Cinsiyet kimliği üzerine özellikle son yıllarda pek çok konu tartışılıyor. Ancak toplum tarafından dayatılan cinsiyet kimliği normları da yavaş yavaş yıkılmaya başladı. Özellikle yeni yetişen Z kuşağı bu konuda son derece bilinçli ve queer haklarına son derece önem veriyorlar. Toplumdan bağımsız olarak bireyler kendi cinsel kimliklerini yaratıyor. Erkekler oje sürebiliyor ya da kadınlar daha maskülen davranabiliyor. Toplumsal cinsiyet kimliği gereği erkekten daha sert kadından daha naif davranılması beklenirken, son dönemde ise bu tabular yıkılıyor ve aslında bu durum kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına da yardımcı oluyor. Bu kalıpları yıkan bazı bireyler hem maskülen hem de feminen özellikler sergiliyor. Bu tip kişilere Androgyny (androcini) adı veriliyor. Bazı kaynaklarda bu kavram “androjen cinsiyet kimliği” olarak geçiyor. Peki androcini nedir? Gelin, daha detaylı bakalım.
Androcini ya da androjenlik, eril ve dişil özelliklerin bir kişide birleşimi. Yani bir kişinin cinsiyetinden bağımsız olarak hem maskülen hem de feminen özellikler sergilemesi olarak tanımlanıyor
Androcini kimliğe sahip bireyler, kadının feminenliği ve erkeğin maskülenliğini bir kenera bırkaıp, bu rollerden sıyrılıyorlar. Bu ise toplumda kadın ve erkek arasındaki eşitliğin artmasına olanak tanıyor
Örneğin, birkaç sene öncesine dek ev işlerine yardım eden erkekler “hanım kılıklı” olarak tanımlanırken, şu an bu durum azalmış durumda. Ev işleri yapmak kadının cinsiyetine yüklenen bir sorumlulukken ve bu nedenle de feminen bulunuyorken, şimdilerde pek çok erkek ev işlerine yardım ederek maskülenitenin toksik kırılganlığını aşmış oluyor.
Bu kimliğe sahip bireyler, her iki cinsiyetin de özelliklerini sergiledikleri için kendilerini “cinsiyetsiz” olarak tanımlayabilirler. Kendisini herhangi bir cinsel kimlikle tanımlamayan kişilere ise “Agender” deniliyor
Tarih boyunca cinsiyet rolleri toplum tarafından dayatıldı. Yirminci yüzyılın büyük bir bölümünde Batı’da sosyal kurallar insanların kıyafetlerini cinsiyete göre kısıtladı
Pantolonlar, kadınlar için hoş karşılanmayan bir erkek giyim biçimiydi. 1900’lerde, Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak geleneksel cinsiyet rolleri bulanıklaştı ve Paul Poiret ve Coco Chanel gibi moda öncüleri kadın modasına pantolonu tanıttı.
Ancak, androcini 21. yüzyılın başlarında popüler kültürde daha fazla önem kazanmaya başladı. Hem moda endüstrisi hem de pop kültürü, “çift cinsiyetli” görünümü kabul etti ve hatta popüler hale getirdi
Birçok ünlü marka unisex kıyafetler tasarladı ve birçok sanatçı androjen görünümü ekranlara taşıdı. Billie Ellish günümüzde bu konuda en bilinen isimlerden biri
Vücut hatlarını belli etmeyen bol kıyafetler giyen Billie Ellish, feminen görünme tabusunu yıktı.
Öte yanda 70’ler ve 80’lerde David Bowie ve Annie Lennox da gibi isimler görünüşleriyle cinsiyet normlarına meydan okudu
Androjen ya da androcini bazen interseks ( çift cinsiyetli) olarak tanımlansa da, çift cinsiyetli olmayan kişiler de androjen bir görünüme sahip olabilir. Bir sunum olarak androjenlik her zaman cinsiyet kimliğiyle bağlantılı değildir. Aynı şekilde çift cinsiyete sahip olan herkes de androjen bir görünüme sahip değildir.
Kaynak: 1