Bankacılık sistemini bulan, modern finans temellerini atan Yunanistan batıyor. Yüzlerce yıl önceye giderek bu günleri değerlendirmek tabii ki mantıksız; ama uygarlık tarihine en önemli çentiği atan coğrafyanın, o uygarlığın geldiği acımasız nokta tarafından sindirilmesi de biraz tuhaf.
Kültür, sanat, insaniyet işleri günümüzde maalesef sadece Platon ve Aristo ile yürümüyor. Devreye Avrupa Bankası, IMF, Almanya, köşede hınzırca bekleyen Amerika gibi faktörler giriyor. Peki ne istiyorlar komşumuzdan, neden darlıyorlar sevgili komşumuzu?
2008’de laf ola beri gele teğet geçtiğimiz mali kriz Yunanistan’ı fena vurdu. Sadece Yunan dostlarımız değil, İspanya, Portekiz, İtalya gibi Akdeniz ülkeleri de krizin bedellerini hâlâ ödemeye devam ediyorlar.
Aslında Yunanistan bağımsızlık savaşını kazandığı Osmanlı’dan beri sürekli krizde. Tabii ki bunun Osmanlı’dan ayrılmak ile bir alakası yok; zaten o dönemler Osmanlı’da çöküşe geçmiş, elde yok avuçta yok durumda.
Bir gün yüzü görmediler, tıpkı bizim gibi
Yunanistan’ın krizlerle imtihanı antik çağlara kadar gidiyor. Dünyanın ilk ekonomik krizini Yunanlar yaşamış. Bunda öyle abartılacak bir yan da yok. Adamlarda kriz yaşayacak ekonomi varmış, yaşamışlar. Belki o dönem tanrılara keçi verip ya da bir iki yer işgal edip krizden çıkmayı bildiler; ama bugün işler o kadar seri işlemiyor. Bugünün tanrılarının gazabı daha fena.
Sürekli girmek istediğimiz ama bizi asla almayacakları Avrupa Birliği
2008 krizinde dünyanın en önemli borsaları %50 den fazla değer kaybettiğinde, ekonomisi üretime dayalı olmayan ülkeler için yıkım başladı. Yunan ekonomisi son dönemde sırtını kolay borçlanmaya dayamış yuvarlanıp gidiyordu.
“Nasılsınız” sorusuna sürekli “yuvarlanıp gidiyoruz” diye cevap vermeler
Bu halleri bize çok benziyor. Kapalı kapılar ardında gizli kapaklı işler çevirip, bunları sonsuza kadar saklayabileceğini sanmak. Krizi ilk karşılayan Yunan hükümetinin yaptığı da buydu. “Ekonomimiz büyüyor, borcumuz var ama ödeyebiliriz sıkıntı yok” mavralarıyla herkesi kandırma yoluna gittiler. İşin ilginci Avrupa Birliği’ni kandırdılar da. Aslında devam ettirebilselerdi o dönemler her şey harikaydı. Hem ne derlerse AB’ye yutturuyor, karşılığında da deste deste Euro alıyorlardı.
Aslında sadece kendilerini kandırdılar
İktidar muhafazakar partiden sosyal demokratlara geçtiğinde anlaşıldı ki önceki hükümet aklınca tüm verilerle oynamış, mümkün olduğunca toz pembe rüyalara dalmış. Verilere göre bütçe açığı eski hükümetin açıkladığından iki katı daha fazla.
Avrupa Birliği İstikrar ve Büyüme Paktı’nı meze yapıp yanında uzo içmişler
Ohh Afiyet olsun.
2008 krizini atlatmak için sürekli borçlanan Yunanistan bir yandan da içeride sigorta, sosyal haklar ve yeni mali yapılanmaya uygun kanunlar uyguluyordu. Bu ilk dönem biraz bizim Kemal Derviş zamanlarını andırsa da, bu önlemler komşu için yeterli olmadı. Ortaya çıkan rakamlar birliğin sürdürülebilir ekonomisine yön veren İstikrar ve Büyüme Paktı verilerini kat kat aşıyordu. Avrupa Birliği’nin sürdürülebilir ekonomisi ya da İstikrar ve Büyüme Paktı gibi havalı tabirler aslında kısaca borçlanan ülkelerin borçlarını düzenlemek anlamına geliyor.
Tanrılar kurban istiyor
Zavallı komşunun adaları mı satsak diye düşünmesinin sebebi de bu çıkmaz durumdan dolayı. Borçlanma AB üyeliği altında yapıldığı için çözümün de AB ile yürütülmesi gerekiyor. AB dediğimiz de kısaca Almanya (daha uzun oldu). Hadi biraz da Fransa diyelim. Bu kriz işini bankadan aldığımız ihtiyaç kredisi gibi düşünelim. Krediyi ödeyemedik. Banka diyor ki, o buzdolabı sana çok büyük çok elektrik de harcıyor, sat onu. Evin 3 oda, bir odasını bana ver. Musluklar su kaçırıyor, değiştir… Merkel bu sebeplerden dolayı muhtemelen Yunanistan’da en sevilmeyen kadındır.
Bir Rezaları yok ki bütün borçları kapatsın
AB denetiminde bu mümkün değil. Borçları kayıt dışı parayla, merdiven altı çeklerle altınlarla ödeyemezsiniz. Her şey yasalara uygun olmalı. Şark kurnazlığı kandırmacası artık şarkta bile tutmuyor. Batının şarkı Yunanistan, Somali ve Sudan gibi borcunu ödeyemeyen ülkeler kervanına katılmak üzere. Şu anda bu seviyeye inen ilk gelişmiş ülke konumunda. Bizim devlet bankalarının da bizdeki malum sebeplerden ötürü yurt dışı piyasalarda güvenilirliği hızla eriyip gidiyor. Aslında eğer devlet bankalarının prestiji söz konusuysa uluslararası alanda bizim de şu anda Sudan’dan pek farkımız yok. Yunanistan’ın AB üyesi olmadığını düşünelim. O vakit kendi kafasına göre borçlanmaya devam eder, sağdan soldan kredi toplar, enflasyonla top gibi oynayabilirdi. İşte ülke Pazar günü gideceği referandum biraz da bunu oylayacak.
Euro mu Drahmi mi
Pazar günü Avrupa Merkez Bankası’nın teklifi halkın önüne koyulacak. Teklif bildiklerimizden başka bir şey söylemiyor. Kamu varlıkları özelleştirilsin, emeklilik harcamaları azalsın, düşük gelir gruplarına yapılan mali yardımlar kaldırılsın ve Yunan dostlarımızın artık yeter dediği kemer sıkma politikası sertleştirilsin. Seçmenler hayır der ise AB’ye göre bu karar Euro’dan çıkış demek. AB bu tehdidi ne kadar hayata geçirir orası başka bir konu. Muhtemelen böyle bir durum söz konusu olmayacak. AB kısaca mali düzeni sağlayacak tedbirler istiyor. Türkçesi “paraları yerken iyiydi, iş faize gelince yan çizmek yok” demek. Maalesef bu garip düzen yine ücretli çalışanı ve esnafı ezecek.
Çipras’a göre halk referanduma Hayır demeli
Krizin tüm sorumluluğunu işçi ve emekçi kesimin boğazına basarak almak Çipras’ın başa gelirken ettiği vaatlere ters. AB ise Yunanistan’ı batıran birlik olarak anılmak istemiyor. AB’ye göre anlaşma imzalansın ve kimsenin burnu kanamadan sorun çözülsün. Bu kimselerin içine tabii ki orta ve alt gelir grubu dahil edilmiyor.
Euro’nun sefasını ancak 7 yıl sürebildiler
2001 yılında Euro’ya geçen Yunanistan 2008 kriziyle birlikte çöküşe geçti. Mali yapısı ve vergi düzenlemesi en berbat Avrupa ülkesi olarak krizin altından kalkamadılar. Ellerindeki turizm ve zeytin kozu kısa vadede ödemeleri gereken ve 1.5 Milyar Euro’yu bulan borcu ödemekten çok uzak. Zaten Bu 1.5 Milyar da IMF’ye ödenecek taksitin sadece bir kısmı. Yunanistan’ın batmamak için aldığı borç yüzlerce Milyar Euro’yu buluyor. Ülkenin turizmden başka sağlam bir endüstrisi ya da sanayisi bulunmuyor. Tanıdık geldi mi? Zeytin demişken üretimleri bizden çok daha fazla. Sadece Midilli adasında bizim tüm Ege bölgesine bedel zeytin üretiliyor. Aslında hiç de öyle sandığımız kadar tembel değiller.
Kapitalizm gölgesini satamadığı ülkeye domuz der
Ekonomik kriz içindeki Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya, Euro bölgesindeki zengin ülkeler tarafından artık bir kısaltmayla adlandırılıyor. Bu kadim ülkeler AB’nin geri kalanı için kısaca PİİGS ülkeleri olarak geçiyor. Yani Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan (Greece) ve İspanya (Spain): Piigs. İngilizce domuz demeye geldiği için hayli tepki toplayan bu kısaltma AB’nin içine düştüğü durumun acıklı bir temsili gibi.
“Çöplerden yemek toplayacağıma onurumla ölmeyi tercih ederim.”
Her yeni yardım paketinin karşılığında, vergiler artıyor, insanlar işten atılıyor, emekli maaşlarında önemli oranda kesintiler oluyor. 2012’de kabul edilen yeni bir yardım paketinin ardından 77 yaşındaki emekli Dimitris Christoulas onuruyla ölmeyi tercih etti. Protestoların başladığı 2008 yılında Polis tarafından öldürülen genç Alex’in ardından halk bir kere daha derinden sarsıldı. Dimitris Christoulas’ın ölümünden hemen önce AB Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve IMF’den oluşan troyka grubu, bütçe kesintileri ve yeni vergiler konusundaki planı daha yeni kabul ettirmişti. Bugün troyka’nın bir başka yardım önerisi daha oylanacak.
Çipras kampanyasını “Hayır” üzerine kursa da Yunanistan’daki genel beklenti “Evet” oyu çıkacağı yönünde. Referandumdan Evet çıkarsa büyük umutlarla iktidara gelen Çipras yine büyük ihtimalle istifa edecek. Yunanistan’da yaşayan dostlarla konuştuğumuzda (toplam 5 kişi 🙂 ) farklı yanıtlar aldık. Turizm ile uğraşanlar Troyka ile anlaşma yoluna gitmek için oylarını Evet yönünde kullanacaklarını söylediler. Couchsurfing’ten tanıdığımız daha genç iki arkadaş ise kesinlikle Hayır vereceklerini söylediler. Kalbimiz onlarla. Yunanistan için hangisi iyi olacaksa o olsun. Oturup karşılıklı ağzı tadıyla bi Frappe iki uzo devirelim…