Uzun zamandır eğitimin içerisinden gelen bir Milli Eğitim Bakanımız olmamıştı. Ziya Selçuk, konferanslarda, katıldığı canlı yayınlarda ve yazdığı yazılarda ele aldığı bakış açısı ile eğitime gönül veren herkesi heyecanlandıran ve umut veren birisi. Milli Eğitim Bakanlığına gelmesi ile eğitime dair umutlarımız yeniden yeşerdi. Bu yazımızda kendisinden beklediklerimizi derledik.
1. Eğitim sisteminin uzun vadeli planlanması
“Türk eğitim sisteminde 2 eksik var: 1– Eğitim, 2- Sistem” sözünü pek çoğumuz duyduk ve üzerine belki de uzun uzadıya da konuştuk. Her bakanın değişmesi ile değişen ve birbirinden sürekli farklılaşan eğitim sistemleri altında pek çok nesil sorunlar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Yeni Milli Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk’tan beklentilerimizin başında ise kuracağı yeni eğitim sisteminin ülkedeki her kesimi kapsaması ve öğrenci odaklı yapılandırılması. Uzun vadeli bir planlama ile eğitimdeki sorunların da çözülmesinin daha mümkün olacağını düşünüyoruz.
2. Sınav odaklı sistemlerin yarattığı stresin azaltılması
Eğitim sistemimizde ölçme aracı olarak kullanılan, herkesin hayatını etkileyen sınavların stres seviyesinin düşürülmesine ihtiyacımız var. Sınavlara keyifle ve iyi hissederek girmek yerine, üstü başı tamamen aranan, yanında bozuk para ile dahi sınava giremeyen, sınava girecek her adayı potansiyel “kopyacı” ilan eden ve pek çok kişinin bu stresle baş edemediği için istediği puanları alamadığı sınav sisteminin değişmesine ve her adayın kendisini iyi hissedeceği ve tüm bilgisini aktarabileceği bir yapıya kavuşmasını bekliyoruz. Bu beklentimizin altında Bakanımız Ziya Selçuk’un Instagram paylaşımlarında bahsettiği gibi öğrencilerin örselendiği değil kendileri olabildikleri bir ölçme programının hayalini kuruyoruz.
3. Yetkinlik bazlı eğitimlerin getirilmesi
Eğitim sistemimiz bulunduğumuz çağı geriden takip ediyor. Verilen eğitimlerin ve içeriklerinin günlük hayattan kopukluğu öğrencileri gittikçe daha da zorluyor. Özellikle gelişen teknolojinin bilgiyi tek bir merkezden alması bilgiye her yerden erişimi mümkün kıldı. Bu da eğitimlerin ve içeriklerinin hızla eskidiğini de görmemizi sağlıyor. Bu noktada eğitimlerin öğrencilerin yetkinliklerini geliştirecek şekilde yeniden yapılanması ile hayatın içinden gelen örneklerin yer almasının kritik olduğunu düşünüyoruz. Öğrencilerin sosyal yetkinliklerini artırması beraberinde, öğrenilenlerin anlamlandırılması ve kendi hayatlarına transfer etme becerilerini artırmasını sağlayacaktır. Ana okulundan itibaren öğrencilerin yetkinlik bazlı eğitimler ile güçlendirilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
4. Ayrımcılıktan temizlenmiş bir dil kullanılması
Hayatımızın en uzun zamanını geçirdiğimiz okulun, günlük hayatımıza farkında olduğumuz ya da olmadığımız pek çok etkisi mevcut. Bu etkiler olumlu ya da olumsuz olabilir. Özellikle son yıllarda hızla artan ayrımcı dil kullanımıyla baş edebilmek için okullarımızın da ayrımcı dilden uzak olmasına ihtiyacımız var. Bunun için öğretmenler başta olmak üzere öğrenciye temas eden herkesin ayrımcılık eğitimleri alarak kullandıkları söylemlerin farkında olmadan hangi ayrımcılıklara yol açtığını görmesi gerekiyor. Ardından okullarda kullanılan ders kitaplarının içeriklerinin bu bakış açısıyla gözden geçirilerek temizlenmesi ve ayrımcılığın hiçbir çeşidi içermeyecek şekilde basılarak öğrencilere sunulması için hızlı çalışmalar yapılmasına gereksinimimiz var. Bütünleyici ve kapsayıcı bir yaklaşım ile ayrımcı dili kullanmayı bırakabiliriz.
5. Örgün eğitim ile yaygın eğitim harmanlanabilir
Okullarda sürekli örgün eğitime maruz kalıyoruz. Öğrencinin ihtiyaçları sorulmadan hazırlanan eğitimler, öğrencilerin ilgisini çekmek ve odakta tutması için çok fazla çaba harcamayı gerektiriyor. Okullardaki derslerin bir kısmının yaygın eğitim metotları ile desteklenmesi ve öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun şekilde oluşturulması görevinin öğretmene ve okullara verilmesi, öğrencilerin okula olan ilgisini ve sevgisini arttırabilir. Bunun için öğretmenlerin yaygın eğitim metotları ile eğitim vermesi için seminer dönemlerinde geliştirilmeleri ve sonraki süreçlerde desteklenerek metotları derslere katmaları teşvik edilebilir. Böylece öğrencilerin kendi istek ve motivasyonlarına göre öğrenmeleri ile okulda öğrendikleri bilgileri içselleştirmeleri ve gündelik hayatlarına yansıtmaları kolaylaşacaktır.
6. Veliler için çocukları ile iletişim dersleri eklenebilir
Veliler çocuklarını okula bıraktıkları zaman sonrasında da sürece dahil olmak istiyorlar. Öğretmenlerin pek çoğunun yapmak istediklerinin önüne geçen veli haberlerini ve şikayetlerini her gün okuyoruz, görüyoruz. Velilerin okul ve çocukları arasında bağ kurmaları ve süreci daha verimli geçirebilmeleri için ana okullarına ve ilk okulun ilk yıllarına veli-çocuk-öğretmen dersleri eklenebilir. Bu derslerin içerikleri değişkenlik gösterebileceği gibi veli-çocuk-öğretmen üçgeninde herkesin iletişimini artıracağını düşünüyoruz.
7. Okullarda nitelikli cinsellik eğitimi
Okullarda öğretilmeyen cinselliği öğrenciler internetten ya da arkadaşlarından öğreniyorlar. Araştırmalara göre bu tarz güvenilir olmayan kaynaklardan öğrenilen bilgilerin pek çoğu doğru bilgileri kapsamıyor. Çocukların kendilerini cinsel istismara karşı koruması, beden bütünlüğünün farkına varabilmesi, ileride sağlıklı bir ilişki yapısının olabilmesi için bu eğitimlerin eğitim sistemi içerisinde ve tabii ki uzmanlar tarafından verilmesi gerekiyor. Çocukların kendilerinin ve bedenlerinin farkında olmaları, cinsel istismar konusu ile mücadele etmenin de en etkili yollarından. Kulaktan dolma bilgiler yerine uzmanlar tarafından aktarılan bu bilgiler öğrencilerin gelişimleri için önem atfediyor. Yıllardır tartışılan bu konunun yeni bakanımız ile değişmesini ve müfredata girmesini umuyoruz.