Gezegen hizalanması, belirli gezegenlerin aynı hizaya geldiği bir astronomik olay. Bu olay, gezegenlerin yörüngelerindeki konumlarına bağlı olarak farklı şekillerde gerçekleşebilir. Bazen sadece birkaç gezegen hizalanırken, nadiren de olsa beş, altı veya yedi gezegen bir araya gelebilir. 28 Şubat 2025’te yaşanacak olan hizalanmada Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün aynı doğrultuda dizilecek. Bu durum, teleskop veya dürbün yardımıyla gözlemlenebilecek ve gece gökyüzünde eşsiz bir manzara oluşturacak. Peki, bu olay neden önemli ve bilim insanları için ne anlama geliyor?
Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün, ocak ve şubat aylarında bulutsuz gecelerde gökyüzünde görülebiliyor
Ancak 28 Şubat’ta bu tabloya Merkür’ün de eklenmesiyle, gezegenlerin geçit töreni olarak da adlandırılan bu olay, daha da ilginç hale geliyor.
Bu hizalanmada:
Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn çıplak gözle rahatça gözlemlenebilir. Ancak Uranüs ve Neptün’ü görmek için ise dürbün veya teleskop gibi yardımcı ekipmanlara ihtiyaç duyulacak. Bu tür hizalanmalar, gezegenlerin yörüngelerinin belirli dönemlerde aynı yönde konumlanmasıyla gerçekleşiyor. Ancak gezegenler tamamen düz bir çizgide dizilmiyor, bunun yerine, gökyüzünde bir yay şeklinde sıralanıyorlar.
Gezegen hizalanmalarının Dünya üzerindeki etkileri bilim insanları arasında tartışma konusu olsa da, bu tür olayların Güneş sistemimize dair önemli ipuçları sunabileceği düşünülüyor
2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, bazı gezegenler belirli hizalanmalara girdiğinde Güneş üzerindeki aktiviteyi etkileyebilir. Bu tür gezegen hizalanması, astronomların gezegenlerin yörüngelerini ve Güneş sistemi dinamiklerini daha iyi anlamalarına yardımcı olabilir.
Örneğin, Helmholtz-Zentrum Dresden-Rossendorf Enstitüsü’nden fizikçi Frank Stefani’nin araştırmaları, bazı gezegen hizalanmalarının Güneş’in manyetik aktivitesinde küçük değişimlere neden olabileceğini öne sürüyor. Stefani’ye göre, özellikle Venüs, Dünya ve Jüpiter’in ortak gelgit etkisi, Güneş’te Rossby dalgaları olarak bilinen büyük ölçekli akıntıları tetikleyebilir. Bu tür etkilerin, Güneş’in 11 yıllık aktivite döngüsüne katkıda bulunabileceği düşünülüyor.
Ancak, bu konuda farklı görüşler de var 👇
Max Planck Güneş Sistemi Araştırma Enstitüsü’nden bilim insanı Robert Cameron’a göre, gözlemler gezegenlerin Güneş döngüsünü doğrudan etkilemediğini gösteriyor. Yani, gezegen hizalanmalarının Güneş’in manyetik aktiviteleri üzerinde belirgin bir etkisi olmadığına inanan bilim insanları da mevcut.
Gezegen hizalanması, astronomlar için Güneş sistemini ve ötesini incelemek adına büyük fırsatlar sunuyor
Uzak gezegenlere ulaşmak, uzun yıllar süren zorlu yolculuklar gerektirir. Ancak, büyük gezegenlerin yerçekimi etkisini kullanarak uzay araçlarının hızlanmasını sağlamak, bu süreyi önemli ölçüde azaltabilir. İşte bu noktada gezegen hizalanmaları kritik bir rol oynar.
Bu stratejinin en başarılı örneklerinden biri, NASA’nın Voyager uzay araçlarıdır. 1966 yılında NASA’da çalışan bilim insanı Gary Flandro, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ün 1977’de özel bir hizalanma içine gireceğini hesapladı. Normal şartlarda bu gezegenleri ziyaret etmek 30 yıl sürecekken, hizalanma sayesinde yalnızca 12 yıl içinde bu gezegenlere ulaşmak mümkün olabilecekti.
NASA, bu fırsatı kaçırmayarak Voyager 1 ve Voyager 2 uzay araçlarını fırlattı. Voyager 1, Jüpiter (1979) ve Satürn’ü (1980) geçti, ancak bilim insanları, Satürn’ün büyük ayı Titan’ı incelemek için Neptün ve Uranüs’e yönlenmemeyi tercih etti. Buna karşılık Voyager 2, 1986’da Uranüs ve 1989’da Neptün’e ulaşarak bu gezegenleri ziyaret eden ilk ve tek uzay aracı oldu.
Voyager projesinde görev alan astrofizikçi Fran Bagenal, bu hizalanmanın bilimsel açıdan büyük bir fırsat sunduğunu belirterek “Eğer Voyager 2, 1980 yerine daha geç fırlatılsaydı, Neptün’e ulaşması 2010’u bulabilirdi ve böyle bir görev için fon sağlanması zor olurdu” diyor. Bu örnek, gezegen hizalanmalarının sadece görsel bir şölen olmanın ötesinde uzay keşiflerinde devrim yaratan bir etkiye sahip olabileceğini gösteriyor.
Gezegen hizalanmaları, ötegezegenlerin (exoplanet) keşfi için kritik bir yöntem olan transit metodunu kullanmamıza olanak tanıyor
Bu yöntemde, bir gezegen yıldızın önünden geçtiğinde, yıldızın ışığında meydana gelen değişiklikler incelenerek gezegenin varlığı, atmosferi ve bileşimi hakkında bilgiler elde edilebilir.
Daha büyük hizalanmalar, uzak galaksiler veya yıldızların ışığını büyütmek için kullanılabilir. James Webb Uzay Teleskopu, Earendel gibi evrenin en uzak yıldızlarını bu yöntemle gözlemliyor.