Modern dünyada zamanı tam olarak bilmek istediğimizden, bunu garantiye almak için duvarlarda, telefonlarda, bilgisayarlarda ve hatta blue-ray oynatıcılar üzerinde dahi saat bulunuyor. Analog saatler artık eski teknoloji olarak kabul edilmeye başlandı bile. Ama zamanı yakalamanın, insanlığın binlerce yıldır eskimeyen merak ve mücadelelerinden biri olduğu aşikar. Bu liste atalarımızın bu sorunu çözmek için yaratıcılık ve marifetleriyle geliştirdikleri aygıtları bilmenin bizlere gereken içgörüyü sağlayacağı düşüncesiyle hazırlandı.
1. Yuvarlanan Top Saati
17. yy’da Fransız mühendis Nicolas Grollier tarafından icat edildi. Bu saat, zikzaklı bir yolda yuvarlanan top kullanarak zamanı gösteriyordu. Topun zikzaklı yolda bir tam tur gidip gelmesi, bir dakikaya tekabül ediyordu. Fakat aygıtın ana kusuru, parça temizliği yapılmasının zor olması. Toz biriktiği takdirde topun hareketi yavaşlıyor ve zamanı göstermek konusunda güvenilmez hale geliyor.
2. Mum Saati
Mum saati basit bir kavramdan yararlanıyordu. Yavaş ve tutarlı bir biçimde yanan parafin mumun doğası. Bu süreci kullanan atalarımız, zamanı istikrarlı bir biçimde takip etmeyi başarıyordu. Saatler, eşit aralıklı işaretler ile mumun üzerine oyularak oluşturuluyordu. Her işaret, örneğin bir saat gibi tek bir zaman birimini gösteriyordu. Mum yandıkça her bir saat birimi eriyor, ne kadar vakit geçtiğini anlayabilmek için işretlenmiş ve yanmayan bir başka muma bakmak yeterli oluyordu. Ayrıca bu mum saatler, çalar saat işlevi de görüyordu. Onları bu şekilde kullanmak için istenilen zaman dilimine ağır bir çivi takılıyordu. Balmumu çivinin takıldığı yere kadar eridiğinde, çivi altındaki metal tepsiye düşerek ses çıkarıyordu. Mum saatlerin, MS. 520’lerde Çin’de kullanıldığı biliniyor fakat mucidinin kim olduğu ya da bu tekniğin nereden geldiği bilinmiyor. En kesin mum saati Müslüman alim El-Cezeri tarafından yapılmış. Zamanı daha görünür kılmak için bir kadran kullanma fikri ona ait. Avrupalılar mum saatinin nasıl yapılacağını büyük ihtimal Haçlı Seferleri sırasında Müslümanlar’dan öğrenmişler. Ancak mum saati, işaretlenen aralıklara göre geçen zamanı söyleyebiliyor, tam zamanı söyleyemiyor.
3. Su Saati
MÖ. 16. yy’da Babil’de kullanılan su saati, bilinen en eski ve muhtemelen en basit zaman ölçen aygıt. Kum saatine benzeyen bu aygıtta, bir haznenin içindeki suyun bağlantılı bir başka hazneye akmasına izin verilir ve bu aktarımın tamamlanmasıyla geçen süre ölçülmüş olur. Haznelerin büyüklüğüne göre bu süre değişir. Haznelerin üzerine saat ya da dakika gibi ölçülmek istenen zaman birimi işaretlenerek akmakta olan suyun geldiği hizaya göre, ara zamanlar bilinebilir. Yalnız bu tasarımda bir sorun vardı; hazneler boşaldıkça suyun akış hızı düşüyordu. Bu da haznedeki suyun ağırlığının azalmasıyla ortaya çıkan basınç düşüklüğünün bir sonucuydu. Dolayısıyla zamanı kesin olarak doğru ölçmek mümkün olmuyordu.
4. Tütsü Saati
Kökeni 6. yy. Çin’ine dayanan tütsü saat, hem tütsünün yavaş yanması hem de yaydığı hoş kokular nedeniyle kullanılıyordu. İlk önce ölçmek istenen zaman dilimine uygun olacak uzunlukta bir tütsü çubuğu seçiliyor. Kısa çubuklar kısa süreli zamanlar için; spiral şeklinde uzun çubuklar ise günler için kullanılıyordu. Tütsü saatler çok süslü olur ve gözlere estetik görünecek şekilde tasarlanırdı. Genellikle dekoratif tepsiler içinde sergilenirdi. Tütsü çubukları, belirli zaman aralıklarına göre dizilmiş, uçlarında metal toplar olan ince iplerin altından geçirilirdi. İstenen vakit geldiğinde yanan tütsü, çubuğun üzerindeki ipi yakar ve tepsiye düşen topların çıkardığı ses alarm işlevi görürdü. Saatin en benzersiz özelliği elbette yaydığı hoş tütsü kokusuydu. Yine bir tütsü çubuğunda farklı kokulara sahip katmanlar olabilirdi, böylelikle her saat başı farklı bir koku havaya yayılırdı.
5. Fil Saati
Makine mühendisliği açısından gerçekten bir başyapıt. Mühendislik alanında devrimsel sayılabilecek mekanik aygıtlar tasarlayan parlak bir zekaya sahip El-Cezeri’ye ait başka bir buluş olan bu saat, farklı fikirlerin buluşma noktası. Tasarım, içi boş bir fil heykelinin etrafında biçimlenir. Saatin çeşitli bileşenleri sadece filin üzerine değil aynı zamanda içine yerleştirilmiş. Filin içinde bir su deposu gizlidir. Bu deponun içinde suyun üzerine yerleştirilen iplerle bağlı bir haznenin, suyun düzenli akışı sayesinde tümüyle dolması 30 dakika sürüyordu ve bu da zamanlama mekanizmasını oluşturuyordu. Hazne dolduğunda hızlıca su deposunun dibine batıyor, kendisine bağlı ipler bir topu serbest bırakıyor, bu toplar en tepedeki bir kuşun kendi etrafında dönmesine ve bu da düzeneğin içinde görünmeyen iki kuşun daha dönerek topu bir yılanın ağzına ulaştırmasına neden oluyor. Filin kafasının üstündeki iki yılandan birinin ağzından çıkan top, aşağıda bir vazoya bırakılıyor bu da fil sürücüsünün davulunu çalmasına neden oluyor. Bu durum da yarım saatin dolduğunu haber veriyordu. Diğer yılanın ağzından diğer kavanoza yollanan başka bir top, havuzdaki haznenin boşalmasına neden oluyor ve döngü yeniden başlıyordu.
6. Merkhet
Antik Mısırlılar medeniyetlerini geliştiren etkileyici buluşlar yapmak konusunda epey becerikli insanlardı. Anlamı “bilmenin aleti” olan “merkhet”, dünyanın bilinen ilk astronomik aygıtı. Genel olarak, Güneş’in hareketlerini takip etmek, zamanın nasıl geçtiğini anlamak bakımından başlıca yöntemdi. Ama “merkhet”, zamanı yıldızların rehberliğinde geceleri de takip edebilmeyi sağlıyordu. Aygıt, yatay tutulan ahşap bir çubuğun ucuna bir sicimle bağlanmış bir ağırlık sayesinde düz bir çizgi üzerinde yıldızları ölçebilmeyi sağlıyordu. İki “merkhet”, Kuzey Yıldızı ile hizaya girdiğinde gökyüzünde hayali bir meridyen oluşmuş oluyordu. Zaman, bu çizgiyi geçen yıldızlar sayesinde tespit edilebiliyordu. Bir gün, 24 saate bölünmüştü. Gecenin 10 saati için 10 yıldız, günbatımı ve gündoğumu da birer saat olarak tespit edilmişti. Dendera ve Edfu tapınaklarındaki metinlere göre zamanı ölçebilmek için merkhetle birlikte, palmiye ağacından yapılmış “V” şeklinde başka bir çubuk kullanılıyordu.
7. Otomatik Saat
Zamanın geçişini bildirmek için hareketli figürler kullanan bir cihaz. Bunun en bilindik örneği guguklu saat. Bir guguklu saat basit görünmekle birlikte, pek çok iş gerçekleştiren olağanüstü ayrıntılı rutinlere sahiptir. Geçmişi MÖ. ilk yüzyıla kadar giden otomatik saatler bugün de hala üretiliyor. Saat başı bir kuş öter ve bunun devamında her bir otomatik saat düzeneğinde değişen varyasyonlarda bir dakika boyunca müzik çalmak, dans etmek ya da bir değirmenin dönmesi gibi bir dizi eş zamanlı hareket meydana gelir. Videoda ünlü yönetmen Hayao Miyazaki’nin tasarladığı Tokyo Shiodome İstasyonu’nda bulunan guguklu saat görülüyor.
8. Obelisk (Dikilitaş)
Antik Mısırlılar yaklaşık MÖ. 3500 ve MÖ. 1500 yılları arasında inşa ettikleri dikilitaş olarak bilinen uzun dikdörtgen taş yapıların gölgelerine bakarak zamanı hesaplarlardı. Güneş’in gökyüzündeki hareketleriyle zemine düşen bu dikilitaşların kocaman gölgelerinin izlediği yol, aynı zamanda günün saatlerini temsil eder ve bu sayede zamanı okuma işine yarardı. Mısırlılar ayrıntılı hiyerogliflerle bezedikleri bu anıtları çok büyük dikkatle inşa ederlerdi. Dikilitaşların konumları, gölge açısının doğru hesaplanabilmesi bakımından özenle seçilirdi. İlk başlarda günü, sabah ve öğlen olarak ayırabilmişlerdi. Daha sonra en kısa ve uzun günü belirlemeyi başardılar. Buna ek olarak, dikilitaşların üzerine daha fazla işaretler koyarak kış ve yaz gündönümlerini de titizlikle not ettiler. MÖ. 1500 civarında Güneş saatini geliştirdiler. Bu saat günü 10 parçaya, ilaveten şafak ve alacakaranlığa bölmüştü. Doğu-batı istikametinde hazırlanan yatay bir kadranın ortasında duran bir çubuğun gölgesi, yüzeye düştüğünde günün saatlerini gösteriyordu.
9. Civa Saati
Antik çağda su saatlerinin büyük bir sorunu vardı. Saati ölçmek için kullanılan su, farklı sıcaklıklara maruz kalıyordu; ya kış vakti donuyordu ya da yaz vakti buharlaşıyordu. Çin’deki Song Hanedanı döneminde Zhang Sixun adlı bir mühendis bu açmazı çözdü. Zamanı ölçmek için sıvı civa kullanan ilk kişi oldu. Civa, -39 derece sıcaklıklarda dahi sıvı halde kalabilen bir elementtir. Bu nedenle, Sixun’un aygıtı kış aylarında donmuyordu. Ayrıca civa, mekanik parçaları su gibi paslandırmıyor.
10. Astronomik Saat
Zamanı bildirmenin yanısıra göksel bilgilerin kaydını tutar. Örneğin bir astronomik saat yıldızların haritasını veya Ay’ın evrelerini gösteriyor olabilir. En ünlü astronomik saatlerden biri, bu yazı boyunca adından sıklıkla bahsettiğimiz eski arkadaşımız El-Cezeri tarafından 1206’da tasarlanmış suyla çalışan astronomik saatti. Bu aygıt kendi kendine hareket edebilen bir otomattı; çünkü her yeni gelen gün oluşan mevsimsel değişiklikleri kaydedebiliyordu. Makine üç metreden daha yüksekte duruyor ve farklı işlevleri bulunuyordu. Ay’ın ve Güneş’in yörüngelerini takip ediyor, güncel zodyakı gösteriyor ve yeniay zamanlarında açılan bir kapıdan çıkan hareketli figürler, bu durumu haber veriyordu. Gün boyunca müzik çalınan hareketli figürlerin saate ilavesi yine El-Cezeri’nin fikridir. Günümüzde astronomik saatlerin en ünlüsü Prag’da bulunan 15. yy’da yapılmış olan saattir. Saatin her iki yanında ve üstünde bulunan her bir figürün farklı ve belli bir anlamı vardır. Saatin sağ tarafındaki iskeletin elindeki zili çalmasıyla başlayan ve her saat başı bir dakika boyunca gerçekleşen gösteri, en tepedeki horozun ötmesiyle son bulur.