bu eserler, ABD’nin gizli kalmış tarihini gün yüzüne çıkarıyor.
Kaynak: 1