Antik Yunan mitolojisi ortaya çıktıktan binlerce yıl sonra bile popülerliğini korumayı başarıyor. Çünkü Antik Yunan mitolojisi, hem sosyolojik hem de edebi anlamda son derece ilginç unsurlarla dolu. Örneğin mitolojideki tanrıların hemen hepsi “antropomorfik” yani “insan biçimli” bir şekilde tasvir ediliyor. Bu durum, Antik Yunan’ın tanrılarını, sınırsız tanrısal güçlere sahip fakat insani zaaflarla dolu varlıklar haline getiriyor. Olimpos’un zirvesinden dünyaya hükmeden Zeus’tan savaş tanrısı Ares’e kadar bütün tanrılar zaman zaman tıpkı insanlar gibi açgözlü, kıskanç veya mutlu olabiliyor! Elbette insana özgü bu zaafların, Antik Yunan tanrılarına yüklediği başka bir duygu daha var: Öfke.
Mitolojinin sonsuz kudret sahibi canlılarının zihinleri, bazı özel durumlarda öfke tarafından tamamıyla ele geçirilebiliyor. Öyle ki tanrıların bu öfke karşısında verdikleri kararlar akıl almaz derecede korkunç bir hale gelebiliyor. Antik Yunan tanrılarının gazabı ise en net haliyle “cezalarda” ortaya çıkıyor. İşte Antik Yunan mitolojisinde yer alan en acımasız 5 ceza…
1. Akteon’un geyiğe dönüştürülmesi
Yunan mitolojisindeki en önemli avcılardan biri olan Akteon, aynı zamanda mitolojideki en korkunç şekilde cezalandırılan karakterlerden. Üstelik bu korkunç cezanın sebebi yalnızca talihsiz karakterin “yanlış zamanda yanlış yerde olması!”
Avcı Akteon, Boeotia ormanlarında korkunç köpekleriyle birlikte avlandığı bir gün, tamamen tesadüf eseri, ormandaki nehirde yıkanan tanrıça Artemis’i görüyor. Bu olay nedeniyle büyük bir öfkeye kapılan Artemis, aslında suçlu olmadığı halde Akteon’u geyiğe dönüştürüyor. Korku ve panik içerisinde ormanın derinliklerine doğru koşmaya başlayan Akteon, kendi av köpekleri tarafından yakalanıyor ve parçalara ayrılıyor…
2. Prometheus’un sonsuz cezası
Antik Yunan mitolojisinde yüksek öngörüsü ve kurnaz doğası ile bilinen Prometheus, Olimpos tanrılarından önce dünyayı yöneten Titan sınıfına mensup önemli bir karakter. Bununla birlikte Prometheus’un hikâyesi, kendisini ve tüm insanlığı korkunç bir sona sürükleyen bazı kırılma anları ile dolu…
Tanrılar ve insanlar arasındaki mücadelede insanlardan taraf olan Prometheus, Olimpos Dağı’ndan ateşi çalar ve insanlığa armağan eder! Ancak bu kıymetli armağanın insanlığa bahşedilmesi tanrıların tanrısı Zeus’u bir hayli öfkelendirir. Bunun üzerine Zeus, insanlığın var olan tüm kötülüklerle tanışmasına neden olacak Pandora’nın yaratılmasını emreder. Ancak Zeus’un öfkesi dinmemiştir. Prometheus da cezalandırılmalıdır, hem de en ağır şekilde!
Böylece Prometheus, Zeus tarafından Kafkas Dağları’nda bir kayaya zincirlenir. Fakat cezası bu kadarla sınırlı değildir. Her gün büyük ve korkunç bir kartal, Prometheus’un yanına gelir ve Prometheus’un ciğerini yer! Ancak ölümsüz bir varlık olan Prometheus’un kartal tarafından parçalanmış ciğeri, her akşam yeniden oluşacak, böylece bu dayanılmaz işkence sonsuza kadar devam edecektir…
3. Tantalos’un açlığı
Antik Yunan mitolojisindeki en acımasız cezalardan birine çarptırılan Tantalos, mitolojiye göre tanrı soyundan gelen kudretli bir kraldı. Bu nedenle Olimpos tanrıları ile son derece yakın ilişkilere sahipti. Ancak bu kudretli kralın bazı kusurları vardı…
Tantolos, tanrıların sofrasından yalnızca tanrılara ait olan “Ambrosia” isimli yiyecekten çalıyordu. Bununla birlikte tanrıların sofralarında duyduğu sırları ve bilgileri de insanlarla paylaşmaktan çekinmiyordu. Elbette Tantolos’un affedilemez suçları tanrılar tarafından öğrenildi ve bir zamanların kudretli kralı için, acımasız bir ceza arayışı başladı. Fakat tanrılar Tantalos’un cezasını bulmakta hiç de zorlanmadı.
Ünlü kral, binbir çeşit meyveyle dolu dalları olan bir ağacın altında, bir su havuzuna hapsedildi. Ancak ne zaman bir meyve koparmak için ağacın dallarına uzansa dallar yer değiştiriyor, ne zaman su içmek istese, havuzdaki su ondan uzaklaşıyordu. Tantalos, sonsuz sayıda meyve ile dolu bir ağacın altında açlığa, berrak sularla dolu bir havuzun içinde susuzluğa mahkûm edilmişti…
4. Niobe’nin kibri
“Kibir” zaman zaman Olimpos tanrılarında da görülüyordu, ancak yine de tanrılar kibirden hoşlanmıyordu! Tantalos’un kızı Niobe’nin korkunç bir şekilde cezalandırılmasına neden olan şey de yine gözünü kör eden kibriydi!
Niobe, tanrılara dayanan soyundan ve kendi güzelliğinden büyük bir memnuniyet duyuyordu. Ancak asıl ve en büyük övünç kaynağı evlatlarının sayısıydı! Niobe, 7 erkek 7 kız olmak üzere 14 evlat dünyaya getirmişti…
Thebes halkı, tanrılar Apollon ve Artemis’in annesi Leto’nun onuruna bir ziyafet düzenlediğinde Niobe’nin kibri bir kez daha zihnini ele geçirdi. Ziyafet Leto için değil, kendisi için düzenlenmeliydi. Çünkü dillere destan bir güzelliği, tanrılara uzanan bir soyu ve 14 çocuğu vardı. Oysa Leto, yalnızca iki çocuk sahibiydi.
Elbette Niobe’nin kibri, Apollon ve Artemis’in öfkelenmesine neden oldu. Apollon Niobe’nin 7 erkek çocuğunu, Artemis ise 7 kız çocuğunu öldürüldü! Büyük bir keder yaşayan Niobe, bir efsaneye göre Titanlar tarafından acısının dinmesi için, bir efsaneye göre de Zeus tarafından acısının sonsuza dek sürmesi için taşa dönüştürüldü…
5. İo’nun seyahati
Olimpos kralı Zeus, pek çok özelliğinin yanı sıra “çapkınlığıyla” meşhurdu. Zeus’un çapkınlığı nedeniyle korkunç bir sona mahkûm edilecek kişi ise İo’dan başkası değildi…
Mitolojiye göre Zeus’un eşi Hera, Olimpos kralının kendisini sürekli aldatmasına büyük bir öfke duyuyordu. Bu öfkenin en trajik kurbanı ise Zeus tarafından baştan çıkarılan İo oldu. Zeus, İo’yu Hera’dan saklayabilmek için onu beyaz bir ineğe dönüştürdü. Ancak Hera, her şeyin farkındaydı. Bu nedenle Zeus’tan ineği kendisine hediye etmesini istedi. Zeus, isteksiz bir şekilde de olsa, ineği eşine hediye etmek durumunda kaldı. Daha sonra Hera, hizmetçisi Argos Panoptis’e “ineği sürekli gözlemesini ve Zeus’u inekten uzak tutmasını” emretti. Fakat Zeus bu güvenlik önlemlerinden kurtulmanın ve İo ile birlikte olmanın yollarını bulmuştu…
Böylece öfkesi daha da büyüyen Hera, İo’yu son derece sert bir şekilde cezalandırmaya karar verdi ve beyaz ineğe musallat olması için bir sinek gönderdi. Sineğin ısırıkları nedeniyle katlanılmaz acılar çeken İo, hiçbir zaman durup dinlenmeden koşmaya, tüm dünyayı dolaşmaya, sonu gelmeyen bir seyahate çıkmaya mahkûm olmuştu…
Kaynak: 1