Hayal edin: Sıcak bir yaz günü, görkemli Versay Sarayı’nın bahçelerinde gezinirken birden kendinizi başka bir yüzyılın içinde buluyorsunuz. Evet, kulağa fantastik bir film senaryosu gibi geliyor ama Elizabeth Morison ve Frances Lamont için bu, sıradan bir tatilin sürprizli bir maceraya dönüşmesi demekti. Oxford’un ciddi ve prestijli atmosferinden kaçıp Paris’te huzurlu bir gün geçirme hayaliyle yola çıkan bu iki kadın, kendilerini bir anda Kraliçe Marie Antoinette’in zamanında bulduklarını iddia ediyorlar! Eski moda kıyafetler giymiş adamlar, gizemli bir köprü ve çizim yapan tuhaf bir kadın… Bu hikaye tam anlamıyla “ne oluyor burada?” dedirten cinsten. Daha da ilginci, olayın kahramanlarının aslında kimliklerini gizleyen iki saygın akademisyen olması. Ee, insan merak etmeden duramıyor: Bu olay bir zaman yolculuğu muydu, yoksa yaz sıcağının azizliği mi? Versay’ın büyülü bahçelerinde geçen, tarihin en garip zaman yolculuğu hikayesine adım atmaya hazır olun! İşte zaman yolculuğu yaptıklarını söyleyen saygın Oxford profesörlerinin ilginç hikayesi!
Sıcak bir ağustos günü, yıl 1901, yer Fransa
İngiltere’den tatil için gelen Bayan Elizabeth Morison ve Bayan Frances Lamont, Paris’in batısındaki efsanevi Versay Sarayı’nı ziyaret etmek için yola çıkıyor. “Trene bindik,” diye anlatıyorlar daha sonra, “ve sarayın odalarını, galerilerini büyük bir ilgiyle gezdik.” Ne var ki, bu gezinin bekledikleri gibi huzurlu bir tatil günü olmayacağını nereden bilebilirlerdi?
Versay’ın ihtişamlı bahçelerini keşfetmeye başladıklarında profesörlerin üzerlerine ağır bir melankoli çöktü
Bu atmosferi, “rüya gibi bulanık” ve “ürkütücü derecede tatsız” olarak tanımlıyorlardı. Ve işte burada işler tuhaflaşmaya başladı. Bahçede yürürken, eski moda kıyafetler giymiş insanlarla karşılaştılar: “Uzun gri-yeşil paltolar ve üç köşeli küçük şapkalar giymiş iki adam” ve yüzü hem koyu hem de sert bir ifadeyle dikkat çeken biri.
Köprüden geçerken başka bir kadın gördüler. Eski moda bir kıyafet içinde çizim yapıyor gibiydi ve onlara döndüğünde suratındaki ifade tam anlamıyla bir zaman kapsülünden fırlamış gibiydi. Sonunda bahçeden çıkmayı başardıklarında, sersemlemiş ve tedirgin bir halde konaklama yerlerine geri döndüler. Ancak bu tuhaf deneyim, onların peşini bırakmayacaktı.
İlginizi çekebilir:
Ruh Telefonu: Thomas Edison’un Ölülerle İletişim Kurmak İçin Geliştirmeye Çalıştığı Cihaz
Bir süre sonra yeniden saraya dönüp aynı yolları takip etmeye karar verdiler, ancak hiçbir şey eskisi gibi değildi
Bahçeler, köprü ve binalar tamamen değişmişti. Hatta bazı yollar ve detaylar tamamen kaybolmuş gibiydi. Araştırmalarının sonunda Morison ve Lamont, 18. yüzyılın sonlarına, Fransız Devrimi öncesine bir şekilde geri döndüklerine inanmaya başladılar. Hatta karşılaştıkları kadınlardan birinin ünlü Kraliçe Marie Antoinette olduğunu düşündüler. Bu sıra dışı hikayelerini “An Adventure” adlı bir kitapta topladılar ve 1911 yılında yayınlanan eser büyük bir sansasyon yarattı.
İşin en şaşırtıcı kısmı ise, Morison ve Lamont’un aslında kimliklerini gizleyen iki saygın akademisyen olmasıydı: Eleanor Jourdain ve Charlotte Moberly
Oxford Üniversitesi’nde yönetici pozisyonlarında olan bu iki kadın, hikayenin yarattığı yankıdan çekindikleri için sahte isimler kullanmışlardı. Ancak üniversite içinde bu sır çok da saklı kalmamıştı. Hatta bazı öğrencileriyle bile deneyimlerini paylaşmışlardı.
İlginizi çekebilir:
Birçok Teori Var! Ünlü Polisiye Yazarı Agatha Christie 11 Gün Boyunca Neden Ortadan Kayboldu?
Doğaüstü olaylara olan ilgileri nedeniyle Jourdain ve Moberly, Psişik Araştırma Derneği (SPR) ile iletişime geçti
SPR, insan deneyimlerini bilimsel açıdan inceleyen bir organizasyondu. Ancak hikayeleri, bilim dünyasında tartışmalara yol açtı. Kimi zaman kaymasını ciddi bir fenomen olarak görürken, kimileri bunu sıcak çarpması ya da iki kişinin paylaştığı bir sanrı (folie à deux) olarak yorumladı. Yine de kitap büyük ilgi gördü ve Moberly ile Jourdain’in kariyerlerini gölgelemeyi başaramadı.
Jourdain ve Moberly hayatları boyunca yakın arkadaş kaldılar
Jourdain, üniversitedeki görev süresince sert mizacı nedeniyle zaman zaman eleştiriler alsa da kolejin gelişiminde önemli bir rol oynadı. İkili, Oxford’daki Wolvercote Mezarlığı’nda, birbirlerine birkaç adım mesafede sonsuz uykularına çekildi. Geride ise dönemin en ilgi çekici doğaüstü hikayelerinden birini bıraktılar.
Bugün St Hugh’s College’da her ikisinin de portreleri hala gururla sergileniyor
Ancak “An Adventure” hikayesi kolejin resmi tarihçelerinde neredeyse hiç geçmiyor. Akademik dünyada hala tartışılan bu hikaye, sıradan bir tatilin nasıl tarihin en büyüleyici zaman yolculuğu anlatılarından birine dönüştüğünün kanıtı gibi.
Kaynak: 1