Yüzyıllık Yalnızlık, Gabriel García Márquez‘in 1967’de Meksika’ya ilk gidişinde yazdığı başyapıtı. Yazarın, yazma amacını “çocukluk günlerini sanatsal bir dille ardında bırakmak” şeklinde açıkladığı bu kitap, büyülü gerçekliğin en önemli eserlerinden. Ve kitabın arkasında Marquez’in şu cümleleri yer alıyor:
“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”
İşte belki de dünya edebiyatının kaybettiği en büyük isim olan Marquez’in bir rehber niteliğindeki kitabı Yüzyıllık Yalnızlık’tan bünyenizde tokat etkisi yaratacak 24 alıntı.
1. “Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak, onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.”
2. “İnsanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir.”
3. “Birisi, kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve oluk oluk kanama başlıyor yeniden…”
Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıveriyor. O yüzden değil mi, içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta tedirgin ve gergin dolanmalarımız? -anlatsam mı, anlatmasam mı?- kararsızlığımız, -bu sevgi beni acıtır mı?- kuşkularımız…
4. “Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vadettiklerine güvenmeyi sürdürmek, ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.”
5. “Bir dakikalık uzlaşma, ömür boyu arkadaşlıktan daha iyidir.”
6. “Kötülük dünyada değil, kişinin yüreğindedir.”
7. “Ölümü umursadığı yoktu; ama yaşam çok şey demekti. O yüzden de idam hükmü verildiği andaki duygusu korku değil, özlem oldu.”
8. “Sezgisiyle daha iyi ayırt edebildiği şeyleri, gözleriyle görmeye çalışarak; yanlışlara düşmeye başladı.”
9. “İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.”
10. “Yüreğini kolla, Aureliano” dedi, “ölmeden çürüyorsun.”
11. “Çünkü erkeklerin en büyük özelliği, doyduktan sonra açlığı inkar etmeleriydi.”
12. “Çünkü kız, gerekli olduğu anın dışında varlığını çevresindekilere duyurmamak gibi az görülür bir erdeme sahipti.”
13. “Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken; kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.”
14. “Aşkların en çılgınca ve en vazgeçilmez olanının; ömrün sonundaki bir anlık gerçek olduğunu akıllarından çıkarmamalarını öğütlemeye başladı.”
15. “Dünya daha öylesine çiçegi burnundaydı ki, birçok şeyin adı yoktu ve onlardan bahsederken parmakla göstermek gerekiyordu.”
16. “Bir ilişkiyi kadın başlatır, kadın bitirir. Ama başlatan ve bitiren, aynı kadın olmayabilir.”
17. “Sanırdınız ki, gündüz akşama kadar dokuyor, dokuması bitmesin korkusuyla da gece sabaha kadar söküyordu. Bu işi yalnızlığını unutmak için değil; tam tersine yalnızlığını yoğunlaştırmak için yapıyordu.”
18. “Yüreğin o giderilemez unutkanlığıyla değil, çok daha amansız ve hiç dönüşü olmayan bir başka çeşit unutkanlıkla unutulmuş olduğunu anladı.”
19. “Çünkü başka bir şey düşünmesine olanak kalmadığından beri, kaçınılmaz anıların duygularına dokunmaması için, katı düşünmeyi öğrenmişti.”
20. “Savaş çıkarmanın, savaşı bitirmekten kolay olduğunu bilmiyordu.”
21. “Erkeklerin, karılarını ve çocuklarını bırakıp omuzlarına tüfeklerini atarak savaşa gittikleri günlerden bu yana; insanların ahlaklarının, yapılarının değişmiş olduğunu anladı.”
22. “İnsanlar birinci mevkide giderken, edebiyat yük katarına atılırsa, dünyanın anası bellenmiş demektir.”
23. “Durun inekler, ömür dediğin gelip geçiyor.”
24. “Belki de yalnızca onu elde etmek için değil, aynı zamanda onun yarattığı tehlikeleri de ortadan kaldırmak için çok ilkel ve basit bir duygu yeterliydi. Aşık olmak yetecekti.”
Ama bu denli basit bir şey kimsenin aklına ve yüreğine düşmüyordu.