Sinema çalışanı olmak zordur. Hele ki kameranın önünde iseniz işiniz bir parça daha zorlaşır. Zira yaşınız kaç olursa olsun kendinize her daim bakmanız ve kollamanız gerekir. Pek çok insan için estetik algının temsilcileri olan sinema oyuncuları, bunu sağlamak için formlarını korumaya, kilo almamaya dikkat etme gereği duyar. Ancak aralarında bazıları var ki yeteneklerine güvenip geri kalan her şeyi bir tarafa bıraktıklarından, kariyerlerine, ideal olarak sunulan ölçülerin dışında devam etmekteler. Hatta ve hatta pek çok oyuncu için vücut ölçülerini değiştirerek ödül kazanmak gibi bir gerçeklik varken. İşte sizlere ideal ölçülerin aslında tamamen yalan olduğunu gösteren, sektörde ölçülerinden çok yetenekleriyle var olmayı başarmış 15 dev oyuncu.
Oscar adaylığı ile zirveye: Melissa McCarthy
Son dönemin yükselen yıldızı McCarthy, “Bridesmaids/Nedimeler” filmiyle elde ettiği Oscar adaylığının ardından nereye bakarsanız karşınıza çıkan bir oyuncu haline geldi. Yıllardır sektörün içinde olan oyuncu son yıllarda birbiri ardına çektiği komedi filmleriyle inanılmaz bir gişe potansiyeli olduğunu da ispatladı. McCarthy’nin son üç filmi toplam 96 milyon dolarlık bütçelerine karşılık, dünya çapında 540 milyon dolar getiri elde etti.
En vazgeçilmez tombul: Kathy Bates
Kadın oyuncuların sırım gibi olması gerekliliği sadece son dönemin değil uzun yıllardır var olan bir gerçeklik. Kathy Bates de sektöre adım attığı andan itibaren kilolarıyla mutlu mesut yaşayan ve ölçülerine istinaden elde ettiği rolleri unutulmaz kılan bir oyuncu. Oscar, BAFTA, Altın Küre gibi önemli pek çok ödülü evine götürmüş olan oyuncu büyük küçük demeden filmlerde yer almaya devam ediyor.
Mekânı cennet olsun: James Gandolfini
Pek çok kişinin mafya babası Tony Soprano olarak tanıdığı James Gandolfini, kendisini milyonlara tanıtan rolü ile ilgisi olmayan seçimleriyle çok yönlü bir oyuncu olduğunu sinema perdesinde izleyiciye kanıtlamış bir isim. Ölümünden sonra gösterime giren “Başka Söze Gerek Yok” filminde olduğu gibi duygusal rollerin de kendisine uygun olduğunu göstererek 19 Haziran 2013 tarihinde bizlere veda etti.
Komediden drama her yola girer: Jonah Hill
Aktör ya da aktrislerin pek çoğu komedi dışındaki türlerde yol alıp nefes almak istediklerinde insanları güldüren yapımlarda rol almayı tercih eder. Jonah Hill ise tam tersi bir yol izleyerek “Superbad” gibi son derece uç komedilerle başladığı kariyerine iki adet Oscar adaylığı ekleyerek, sadece komedi değil dram yönünün de güçlü olduğunu gösterdi. Bunlar olup biterken de biz de vücut ölçüleriyle vakit harcamanın ne derece gerekli olduğunu sorguladık. Yanıtımız; zaman kaybı.
Kabına sığmayan enerji: Jack Black
Jack Black yer aldığı projelerde etki gücünü gösteren ama aynı zamanda ideal olarak sunulanın çok da önemli olmadığını ortaya koyan bir diğer Hollywood ünlüsü. “Waterworld/Su Dünyası”, “Dead Man Walking/Ölüm Yolunda”, “The Jackal/Çakal”, “Enemy of the State/Devlet Düşmanı”, “Mars Attacks!/Çılgın Marslılar” gibi filmlerden tanıdığımız Black aynı zamanda Buz Devri (Zeke) ve Kunf Fu Panda (Po) gibi filmlerdeki seslendirmeleri ile de hafızalarda yer eden bir isim.
Çılgınlığının sınırı yok: Rebel Wilson
Özellikle genç nesil oyuncuların küçük yaşlardan itibaren onlara dayatılan fotoğraf ve perdede iyi gözükmek adına incecik olma sevdaları, Rebel Wilson söz konusu olunca anlamını yitirmiş gibi gözüküyor. Rol aldığı projelerde komedi yeteneğini gözler önüne seren Wilson, kilolu olmanın anormal bir durum olmadığını genç nesle ifade edebilmek için iyi bir örnek aslında. Öyle ki, zamanında Goldie Hawn’ın başrolünde oynadığı komedi filmi Private Benjamin’in yeniden çekimi için yapımcılar tereddüt etmeden Wilson ile el sıkıştı.
Müzikten sinemaya sanatın her dalında: Queen Latifah
“Chicago” müzikalin izleyenler bilir, Mama karakteri ile filmin dikkat çeken bölümlerinde yer alan eski şarkıcı yeni oyuncu Latifah, küçük rollerle adım attığı sinema dünyasında artık saygın bir oyuncu haline gelmiş durumda. Elde ettiği Oscar adaylığı başta olmak üzere, BAFTA ve Altın Küre’lerde de varlık gösteren oyuncu, standart ölçülerin başarının etken faktörlerinden biri olmadığını kanıtlayan isimlerden biri.
İngilizlerin komik adamı: Nick Frost
Son dönem İngiliz komedilerinin dikkat çeken oyuncusu Frost, işbirliği yaptığı ikili Simon Pegg ve Edgar Wright ile altına imza attığı projelerle son dönemin yükselen yıldızlarından. O da listedeki diğer oyuncular gibi standart olarak önümüze sunulan ölçülerin dışında olsa da sinema perdesindeki yapay dünyayı izleyiciye gerçekmişçesine aktarmak konusundaki ustalığı ile dikkat çekiyor. Frost’un doğallığı ve komikliği hakkında en net fikir verebilecek rollerden birinin, “The Boat That Rocked/Rock’n Roll Teknesi” filminde canlandırdığı Dave karakteri olduğunu belirtmeden de geçmeyelim.
Bazen babacan kimi zaman tekinsiz: John Goodman
Daha çok komedilerle bilinse de oynadığı dram filmleriyle de takdir toplayan Goodman, yıllardır içinde yer aldığı sektörün dayatmalarına karşı koyup kendisi gibi olarak bugünlere gelmiş bir oyuncu. “Barton Fink”, “Büyük Lebowski”, “Cazcı Kardeşler”, “Nerdesin be Birader?”, “Operasyon: Argo” gibi filmlerle hafızalarda yer eden Goodman’ın kariyerine bakıldığında, yer aldığı projelerin pek çoğunun sinemanın unutulmazlarından olması tesadüften ziyade yeteneğinden ileri geliyor.
Stand up’tan Oscar’a bir yolculuk: Mo’Nique
Siyahi sinemanın en bilinen isimlerinden Mo’Nique (tam adıyla Monique Imes) stand up sahnelerinde başlayan kariyerini sinemaya taşıdıktan sonra çok satan ve beğenilen roman Precious’un sinema uyarlaması “Precious/Acı Bir Hayat Öyküsü”nde önemli rollerden birini kaptı. Lee Daniels’ın usta işi yönetimi ve güçlü senaryo, kilo anlamında alışılagelenden uzak olan aktrisin Oscar başta olmak üzere pek çok ödülü kazanmasına vesile oldu.
Dolu dolu bir kariyer: Philip Seymour Hoffman
Yakın zamanda kaybettiğimiz Hoffman da klasik Hollywood yıldızlarından farklı görünmesine karşın, oyunculuğu ile sektörde her zaman takdir ve saygı gören isimlerden biriydi. Erken ölümüyle sinema dünyasını üzüntüye boğan aktör, ünlü Amerikalı yazar Truman Capote’yi canlandırdığı “Capote” filmiyle 2006 yılında Oscar heykelciğini havaya kaldırmayı başardı.
Komedinin yeni dehası: Seth Rogen
Bazı insanlar için “şeytan tüyü var” denir ya Seth Rogen onlardan biri. Senaristlik, yönetmenlik ve oyunculuk gibi birden fazla karpuzu tek koltuğa sığdıran Rogen, iyi gişe yapan “This is the End/Buraya Kadar”, “Neighbors/Kötü Komşular”, “Knocked Up/Kaza Kurşunu” gibi filmlerle son dönemin en dikkat çekici çıkışlarından birini yaptı ve gelecek onun için ziyadesiyle parlak gözüküyor.
Beklenmedik bir çıkış ve iddialı bir kariyer: Zach Galifianakis
Hepimiz onu “The Hangover/Felekten Bir Gece” serisiyle tanımış olsak da arada rol aldığı bağımsız türdeki dramalarla kariyerinde emin adımlarla ilerleyen aktör, karşımıza çıkan diğer örneklerde olduğu gibi “six pack” sahibi olmadan da başarılı olunabileceğini gösteren en önemli kanıtlardan biri. Birlikte oynadığı hemen herkes ile yakaladığı uyum sayesinde daha pek çok filmde kendisini izleyeceğiz gibi görünüyor.
Gerçek bir Sinderella: Gabourey Sidibe
Sidibe de tıpkı Mo’nique gibi “Acı Bir Hayat Öyküsü – Precious (2009)” filmiyle gündeme bomba gibi düşen isimlerden. Film ile dağıtılan hemen tüm ödüllere aday olan Sidibe, en sonunda Oscar’a da aday gösterilerek Hollywood’un yeni Sinderella’sı olarak isim yapan gencecik bir oyuncu. 2009 yapımı filmden sonra rol aldığı komedilerle yoluna devam eden aktris gelecekte hangi filmlerle karşımıza çıkacak bekleyip göreceğiz.
Bonus: ListeList ofisinden @heavie
Müzik, dans, oyunculuk ve sosyal medyanın ağır silahı, pek değerli mesai arkadaşımız @heavie