Kültür dünyamızın zenginlikleri arasında bize yakın asırlarda yaratılan eserler ve üreticileri olduğu gibi, yapımı İ.Ö’ye kadar uzanan heykeller de var. Zengin, çok kültürlü, bereketli bu topraklar üzerinde kadim zamanlardan bu yana pek çok medeniyet yaşamış, bu topraklar da pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Antalya, bu köklü geçmişin önemli yerlerinden ve pek çok Antik kentin de bulunduğu şehirlerimizden biri. İşte burada, Antalya’nın Perge bölgesinde yaklaşık 40 yıl önce yapılan bir kazı ve hemen ardından yaşanan tarihî eser kaçakçılığı günümüzde evrensel bir önem taşıyor. Azamet dolu bir karakter olarak bildiğimiz Herkül’ün bir heykeli kazı çalışmaları sonucu bulunuyor, ancak akıbeti uzun yıllar tam bir facia oluyor. Yorgun Herakles olarak da bilinen bu heykel ve başına gelenleri sıraladım. Sonu güzel bitiyor!
Önce filmlere de konu olmuş ve muazzam gücüyle hafızalara kazınmış Herakles’ten (Herkül) kısaca bahsedeyim
Herakles, yaptıklarıyla insanlığa büyük katkılar sağlamış ancak trajik bir hayat yaşamıştır
Kahraman olmayı kendisi seçmemiş olan Herakles’in gücü, kuvveti Tanrı vergisidir
Krallıkta gözü olmayan Herakles’in Nemea Aslanı’nı alt etmek, korkunç bir yaban domuzunu canlı olarak yakalayıp teslim etmek gibi macera dolu 12 görevi vardır
Antik Yunan’da doğmuş olan bu Yunan kahramanının başlıca simgeleri sopa, yay ve oktur
Şimdi gelelim hadiseye. 1980 yılında Antalya’nın Perge Antik kentinde Herakles’e ait olduğu tespit edilen bir heykelin belden aşağısı bulunur
Herakles daha sonra bulunacak olan üst kısmından da anlaşıldığı üzere; demin de bahsettiğim 12 görevini gerçekleştirmiş olmanın getirdiği yorgunluğu yaşamaktadır
Perge Antik kentinde bulunan bu heykelin üst kısmıysa kazılarda çalışan iki işçi tarafından çalınıp kaçırılmıştır
Yorgun Herakles heykeli Boston Güzel Sanatlar Müzesi ile New Yorklu bir bankerin ortaklaşa satın almasıyla illegal ticaretin kurbanı olmuştur
Yaklaşık 10 yıl sonra, Eylül 1990’da Türkiye’nin kültürel mirasına sahip çıkılması ve tarihî eser kaçakçılığı üzerine araştırmalar yapan gazeteci Özgen Acar New York’a bir geziye çıkar
Bu seyahatinde Yorgun Herakles’in üst kısmının Metropolitan Müzesi’nde olduğunu tespit eder
Bunun üzerine derhal konuyu yerli – yabancı basında gündeme getirir, dönemin Antalya Müze Müdürü ile iletişime geçer ve oradan da onay alır
Bu Yorgun Herakles heykeli, Yunan heykeltıraş Lysippos’un İ.Ö 340’larda yaptığı meşhur bronz heykelinin İ.S 2. yüzyılda mermerden yapılan Roma kopyasıdır
Tüm bunların üzerine Türkiye, heykelin üst kısmını geri almak için atılım gerçekleştirdiğinde Amerika’ya ülkemizin ilk kadın arkeologlarından Jale İnan’ı gönderir
Heykelin alt kısmıyla, Amerika’da bulunan üst kısmının birbirine ait olduğunu Jale İnan uzun uğraşları sonucu 1992’de kanıtlar
Durum netlik kazansa dahi heykel ancak New Yorklu bankerin ölümünden sonra, 2011 yılında Türkiye’ye getirebilir
Heykel zaman içeresinde, tarihî eser kaçakçılığının evrensel ölçekteki sembollerinden biri haline gelir
Yorgun Herakles’i bulan Özgen Acar bu konu hakkında ‘’Çoban Herkül’ü Yordu’’ adlı bir kitap yazar
Bu kaçakçılığın en önemli ismi, kitap kapağında da soyadıyla var olan Süleyman Çoban olur. Çoban, Perge Antik Kenti’nde arkeolojik kazılarda işçi olarak çalışırken çeşitli tarihî eserleri bulup antikacı ve koleksiyonerlere satan biridir
Özgen Acar bu konu hakkında şunları söylüyor: “1981’de kaçırıldı heykel. Kazı devam ederken orada çalışan işçilerden biri, bunu görüyor kazı sırasında. Jale İnan’a bir şey söylemiyor ve gece gelip çıkarıyor. Bu kişi Süleyman Çoban, başka kaçakçılık olaylarına da karışmıştır, lahitleri de satmıştır. Bu heykeli de İstanbul’daki kaçakçılara satıyor. Onlar da Shelby White-Leon Levy çiftine satıyorlar. Bu Amerikalı çift Boston Müzesi ile ortaklaşa almışlar heykeli.”
Dahası Boston Müze Müdürü de her şey tespit edilip gerekenin yapılacağı zaman geldiğinde Acar’la alay edici vaziyette konuşur
Acar bu konuda da şunları belirtiyor: “Türkiye girişimlere başladığında ilk olarak Jale İnan’ı gönderdi Amerika’ya. Heykelin parçası ilk önce uyum sağlamadı çünkü altında kaidesi vardı. Türkiye kaidenin çıkarılmasını istedi, İnan tekrar Amerika’ya gitti. Ve yanında getirdiği parça, kaide çıkarıldığında hemen oturdu heykele. Türkiye ve Boston Müzesi’nin gösterdiği uzmanlar tarafından da keşif yapıldı. White-Levy çifti ‘Biz bu heykeli verelim siz bize başka heykel verin’ dedi. Tabii ki Türkiye hükümeti bunu kabul etmedi. Uzun yıllar görüşmeler sürdü.”