Türk sinemasının altın yıllarına damga vuran Yeşilçam’ın kötü adamları, sadece bir film karesinden ibaret değildi. Onlar, izleyicinin sinema salonundan çıkarken bile unutamadığı, hatta bazen rüyasına giren karakterlerdi. Her biri bambaşka bir karanlıkla, bambaşka bir yüzle çıktı seyircinin karşısına. Bazıları elinde kırbaçla köylüyü sömüren ağaydı, bazıları sinsice planlar yapan zengin iş insanı, bazılarıysa sevdiğimiz jönleri kıskanan, kötülükle yanıp tutuşan sinsi adamlar… Ancak hepsi bir noktada ortaklaştı: Halk onları sevmekten korktu, nefret etmekten keyif aldı. Peki, Yeşilçam’ın en kötü adamı kimdir? Belki de bu sorunun kesin bir yanıtı yok, ama hafızalardaki yerleri hâlâ taze olan o isimlere şöyle bir göz atalım.
Hüseyin Baradan
Hüseyin Baradan, Yeşilçam’ın en ikonik kötü adamlarından biriydi. Öyle ki, birçok filmde onu görünce seyirci “İşte yine başımıza bela geldi!” derdi. Özellikle Karaoğlan serisindeki kötü adam rolleriyle hafızalara kazındı. Hüseyin Baradan, ekran karşısında ne kadar sertse, gerçek hayatta bir o kadar sevecen bir adamdı. Ancak perdeye yansıyan hali, tam bir ceberut figürünü andırırdı. Kimi zaman hapisten yeni çıkmış bir kabadayıyı, kimi zaman mahalleyi haraca bağlayan bir külhanbeyi karakterini üstlenirdi. Çatık kaşları, gür sesi ve tehditkâr duruşuyla Yeşilçam izleyicisinin zihnine “bela geliyor” sinyali verirdi. Onu gördüğünüzde kahramanların başı mutlaka derde girerdi.
Hüseyin Peyda
Hüseyin Peyda, ağa ve mafya babası gibi karakterlere can verdiği rolleriyle bilinir. Onun oynadığı ağa karakterleri, gerçek hayatta karşılaşmak istemeyeceğiniz türden adamlardı. Gür sesiyle köy meydanında bağırdığında herkes susar, kaşlarını çattığında ise en cesur jön bile bir adım geri çekilirdi. Yeşilçam’ın kötü karakterini canlandıran jönler arasında sık sık onun karşısında kalanlar, sinema tarihinin en etkileyici çatışmalarına sahne olmuşlardır. Peyda’nın kötülüğü sadece fiziksel güçten ibaret değildi; onun kötülüğü stratejikti, sistematikti ve o yüzden ürkütücüydü.
Erol Taş
Yeşilçam’ın kötü adamları denildiği zaman yine ilk akla gelen ve hatta en sarsıcı isim Erol Taş’tır. O, kötülüğün Yeşilçam’daki yüzüydü. Şüphesiz ki “en kötü” unvanı en çok onunla özdeşleşmiştir. Merhamet nedir bilmeyen ağalardan, servet için her yolu mübah gören zenginlere kadar geniş bir yelpazede kötülüğü oynamış; halkın gözünde adeta bir ‘gerçek düşman’ haline gelmiştir. Birçok repliğiyle ya da kuyu başında pusu kurarken hatırladığımız Erol Taş, aslında sahne arkasında hayvansever, babacan bir adamdı. Ama kamera açıldığında gözlerindeki parıltı değişir, Yeşilçam’ın karanlık tarafı sahneye çıkar.
Bilal İnci’nin sinemadaki kötülüğü bir başka sınıftı. O, sadece jönle kavga eden biri değil; bizzat ana karakterle kafa kafaya çarpışan, zekasıyla planlar kuran ve çoğu zaman son dakikaya kadar alt edilemeyen bir düşmandı. Sokakta yürürken bile “kavga çıkacak” hissi uyandıran bir yüz ifadesi vardı. Filmlerinde izleyici, onunla çatışan kahramanın her an kaybedebileceğini düşünürdü. Zaten bu gerilim onu unutulmaz yapan şeydi. Bu nedenle sinema dünyasında gaddar, zalim, merhametsiz ve zorba rollerin temsili olmayı başardı.
Necip Tekçe
Yavaş konuşur, az güler, çok düşünürdü… Necip Tekçe, Yeşilçam’da kötülüğün sessiz ve ağır figürlerinden biriydi. Aynı zamanda Cüneyt Arkın ile rol aldığı birçok yapım var. Onun canlandırdığı karakterlerde bağırmak yoktu, yumruk savurmak nadirdi. Ama her kelimesinde bir tehdit saklıydı. Bir bakışıyla ortamı buz gibi yapar, ağzından çıkan cümleyle filmin seyrini değiştirirdi. Kötü karakterin sadece kasla değil, karizma ve stratejiyle de var olabileceğini gösteren ender oyunculardandı.
Turgut Özatay
Turgut Özatay’ın kötülüğü şıktı. Kravatını düzeltirken cinayet planı yapan, kadife ceket içinde kötülüğü taşıyan bir figürdü. Zengin düşman tipinin ideal temsiliydi. Turgut Özatay, daha çok western ve macera filmlerinde görülen bir kötü adamdı. Özellikle “Kara Şahin” gibi filmlerdeki sert ve acımasız karakterleriyle bilinirdi. Turgut Özatay’ı izlerken içinizden “bu adam bu kadar düzgün görünüyorsa kesin bir iş çeviriyor” diye düşünebilirsiniz. En sevdiği hobi, başrolün hayatını alt üst etmekti. Sinsi ama zarif, tehlikeli ama etkileyici…
Kötülüğü fazla konuşmadan oynayan bir diğer usta… Süheyl Eğriboz’un oynadığı karakterler genelde ikinci plandaydı ama izleyicinin içini kemiren, huzursuz eden tiplerdi. Onun olduğu sahnelerde ortam bir anda gerilir, bir şey olacakmış hissi yaratılırdı. Yeşilçam’ın kötü karakterini canlandıran jönler bu gibi karakterlerle karşılaştığında işleri her zaman zor olurdu.
Kudret Karadağ
Kudret Karadağ’ın karanlık yüzü, sinemada kötülüğün daha da derinleşmesini sağladı. Yeşilçam’ın has kötü adamlarından birisi olarak onun kötülüğü delilikle iç içeydi. Bazen aniden sinirlenen, bazen duygusal geçişler yaşayan karakterleriyle izleyicinin tüylerini diken diken ederdi. Oyunculuğu o kadar gerçekçiydi ki bazı izleyiciler yıllarca onun gerçekten kötü biri olduğuna inandı.
İbrahim Kurt
Kavga sahnesi varsa, muhtemelen oradadır. İbrahim Kurt, Yeşilçam aksiyonlarının aranılan ismiydi. Yumrukların konuştuğu sahnelerin yıldızıydı. Bazen kabadayı, bazen mafya adamı ama her zaman sorun çıkaran kişi… Onunla kavga etmeden film bitmezdi. Jönün kahraman olması için önce İbrahim Kurt’u alt etmesi gerekirdi. İbrahim Kurt, daha çok polisiye ve gerilim filmlerinde görülen bir kötü adamdı. Sessiz ve derinden giden bir kötülüğü vardı. “Delioğlan” tarz filmlerdeki performansı ile unutulmaz olmayı başardı.
Gözlerden ırak ama etkili… Yusuf Çetin, sessiz kötülüğün temsilcilerindendi. Genellikle arka planda sinsi sinsi dolaşır, hikâyeyi ustaca yönlendirirdi. Yusuf Çetin, genellikle mahalle baskınları yapan, kabadayı tiplemeleriyle öne çıkardı. Aile Şerefi, 100 Numaralı Adam, Avanak Apdi ve Meraklı Köfteci filmlerindeki rolleriyle bilinirdi. Onu izlerken kendinizi “bu adam bir şey yapacak” derken bulurdunuz. Evet, çoğu zaman yapardı.
Yadigar Ejder
Yadigar Ejder, 70 ve 80’li yıllarda çekilen birçok filmde kötü adam rollerini oynadı. 100’den fazla filmde yardımcı oyuncu olarak rol aldı. Bazı kült film performansıyla tanınmayı başardı. Fiziki görünüşüyle zaten başlı başına bir karakterdi. Yadigar Ejder’in sert yüz hatları ve ürkütücü bakışları, ekran başındaki çocukların bile tedirgin olmasına yeterdi. Kimi zaman cellat, kimi zaman ayakçı ama hep korkutucu bir figürdü. Kötülüğün gövde gösterisiydi adeta.
Ekrem Gökkaya
Ekrem Gökkaya, Yeşilçam’ın en çok “görünürde iyi ama aslında kötü” olan karakterlerinden biriydi. Oyunculuğundaki en çarpıcı özellik, çift yönlü yüz ifadelerini ustalıkla kullanmasıydı. İlk başta başrole yardım eder, iyi niyetli görünür, hatta bazen dostane tavırlarıyla izleyiciyi bile kandırırdı. Ama sonra bir bakarsınız, tüm kötülüklerin başındaki kişi o çıkmış. Güvenilir bir yüzün ardına gizlenmiş bu sinsilik, onun en ayırt edici özelliklerinden biriydi. Gökkaya, Yeşilçam’ın kötü adamları arasında en stratejik, en kurnaz olanlardandı. Sahneye onun girdiği her an izleyici “eyvah, bir şey olacak” hissine kapılırdı.
Erdoğan Seren’in sinemadaki varlığı genellikle yan karakter gibi başlardı ama öyle bir gelişme yaşanırdı ki filmin tüm dengesi onunla bozulurdu. Seren, genellikle suç şebekelerinin zeki üyelerini, tehlikeli iş birlikçileri ya da başrolü tuzağa düşüren adamları canlandırırdı. Soğukkanlılığı, ölçülü jestleri ve dikkatli replik kullanımıyla öne çıkardı. Seyirciyi asla bağırarak korkutmaz, sessizliğiyle tedirgin ederdi.
Hakkı Kıvanç
Hakkı Kıvanç’ın sinema perdesindeki yüzü, izleyicinin içini gıcıklayan bir çelişkiyle doluydu. Güvenilir, hatta babacan görünümlü karakterleri canlandırsa da bir anda yüzünün ifadesi değişir ve içindeki karanlık dışarı taşardı. Onun oynadığı kötüler çoğu zaman iki yüzlü olurdu. Hakkı Kıvanç, filmlerinde sadece fiziksel bir tehdit değil, aynı zamanda psikolojik bir baskıydı. Karakterleri derin, diyalogları zekice ve duruşu her zaman tedirgin ediciydi.
Hayati Hamzaoğlu
Hayati Hamzaoğlu, Yeşilçam’ın fiziksel anlamda en korkutucu kötülerinden biriydi. Kalın sesi, heybetli fiziği ve çatık kaşlarıyla daha sahneye adım atarken gerilim yaratırdı. Onun kötülüğü kaba kuvvete dayalıydı ama sıradan bir zorba gibi değildi. Zekasını da işin içine katınca, tam anlamıyla ezici bir güç haline gelirdi. 1961’de ilk rolünü almış ve 200’e yakın filmde de yan karakter olarak oynamıştır.
Kara yağız görünümü, derin ve karanlık bakışlarıyla Hikmet Taşdemir, kötülüğün sert ama ağırbaşlı temsilcilerindendi. Oynadığı karakterlerde genellikle ilk etapta konuşmaz, uzun süre gözlemlerdi. Planlıydı, stratejikti ve çoğu zaman duygusuzdu. Birini cezalandırırken yüzünde asla bir pişmanlık ya da öfke belirtisi görmezdiniz, bu da onun kötülüğünü daha da ürkütücü kılardı. 1971’de Baba filmi ile sinemaya hayatına girmiş birçok filmde yardımcı rollerde de rol almıştır.
Yeşilçam’ın kötü adamları, sadece bir sinema klişesi değildi. Onlar, Türk sinemasında karakter oyunculuğunun en güçlü temsilcileriydi. Hikâyelere derinlik kazandırdılar, jönleri kahramanlaştırdılar ve izleyicinin hafızasında silinmez izler bıraktılar. Bu adamlar sayesinde kötülük, Yeşilçam’da yalnızca korku değil, hayranlık da uyandıran bir unsura dönüştü. Peki sizce, gerçekten Yeşilçam’ın en kötü adamı kim? Bilal İnci mi, Erol Taş mı, yoksa bir başka bir figür mü? Bir neslin gözünde hepsi birer efsane…