Bazılarını sık sık sinemaya veya edebiyata malzeme olduğu için gayet yakından tanıyorsunuz. Bazılarını ise hiç duymamış olma ihtimaliniz epey yüksek. Onlar, belki de kimsenin isteyerek girmediği bir dünyanın şu veya bu şekilde zirvelerine çıkmış kahramanları. Her ne kadar hikayelerin sonu iyi bitmese de güçlerinin doruklarındayken -hiç de öyle kolay olmayan yollardan- elde ettikleri servetler ve yaşadıkları okullarda ofislerde çürüyen bünyeler üzerinde “suç dünyasına girme” fantazyaları açığa çıkaracak kadar iddialı.
İşte karşınızda gelmiş geçmiş en zengin suç insanları ve servetleri.
10. Frank Lucas: 52 milyon$
“Zengin olmak istemiştim, hem de Donald Trump kadar ve Tanrı’nın da yardımıyla bunu başardım.” 60’ların sonu ve 70’lerin başında Harlem’i kasıp kavuran Frank Lucas gelmiş geçmiş en başarılı uyuşturucu kaçaklarından birisiydi. Güneydoğu Asya’dan tedarik ettiği yüksek saflıktaki eroini, Vietnam Savaşı’nın yarattığı imkanlardan faydalanarak ordu içindeki bağlantıları aracılığıyla Amerika’ya taşıtıyor ve Blue Magic (Mavi Büyü) adıyla piyasaya sürüyordu. Kendi iddiasına göre gücünün zirvesindeyken günde 1 milyon$ kazanıyordu. 2007 yapımı, hayatını konu edinen Ridley Scott imzalı American Gangster’da kendisini Denzel Washington canlandırdı.
9. Jose Figueroa Agosto: 100 milyon$
Porto Riko’nun en azılı uyuşturu kaçakçısı olan Jose Figueroa Agosto servetini Dominik Cumhuriyeti’nden Porto Riko’ya olan uyuşturucu akışını kontrolü altına alarak kazandı. Hakkında 209 yıllık bir hapis cezası hükmü olan Agosto 1999 yılında hapisten kaçarak aşağı yukarı 10 yıl boyunca kaçak olarak yaşadı ve kariyerine kaldığı yerden devam etti. 2009 yılında organize suçla mücadele eden bütün kurumların dahil olduğu bir ortak operasyon sonucunda tekrar yakalandı. Uyuşturucu işinin yanısıra cinayetten adam kaçırmaya kadar birçok farklı suçtan yargılanan Agosto hakkında delil yetersizliğinden dolayı hala kesinleşmiş bir ceza hükmü yoktur.
8. Joseph P. Kennedy, Sr. : 300 milyon$
1888 doğumlu Joseph Kennedy, Harvard mezunu bir bankacı olarak borsada yaptığı spekülatif işlemler sonucunda daha 30 yaşında ilk milyonunu kazanmıştı. Wall Street’ten elde ettiği serveti çeşitli yatırımlarla değerlendiren Kennedy’nin giriştiği işlerden biri de içki ticaretiydi. ABD’de Alkol tüketiminin yasaklandığı 1919-1933 yılları arasındaki “Prohibition” dönemi esnasında bu karlı ticareti devam ettirebilmek adına mafya örgütleriyle anlaşarak illegal olarak bu işi devam ettirdi ve deyim yerindeyse servetine servet kattı. Önemli siyasi bağlantıları vesilesiyle kendini ve itibarını her daim korumayı başaran Joseph Kennedy’nin 9 tane çocuğu vardı. Bunlardan birisi yukarıdaki fotoğrafta babasının sağında duran ve 1963 yılında bir suikast sonucunda hayatını kaybeden ABD’nin 35. başakanı John F. Kennedy’dir.
7. Meyer Lansky: 600 milyon$
1902’de Rusya’da doğan Meyer Lansky, anti-semitik şiddetten dolayı ABD’ye göç etmiş Yahudi asıllı bir ailenin çocuğuydu. Genç yaşlarda kumar işine bulaşmış ve kısa sürede dönemin büyük patronlarının gözüne girmeyi başararak ABD genelinde faaliyet gösteren en büyük mafya örgütlerinin kurduğu “National Crime Syndicate” (Ulusal Suç Sendikası) için çalışmaya başlamıştı. Meyer’in dehası mafyanın çeşitli yollara elde ettiği muazzam paraları aklamak ve bu paraları kumarhane yatırımlarına dönüştürmekteydi. Özellikle, 1959’daki rejim değişikliğine kadar Küba’daki yatırımları vasıtasıyla çok büyük bir servet elde etmişti. Mafyanın en kilit adamlarından biri olmasına rağmen illegal kumar oynatmak haricinde hiçbir suçtan hüküm giymeyen Meyer 1983’te Miami’deki evinde sessiz sedasız geçen son yıllarının ardından hastalık sonuncunda hayata veda etti.
6. Al Capone: 1.6 milyar$
“Çocukken her akşam yatmadan önce ve aklıma geldiği her an Tanrı’ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. Bir gün Tanrı’nın çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrı’ya günahlarımı affetmesi için dua ettim.” Bu sözlerin sahibi olan Alphonse Capone 1899’da New York’ta doğmuş, 14 yaşındayken bir öğretmenine yumruk atmak vesilesiyle okumakta olduğu Katolik okulundan kovulmuştur. Barmenlik yaptığı barda tanıştığı çete üyeleri sayesinde şanı dillerden düşmeyecek olan Capone düşmanlarına karşı acımasızlığı ile zamanının en çok korkulan mafya lideri olmuştur. ABD başkanı olan Herbert C. Hoover’a kadar birçok siyasetçiyle dostluğu olan Capone hiçbir zaman kuytularda saklanmamış, aksine sık sık kamusal mecralarda kendini göstermekten kaçınmamıştır. Nihayet 1931 yılında vergi kaçakçılığı suçlamasıyla hüküm giyen Capone tutuklanmasını takiben 11 sene hapiste kaldı ve 1939’da “iyi hal”den şartlı olarak salıverildi. Suç kariyerine geri dönemediği için bunalıma girerek akli dengesini yitiren Capone 1947 yılında öldü.
5. Griselda Blanco: 2 milyar$
“Godmother” ya da “Kara Dul” gibi lakaplarla anılan Griselda Blanco 1943’te Kolombiya’da oldukça zorlu koşullara doğmuştu. Daha 11 yaşındayken yankesicilik yapmaya başlayan Blanco, 14 yaşındayken annesinden gördüğü şiddet sebebiyle evden kaçmış ve fuhuş yaparak hayatta kalmayı başarmıştı. Kolombiya’dan ABD’ye akan kokainin başlıca sorumlusu olan Medellin Karteli üyeleriyle tanşması ve onlar için kuryelik yapmaya başlamasıyla birlikte organize suç dünyasına adım attı. 70’lerin ortasında ABD’ye giderek çok büyük bir uyuşturucu ağı kurdu ve kartelin ABD’ye soktuğu kokaini satmaya başladı. Acımasızlığıyla bilinen Blanco’nun şebekesi rakip çetelere karşı saldırganlığıyla tanınıyor ve uyuşturucu satışından her ay 80 milyon$ kazanıyordu. 1985 yılında tutuklanan Blanco 2004 yılında hapisten çıktı ve Kolombiya’ya iade edildi. 2012 yılında motorsikletli suikastçılar tarafından kafasından vurulurak öldürüldü.
4. Carlos Lehder: 2.7 milyar$
Alman bir mühendis baba ile Kolombiyalı bir okul öğretmeni annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Carlos Lehder Pablo Escobar ile birlikte meşhur Medellin Karteli’nin kurucularından biriydi. Gençliğinde bulaştığı ufak tefek suçlardan dolayı ABD’de hapse düşmüş, çıktıktan sonra da 70’lerde tüketimi akılalmaz bir biçimde artan kokain ticaretine göz dikmişti. Lehder’in başarısı o güne dek kuryeler vasıtasıyla taşınan kokaini küçük uçaklar kullanarak Meksika sınırı üzerinden ABD’ye taşımak sayesinde yarattığı “devrim” ile oldu. Yönettiği operasyon kısa sürede devasa boyutlara ulaşınca kendine bir “üs” bulmaya karar veren Lehder, kendine Bahamalar’da Norman’s Cay adında ufak bir ada bulur ve adada yaşayan herkesi bir şekilde adadan göndererek kendine bir “prenslik” kurar. 1987’de tutuklanıp ABD’ye gönderilen Lehder 135 yıl hapis cezasına çarptırılmasına rağmen Panama’lı diktatör Manuel Noriega aleyhinde tanıklık yapması karşılığında tanık koruma programına alınır. Hala tanık koruma programı altında ABD’de bilinmeyen bir yerde “hapis”te olan Lehder 2015’te 28 yılını tükettiği hapis cezasının affedilmesi ve Kolombiya’ya iade edilmesi için Kolombiya cumhurbaşkanına mektup yazdı.
3. Joaquin Guzman Loera: 5 milyar$
İsmini daha birkaç ay önce Meksika’nın en tehlikeli mahkumlarının yattığı hapishaneden kaçmasıyla tekrar duyuran Joaquin Guzman Loera şu anda dünya üzerindeki en güçlü mafya lideridir. Uyuşturucu kaçakçılığının en büyük oyuncularından birisi konumundaki Sinaloa Karteli’nin lideri olan Guzman, gücünü ve servetini Meksika’dan ABD’ye kaçırılan kokain ve kristal metamfetamine borçludur. Lojistik ve dağıtım konusunda Amerikan güvenlik güçlerinin hiçbir şekilde üstesinden gelmeyi başaramadığı bir organizasyon kuran Guzman, yer yer diğer kartellerle savaşarak veya koalisyonlar kurarak Sinalao’yu en güçlü kartellerden biri yapar. An itibariyle kaçak olan Guzman, yine ait olduğu yere, FBI’ın en çok arananlar listesinin tepesine dönmüştür.
2. Amado Carillo Fuentes: 25 milyar$
Sahip olduğu çoğu Boeing 727’lerden mürekkep 27 uçaklık filoyla kokain taşımasından ötürü “Göklerin Efendisi” olarak bilinen Amado Carillo Fuentes 1956 yılında doğmuştu. Aile durumlarından kriminal olan Carillo, Juarez Karteli’nin lideri olan patronu Rafael Aguilar Guajardo’yu öldürerek kartel liderliğine yükselmişti. Kolombiya üzerinden akladığı paralarla dillere destan uçak filosunu kurmuş ve bilinen en başarılı uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarından birine imza atmıştı. Yıllar boyunca Amerikan ve Meksika polisi tarafından sıkı skıya izlenen fakat hiçbir zaman yakalanamayan Carillo, görünüşünü değiştirmek için yaptırdığı riskli bir estetik ameliyat esnasında 1997 yılında öldü. Ameliyatı yapan iki cerrahın cesedi çelikten variller içinde üzerlerine beton dökülmüş olarak bulundu ve otopsilerinde öldürülmeden önce işkenceden geçtikleri ortaya çıktı. Bu estetik ameliyatın aslında Carillo’yu kaçırmak için tertip edilmiş bir plan olduğuna dair komplo teorileri olsa da DEA cesedin ona ait olduğunu açıkladı.
1. Pablo Escobar: 30 milyar$
Fazla söze gerek yok, onun gibisi gelmedi. Gençliğinde en büyük hayali Kolombiya başkanı olmak olan 1949 doğumlu Pablo Escobar bir kartel liderinden çok daha fazlasıydı. Lideri olduğu Medellin Karteli sadece tonlarca kokaini sadece üretmekle kalmıyor, ürettiği malları Meksika’ya ve oradan ABD’ye taşıyarak sokaklarda satılması safhasına dahi nüfuz ediyordu ki organizasyonun büyüklüğünü bu listede üç tane üyesi bulunmasına bakarak anlayabilirsiniz. Escobar organizasyonun Kolombiya’da yerleşik kısmını yönetiyordu ve faaliyet gösterdiği bölgelerde açıkça devletten daha güçlüydü. Haftalık hasılatı 400 milyon$ civarında kadar olan Medellin, önüne çıkan veya menfaatleriyle çatışan herkesi öldürmekten çekinmeyen Escobar–1989’da sadece kendi aleyhinde kanıtlara sahip diye bir gazeteciyi öldürmek için bir yolcu uçağını gazeteci dahil içindeki herkesle birlikte havaya uçurmuştu–buna son derece zıt bir biçimde halk tarafından çok seviliyordu çünkü kokainden gelen paranın ciddi bir kısmını hayırseverlik yolunda kullanmaktan çekinmiyordu. ABD tarafından kendisine savaş açılmış olmasına rağmen Beyaz Saray’ın önünde oğluyla birlikte çektirdiği fotoğraf onun hayata ve düşmanlarına karşı olan “iddia”sını kanıtlar nitelikteydi. Yıllarca Kolombiya hükümetiyle savaştıktan sonra 1993 yılında sadeve kendisini avlamak için tertip edilmiş bir tim tarafından öldürüldü–veya kaçamayacağını anlayınca intihar etti. Görkemli ve kalabalık bir cenaze töreniyle defnedildi.
Bonus:
Pablo Escobar ve oğlu Juan Pablo 1981’de Beyaz Saray’ı ziyaret ederken.