Dünya kötülükle ve kötü insanlarla dolu. Ancak, dünyanın en kötü adamının yetenekli bir edebiyatçı olması, oldukça tuhaf. Gerçekten de İngiliz edebiyatçı Aleister Crowley, dünyanın en kötü adamı olarak anılıyor. Üstelik Aleister Crowley, unvana sahip olabilmek biçin bütün ömrü boyunca mücadele etti! Aleister Crowley, bütün yaşamını, belki de “daha iyi bir kötü” olmanın yollarını arayarak geçirdi. Ancak, davranışlarını ve kötülüğünün boyutları o kadar ileriye gitti ki diktatör Mussolini yönetimindeki İtalya’dan bile sürgün edildi. Hatta Aleister Crowley’i kendi annesi bile “canavar” olarak tanımlıyordu. Elbette bu tanımlama Aleister Crowley tarafından büyük bir memnuniyetle kabul edildi. İşte, kendi annesinin bile bir canavar olarak tanımladığı, dünyanın en kötü adamı Aleister Crowley hakkında bilmeniz gerekenler.
Aleister Crowley, 1875 yılında İngiltere’nin Royal Leamington Spa şehrinde dünyaya geldi
1875 yılında Edward Alexander Crowley ismiyle dünyaya gelen Aleister Crowley, varlıklı ve oldukça dindar bir ailenin çocuğuydu. Crowley’in babasından etkilendiği ve babasına büyük bir saygı duyduğu için, son derece inançlı bir görüntü sergiliyordu. Ancak Edward Alexander Crowley, babası öldükten sonra, yani henüz 11 yaşındayken, din ile olan bütün bağını kopardı. Henüz okul yıllarında, Hristiyanlığın bütün ahlaki değerlerine karşı açıktan bir savaş yürütüyordu! Daha o yaşlarda okul arkadaşlarına Hristiyanlığı kötülüyor, sigara içiyor, hayat kadınlarıyla birlikte oluyordu. Kısacası Crowley Hristiyanlığın ahlaki değerlerine karşı çıkmaya küçük yaşlardan itibaren başlamıştı. Crowley’in bu savaşı, kendi annesi tarafından canavar olarak nitelenmesine sebep oldu. Ancak Crowley, bu lakabı bütün ömrü boyunca memnuniyetle kullandı.
Edward Alexander Crowley’den Aleister Crowley’e
Crowley 20 yaşına geldiğinde Edward Alexander olan gerçek adını Aleister olarak değiştirdi. Bunun sebebini ise, yüksek hırsları, sağlam idealleri ve geçmişteki bağlarını geride bırakma arzu olarak açıkladı. Ayrıca, Crowley’e göre Aleister ismi, “ünlü olmak için” çok daha ideal bir isimdi…
Aleister Crowley’in üniversite yılları
Crowley, adını değiştirdiği yıl, Cambridge Üniversitesi’ne kayıt oldu. Son derece saygın bir okul Cambridge’deki öğrenciler de saygın bir profile sahipti. Ancak Aleister Crowley’in okulda satranç oynamak, spor yapmak ve dersleriyle ilgilenmekten çok daha başka emelleri vardı. Crowley’in Cambridge yılları sadist ilişkiler ve kötülük üzerinde düşünceler arasında sonlandı.
Altın Şafak Hermetik Cemiyeti ve okültizm
Okültizm ile tanışması, Aleister Crowley’in yaşamında yeni bir sayfa açılmasına neden oldu. Din ve bilim dışındaki doğaüstü inançlar ve uygulamalar bütünü olan okültizm Crowley’i oldukça etkiledi. Bu sebeple İngiltere’deki okült bir yapılanma olan Altın Şafak Hermetik Cemiyeti’ne katıldı. Cemiyette aktif olarak faaliyet gösteren Aleister Crowley kısa süre içerisinde cemiyetin önemli bir üyesi haline geldi. Cemiyette geçirdiği süre boyunca paranormal aktivitelere ve okültizmin karanlık sırları üzerinde eğildi. Burada, sihir, uyuşturucu ve çeşitli ayinler üzerinde pek çok deney gerçekleştirdi. Ayrıca, keskin edebiyat zekasını okültizm için kullanan Aleister Crowley, okültizm hakkında şiirler ve yazılar kaleme alıyordu.
Aleister Crowley “ahlaksızlık” sebebiyle cemiyetten ayrılmak zorunda kaldı
Crowley, cemiyette geçirdiği günlerden son derece mutlu olsa da, pek çok insana göre oldukça “ahlaksız” bir yaşam sürüyordu. Crowley’in bu sıra dışı yaşamı, doğaüstü gizemlerle uğraşan bu cemiyet için bile kabul edilmezdi. Bu sebeple Aleister Crowley’in cemiyet içerisinde daha etkin bir konuma gelmesine izin verilmedi. Aleister Crowley, bunun üzerine cemiyetten ayrıldı ve yeni kötülük arayışları içerisinde farklı coğrafyalara yelken açtı. Gittiği yerlerde hem erkeklerle hem de kadınlarla sadist cinsel ilişkiler sürdüren Crowley, oldukça çalkantılı bir hayat yaşıyordu. Bu nedenle gazeteciler onu “Karanlığın Efendisi”, “Dünyanın En Kötü Adamı” gibi unvanlarla tanımlıyordu.
Crowley’in seyahatleri
Avrupa’dan yeteri kadar sıkılmış olan Aleister Crowley, uzun süren bir seyahate çıktı. Meksika, Japonya, Hon Kong ve Hindistan gibi ülkeleri ziyaret etti. Crowley Hindistan’dayken bir Hindu meditasyon yöntemi olan raja yoga dersleri aldı. 1902 yılında ise Paris’e yerleşti…
Canavar aşık oluyor
Aleister Crowley, Paris’e yerleştikten sonra, ünlü sanatçıların da aralarında bulunduğu bir sanat çevresinin arasına katıldı. Ancak, Crowley’in yaşamının tamamıyla değiştirecek şey bu sanatçılar değildi. Paris’te bir toplantıda tanıştığı Rose isimli bir kadın, dünyanın en kötü adamı olma yolunda, Crowley’in yeni yoldaşı olacaktı… Rose ile Aleister, başlangıçta değilse bile, ilerleyen süreçte birbirlerine gerçekten aşık oldular. Bu aşk “canavarın” yeniden şiirler yazmasına sebep olacak kadar büyüktü. Rose, Crowley’in seyahatlerinde ona eşlik ediyordu. Ayrıca, Crowley’in yaşama olan bakışını anlayabiliyordu. Rose’un destekleri sayesinde Crowley kendi kötülüğünü kuramsal hale getirme imkânı bulacaktı.
1904 yılında Crowley, meditasyon yoluyla Aiwass isimli doğaüstü bir canlıyla iletişime geçtiğini iddia etti
Aiwass tarafından zamanın geldiği söylenen Crowley, Thelema olarak isimlendireceği dinin kuramsal kitabını yazmaya koyuldu. Crowley, Thelema’nın temel öğretisini “dilediğini yap” olarak belirlemişti. İlerleyen yıllarını kendi kurduğu dinini şekillenmesi üzerine çalışarak geçirdi. 1907 yılında ise Crowley kendi okült geleneğini oluşturmuştu. Ancak, Crowley’in kötülük üzerine çok yoğun bir mesai harcaması, aile hayatını bozulmasına neden oldu. Canavar, bir zamanlar büyük bir aşkla bağlı olduğu Rose ile ayrılmak durumunda kaldı…
Rose ile ayrıldıktan sonra Aleister Crowley ahlaksız yaşamına geri döndü
Sık sık seyahatlere çıkıyor, “ahlaksızlığını” da gittiği her yere götürüyordu! Hatta sürekli seyahat etmesi sebebiyle Aleister Crowley’in İngiliz istihbaratı için çalıştığı iddiaları gündeme geliyordu. Elbette, bunun gerçekle bir ilgisi yoktu. Zira Aleister Crowley yalnızca Hristiyanlığın günah olarak nitelediği her şeye sempati duyan bir adamdı. Crowley’in
Aleister Crowley, 1920 yılında İtalya’nın Sicilya bölgesine yerleşti. Burada Thelema Manastırı’nı kuran Crowley takipçileri ile beraber, uyuşturucu, seks ve tuhaf ritüellerle dolu bir yaşam sürüyordu
Ancak 1923 yılında Crowley’in takipçilerinden birisi kendi kanını içtiği korkunç bir ayin sırasında yaşamını kaybetti. Bu olayın ortaya çıkması üzerine Mussolini hükûmeti Crowley’i ülkeden ayrılmaya zorladı. Thelema Manastırı kapatıldı ve Crowley’in takipçileri dağıtıldı.
Canavarın ölümü
İtalya’dan kovulan Crowley, bütün ömrü boyunca kendi kötülüklerini kuramsal hale getirmeye ve bunlara yayımlamaya devam etti. Kendi, istediğini yap felsefesi hakkında pek çok kitap yazdı ve yayımladı. Ancak kötülüğün de bir sonu vardı. 1 Aralık 1947’de Aleister Crowley İngiltere’de hayatını kaybetti. “Kara Ayin” olarak isimlendirilen cenazesine ise sadece birkaç arkadaşı katıldı.
Kaynak: 1