Barışın sembolü oluşu, bin yılların geleneği ve kocaman gövdesiyle zeytin ağacının yeri apayrı. Meyvesiyle hayatımızda fazlasıyla yer etmiş bu ağaç, Türkiye’de de yetişmeye son derece uygun. İş, ruhundan anlamakta, uygun bir arazi bulmakta ve mümkün olduğunca iyi bakmakta. Tüm bunların püf noktaları ise bu yazıda.
Bir zeytin memleketi olarak Türkiye…
Zeytin, farkında olmasak da hayatımıza yerleşmiş en önemli meyvelerden biri aslında. Acıktığımızda yemek yoksa bir dilim ekmekle beraber en büyük kurtarıcımız, kahvaltılarımızın olmazsa olmazı bir hayat meyvesi zeytin. Hayat meyvesi dememizin bir sebebi daha var; kutsal kitaplara, yaratılış ve kurtarılış efsanelerine göre zeytin bütün ağaçların ilki ve bu yüzden zeytin yetiştiriciliğinin tarihi de insanlık tarihi kadar eski. Zeytin kültürüne dair anlatılar genellikle Ege’nin karşı kıyısına odaklansa da zeytin dendiğinde Anadolu bir coğrafya olarak önem arz eder ve iklimi açısından da zeytin yetiştiriciliğine oldukça elverişlidir. Öyle ki, günümüzde Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinden sonra zeytin üretiminde ikinci sıradadır. Akdeniz ikliminin hakim olduğu bölgelerde ve hatta Güneydoğu Anadolu bölgesinde bile zeytin yetiştirilebilmektedir.
Ancak bu elverişliliğe rağmen zeytin tarımının çok da gelişmiş olduğu söylenemez.
Çünkü tarımsal teknik ve teknolojik gelişmeler hâlâ zeytin tarımını geliştirme amaçlı kullanılmıyor. Ne yazık ki hasat yapılırken çırpma yöntemi kullanıldığından dallar ve ağaç büyük ölçüde zarara uğruyor. Sulama, gübreleme ve budama gibi uygulamaların gerektiği şekilde yapılmaması da verimliliği oldukça etkiliyor.
Periyodisite denilen dönemlerdeki verim takip edildiğinde tekniğin ne kadar önemli olduğu görülebilir.
Zeytin yetiştiriciliği yapmak isteyenlerin zeytin ağacına dair bilmesi gereken en önemli özellik, ağaçların bir yıl çok ürün verirken bunu takip eden yılda daha az ürün vermesi. Buna periyodisite deniyor ve zeytin ağacının genetik bir özelliği. Yetiştiriciler arasında bu dönemler var yılı-yok yılı olarak da biliniyor ancak büyük ölçüde bilinmeyen bir şey var ki bu periyodların verim üzerindeki etkisi yetiştirme biçimiyle oldukça aza indirilebiliyor. Türkiye’de bu dönemlerin verime etkisi yüzde 50 civarlarındayken İspanya’da oran yüzde 20. Yani yok yılını vara çevirebilmek; ürünü çırpmadan toplayarak, budama ve gübrelemede modern teknikleri kullanarak mümkün.
Modern teknikleri kullanmanın temelde üç amacı vardır.
Bunlar birim alandaki ağaç sayısını artırmak, birim alandan alınan ürünü artırmak ve kaliteli ve sağlıklı ürün elde etmektir. Yani esasında tarımla uğraşan herkesin almak istediği sonuçlar modern zeytin yetiştiriciliği yapmak isteyenler için de geçerlidir. Ancak dikkat edilmesi gereken noktalar zeytin konusunda ağaç üzerinden fark gösterir. Örneğin, gemlik gibi küçük taç yapan çeşitlerde dikim aralığının 4×6 olması tavsiye edilirken, ayvalık gibi büyük taç yapan çeşitlerde 6×8 önerilir. Aynı şekilde dikim şekli de arazinin durumuna göre belirlenmektedir. Hafif meyilli alanlarda meylin aksi yönünde üçgen dikim yapılırken sıra arası mesafelerin eşit olduğu dar alanlarda kare ekim yapılır.
Bu süreçte elbette en önemli faktör iklim koşullarıdır.
Zeytin tarımı yapılacak bölgede yıllık ortalama sıcaklıkların 15-20 derece olması gerekir. Gece gündüz arası sıcaklık farklılıkları da zeytini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden ılıman iklimler zeytin tarımı için en uygunudur. Ancak yalnızca bölgeyi seçmek de yeterli olmayabiliyor. Örneğin aynı bölge içinde kuzeye bakan bir yamaca zeytin dikerseniz sıcaklık farkı burada daha çok etki edecektir. Kışın esen karayeller vesilesiyle yağan yağmurlar da zeytin için idealdir.
Zeytin, genellikle diğer ürünlerin yetiştirilemediği zor koşullarda yetiştirilebilen bir bitkidir.
Çünkü toprak isteği bakımından fazla seçici değildir. Derinliği zeytinin kökleşebilmesi için elverişli olduğu ve gerekli gübreleme yapıldığı sürece, değişken oranlarda pH, kireç ve besin elementleri içeren her türlü toprak elverişlidir. Ancak dikime başlamadan önce toprak analizi yaptırmanız tavsiye edilir, en azından gübre seçiminde.
Gelelim fidanlarımızı dikmeye…
Yani en can alıcı yere. Fidanlar beton zemine koyulmamalı, güneşli ve toprak bir zeminde bol bol sulama yapılarak bekletilmelidir. Dikim için derin ve geniş bir çukur açmalısınız, yıllar yılı yaşayan zeytin ağaçları kök salmak için geniş alanlara ihtiyaç duyarlar. Fidanı yerleştirip çukuru kapattıktan sonra sıra can suyunda. Ancak o da yetmiyor, fidanınızı takip eden yıl içinde de bol bol sulamalısınız. Gübre için ise uygun gübreyi kullanmak için toprağı tahlil ettirmenizi tavsiye ederiz. Dikim sonrası ilk yıl zeytin bahçenizin desteğinize ve bakımınıza ihtiyacı olan dönemidir; zararlı otları temizlemek, bol bol sulamak, uygun gübreyi bulmak, çapalama yapmak ve hastalıklardan korumak gibi bazı uygulamalar gerektirir. Sonrası ise iklime göre şekillenir.
Dikeceğiniz ağaç ilk meyvesini 7-8 yaşındayken verecektir.
Ortalama ömrü 300-400 yıl olan bir ağaçtan bahsediyoruz. 7-8 yıl beklemek biraz zor gelse de zeytininizin sizden sonra nesillerce ürün verecek olduğunu bilmek güzel bir duygu olmalı.
Ve tabii ki zeytinyağı…
Zeytini bu kadar konuşup da Canan Karatay’ı anmamak olmazdı. Zeytinyağının her derde deva oluşu hepimizin malumu. Ama görünen o ki en çok o seviyor.
Bonus olarak bir Erol Evgin şarkısı…
“Önde zeytin ağaçları, arkasında yar.” Sözlerinin Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiirinin oluşturduğu bu güzel şiiri dileriz bir gün zeytin ağaçları altında dinlersiniz.
Kaynak: 1