İcradaşlarına kıyasla daha düzgün bıyıkları, gülümsediğinde 32 dişini birden gösteren ağzı ve hiç dağılmayan saçlarıyla minibüs alt kültüründe kendine bir Müslüm Baba kadar yer bulamasa da bir dönem hepimize nikah masası fobisi aşılayan ve hatta bu fobiden mütevellit İzmir’in Konak ilçesindeki nikah dairesine kendi adı verilen, bütün bir nesle liseli kız sevgisi aşılamış, saygı duyduğumuz, albüm kapaklarıyla fütürizmi yeniden tanımlayan, mütevazı romantik bir abimiz Ümit Besen.
Röpdoşambrı ve tavşan bıyıklarıyla 28’inci paraleldeki en hisli şarkıcı olan Ümit Besen’i anlamaya çalışacağımız bu yazıda birazcık kendisinin fütüristik albüm kapaklarından bahsedecek, biraz da şarkılarında kendisine “bir çılgınlık eder vururum seni” ve “nikahına beni çağır sevgilim” gibi çok ayrı teller çalan sözleri nasıl söylettiğini araştırmaya çalışacağız. İşimiz zor.
Bulutların üstünde bir Ümit Besen ile varoluşçuluk keyfi
1980 tarihli ilk albümüne bakıyoruz sevgili Ümit Besen’in. Albüm kapağına dikkat, henüz koyun postu koltukları sigara kokan Murat 124’ünde değil, bulutların üstünde, şöhret taze. Buna rağmen Şikayetim Var isimli şarkının sözlerine bakıyoruz ve görüyoruz ki bir minik Jean Paul Sartre çoktan Ümit Abi’nin ruhunu ele geçirmiş…
Şikayetim var kaderden yana
Bir avuç kül oldum ben yana yana
Allahım ya onu kavuştur bana
Ya da bir an önce al kollarına…
Gördüğünüz gibi çoktan ölümü kucaklamış kendisi. Sartre mode: On.
Islak mendilini ve yırtık resmini, istemedi, istemiyor, istemeyecek!
2. stüdyo albümüne de ismini veren bu şarkının sözleri ise “alışmak sevmekten daha zor geliyor” dedirtiyor.
Nasıl unuturum sevgilim seni
Ölüme götürür hasretin beni
Islak mendilini yırtık resmini
Geri al sevgilim bende kalmasın…
Şimdi buradaki kabullenmişliği, hüzünlü sitemi bir kavrayalım. Büyük adam Ümit Besen, delikanlı gibi çekilir sevenlerin arasından, adeta bağrına taş basar. Şarkı sözlerini de bizzat yaşadığı olaylardan yola çıkarak yazdığını buradan anlıyoruz. Buram buram gerçek kokuyor.
58 yıldır haysiyetli bir kaybeden olmayı en mükemmel şekilde başarıyor
Bir gelin gidiyor telli duvaklı
Bir gelin ki dostum nasıl havalı
Dizeleriyle başlayan Bir Gelin Gidiyor isimli şarkıdayız. Gelinin Ümit Abi’nin eski yari olduğunu anlamamız iki saniyemizi alıyor. Şarkının devamında;
Kesmeyin yolları gitsin
Bütün bahşişler benden
Diyor Ümit Baba, öyle ki düğün arabasını bile görmek istemiyor, bu uğurda cüzdanını arabanın önünü kesen çocuklara vermeye hazır, yeter ki arabayı görmesin. “Bir gelin ki hayırsız kardeşten beter” diyor Ümit Baba ve aşkını hayırsız kardeşe benzeterek yılın darbesini vuruyor geline ama geline sorsanız ona ne yani…
Romantik bir punk olarak yarattığı janrın mütevazı temsilcisi
Cenk Taner abimiz şunu demiştir Ümit Besen hakkında: “O bence punk’ın önde gideni. Sex Pistols duysa, gelir tanışmak isterdi. Bu üçüncü dünya ülkesinde modernle işimiz olacaksa, Ümit Besen ve Atilla Yelken hakkında düşünmek lazım. Eve yabancı kim gelse, Japon, Macar, İngiliz; plaklara bakarken Ümit Besen’e takılmıştır. Kapaktan alıyor daha elektriği.” Görüyorsunuz ya, albüm kapaklarında bile imgenin çift dilliliğini kullanmıştır, her objenin yeri bellidir orada. Yangın tüpünün bile duruş sebebi Ümit Baba’nın aşkından yanıyor oluşudur. Açık şemsiyeyle lastikleri çözemedik yalnız. Orada da bir hikmet vardır elbet.
Kazananların yanında olsaydı Ümit Besen olur muydu?
Yeraltı edebiyatına taş çıkaracak şarkı sözleriyle Charles Bukowski’nin yaptığından çok daha iyi yapar Ümit Baba kaybeden edebiyatını. Bakalım;
Katlanırdım en derin yasa
Kolunda yabancı biri olmasa
Ayağı kırılmış şu tahta masa
Senden vefalı çıktı sevgilim
Ayağı kırık tahta masayı sevgilisinin vefasızlığına benzetmesiyle Edip Cansever’den bir şiiri akla getiriyor Ümit Baba: “Adam masaya biranın dökülüşünü koydu…” Masa adamın efkar yeridir, masa adam yalnızken yoldaştır. Ümit Baba da bunu en iyi bilenlerdendir. Aşkı pamuk şeker yiyebilsin diye de her şeyi yapar, geri kalmaz.
İçinde yaşasa da aşkı, bir çılgınlık yapıp her an vurabilir sizi
Olamazsın başka biriyle evli
Yastığımda hala saçının teli
Rahat bırakmazlar anılar beni
Bir çılgınlık eder vururum seni
Mütevazı da olsa, ağır abi de olsa, aşık adam aşık adamdır. Ümit Baba’nın kaderine düşen hep sevdiğini başka nikahlara göndermek olduğundan bir süre sonra bünyede Murat Kekilli olma isteğinin oluşması çok doğal tabii. Vururken bile tatlı tatlı gülümser size, işten bile değildir.
Hep nikahlanan başkası olacak değil ya
Ümit Baba’nın sevdiceklerinin mütemadiyen yaptığı evliliklerin onda bir nikah fobisi oluşturduğunu biliyoruz ama Yasak Duygular isimli şarkısında bu sefer kendisi topun ağzında, şöyle ki;
Bir yanda sıcak yuvam var
Bir yanda sevenim ağlar
Ayrılığı çare bulduk
Söyle başka bir yol mu var
Gönül adamı dada abimiz burada da yine muhtelif yerlerinde aşk oklarıyla, yine seçmek zorunda olduğu yolla. Kendisi de şöyle açıklamış hatta bu durumu: “Hayatın standart akışı içerisinde insanoğlunun sürekli seçimler yapmak zorunda kalması bir vakadır. İşte bizi sürekli olarak en az iki şeyle karşı karşıya getiren ve bu iki şeyden herhangi birini, ikisini ya da hiçbirini seçme durumunda bırakan akışı anladığımda yazabildim o mısraları…” Saygı!
Ülkenin Sting’i, Stevie Wonder’ı o…
“Tarabya’da mekanların kapısında taverna mı yazardı, demek ki Elton John, Stevie Wonder Türkiye’de olsa onlara da taverna şarkıcısı diyecekler. Taverna müziği diye bir şey yok. Sevgili Sezen Aksu’ya hangi orkestra çaldıysa bana da aynı orkestra çaldı. Sadece Ümit Besen deyin beni köşelendirmeyin…” Bu da Ümit Baba’ya “taverna sanatçısı”, “salon duayeni” diyenlere kapak olsun. Köşelendirmeyin babayı.
Piyanist şantör kavramını tekrar tekrar sorgulat bize Ümit Baba
Japonların Korg’u icat ettiği gün bizim için kutlu gündür. Korg’suz bir Ümit Besen, kedi videosu izlemeyen insana benzer. Efektleri onun kadar etkili kimse kullanamaz, naif parmakları her bir şarkıyı daha kibar hale getirir. Ümit Besen effect. Yalnız bir problem var ki içi kemirip duran, kaç yıl geçti Ümit Baba aynı ekipmanları kullanıyorsun, sahneden sahneye o kuyruklu piyanoyu taşıyorsun, yazıktır. Kolunun altında Korg nereye kadar.
Ooo badem bıyık alırım bi dal
O 80’ler alamet-i farikası çelsi mor rengi eşofman takımı, asla bozulmayacak gibi görünen saçlar, bıyık mumu reklamına çok kolay model olabilecek dudak üstü şaheseri… Aslında anlıyoruz. 5. stüdyo albümüne adını veren Dostlar Sağolsun şarkısına bakınca anlıyoruz;
Evleniriz belki öbür dünyada
Ölelim sevgilim dostlar sağolsun
Ölür bu adam sizin için ölür be!
Tarabya müziğinin saykodelik tarafının bir numaralı temsilcisi
Welcome To The Darker Side of Tarabya gibi bir söylem karşılıyor bizi Ümit Besen için yazılan Wikipedia açıklamasında. Bizce daha naif tarafını temsil etse de, taktığı aşk kanatlarıyla kurtardığı kesin.
80’ler Türk pop müziğinin en progresif şarkısı I Love You’nun naçizane sahibi
I love you I love you
Do you love me yes I do
If you love me tell me, tell me
If you love me kiss me, kiss me
İddia ederiz, Cicero bile bu kadar iyi plain language kullanamaz. Minimalist, ne istediğini bilen bu şarkıda Ümit Abi kısaca diyor ki; “Seviyorsam konuşurum.”
O zaman, “At artık imzanı, git bir an önce!”