Bugün ülkemize şöyle bir baktığımızda en dikkat çeken ve rağbet gören spor dalı futbol olarak görülüyor. Spor dallarının endüstirileşmesiyle birlikte eleştirileri fazlasıyla hak eden ancak karşılayamayan futbol aslında ülkemiz sporunun sebebi (ya da günah keçisi) oluyor. Hal böyle olunca farklı tarihlerde elde edilmiş çok sayıda başarı gölgede kalıyor ve başarısızlıklara zemin hazırlanmış oluyor.
Bu yazıda ise “Yenilmez Armada” Adana Demirspor’un yüzme branşındaki başarısı ve bu başarının en önemli mimarlarından Muharrem Gülergin’in kısa bir hikayesini okuyacaksınız. Kısa diyoruz çünkü kanımızca bu hikayenin kahramanları sayfaları doldurmalı…
Çok yönlü sporcumuz Muharrem Gülergin
Fenerbahçe’nin tarihinde unutulmayacak bir yere sahip futbolcu Alex’in ya da benzer değerdeki futbolcuların heykellerinin dikilmesinin eleştirilecek hiçbir yanı olmadığı gibi “efsane” sporcularımızdan Muharrem Gülergin gibi sporcularımızı hatırlamakta güçlük çekiyoruz. öyle ya; belki de toplumsal hafızamız göründüğü kadar kuvvetli değildir…
Adana’nın simge isimlerinden olan Gülergin, 1924 doğumludur. Spor için çok elverişli bir şehirde bulunmasa da o spora yönlendi. Yerelde “Fofo”, “56 Binlik” lakaplarıyla tanınan “Adana’nın Abisi”, Devlet Demiryolları’nda çalışmaya başladığında kıracağı sportif rekorları düşünebiliyor muydu (kim bilir)? Bu sorunun cevabını düşünüyor muydu bilinmez ancak 2. Dünya Savaşı sırasında kalan siviller için çıkan bir kanun onun hayallerini gerçekleştirdi.
Gülergin, kulübün 4 branşında spor yaptı ve kulübüne unutulmaz başarılar tattırdı.
Türkiye’nin köklü takımlarından Adana Demirspor kuruldu
Dünyanın gördüğü en kanlı savaş olan 2. Dünya Savaşı Türkiye’yi de derinden etkiledi. Ancak o zor şartlar altında gidişatın kötüye doğru yol almaması adına bir şeyler yapılması gerekiyordu. Dönemin yönetimi, silah altına alınmayan devlet memurları ve diğer siviller için bir spor kanunu çıkardı. “Sivil Savunma Mükellefiyeti” adında çıkan kanun sporun gelişmesi için bir fırsattı. Bunu kullanmak ise azim, arzu ve hırs gerektiriyordu.
Kanun kapsamında “Kamu ve Özel Sektörde 500 Kişiden Fazla Eleman Çalıştıran Kuruluşların Spor Kulübü Kurmaları Mecburiyeti’ Adana Demirspor’un kurulma sebebi ve kanuni dayanağını oluşturdu.Takvimler 21 Aralık 1940 tarihini gösterdiğinde dönemin Devlet Demiryolları 6. Bölge İşletme Müdürü Eşref Demirağ öncülüğünde kurulan Adana Demirspor Kulübünün aktif olduğu ilk branşlar atletizm, bisiklet, güreş, yüzme, su topu ve futbol oldu. İzleyen yıllarda bu branşlara basketbol ve voleybol da dahil oldu.
Bugün Süper Lig’de göremediğimiz Adana Demirspor, ülkemizin köklü kulüplerinden biri olarak nice rekora imza attı ancak geçmişi irdelemek konusundaki isteksizliğimiz nedeniyle çoğumuz için tarihin tozlu sayfalarındaki satır aralarında kalmış hatıralardan başka bir şey ifade etmiyor.
Yenilmez Armada Adana Demirspor Su Topu Takımı
Bu unvanı günümüzde Galatasaray için kullansak da unvanın asıl sahibi Adana Demirspor Su Topu takımıdır. Çünkü takım, 1942 ile 1957 arasında hiçbir rakibine yenilmedi. Yine 1942 ile 1966 arasındaki aralığa bakıldığında yalnızca 1 kez mağlubiyet tattıkları görülüyor. Tam 15 sezon boyunca şampiyonluklarını kimseye kaptırmadılar.
Sözün özü Adana Demirspor Su Topu takımı, Türkiye’nin gerçek “Yenilmez Armada”sı olan takımdır.Müstesna sözcüğünün ender karşılıklarından biridir.
İmkansızlıklar onlar için bahane değildi
Tesis yok… Profesyonel destek verebilecek uzman bir kadro yok… Para? O konuya girmiyoruz bile… Adana’daki yüzme havuzu bir tane olduğundan sağlıklı antrenman yapamaz su topu oyuncuları. Seçeneklerden biri Devlet Su İşlerine ait su kanallarıdır. Burada kendi imkanlarıyla ülkenin imkansızlıklarına direnir Muharrem Gülergin ve takımının oyuncuları.
Kısacası kulübün ve su topu takımının oyuncuları, teknik heyeti dışında var olan tek şey; bu kadronun azmi, arzusu ve hırsıydı.
Bahanelere sığınmaktansa yoluna devam etmek isteyen sporcular, kulübün bünyesinde var gücüyle koşuyor, yüzüyor, çaba sarf ediyorlardı.
Kazanılan her galibiyet yaşanılan tüm sıkıntıları yok eden bir gerekçeydi
Hikayenin odak noktasını buradan sonra okuyoruz. Çünkü Muharrem Gülergin’nin genç yaştan itibaren kadrosunda yer aldığı Adana Demirspor Su Topu takımı, yerelde başarıdan başarıya koşup rakip tanımaz ve takımın şöhreti il sınırları dışına taşar. Ancak sorun şu ki yolculuklar da bir hayli zorlu geçer; uzun süren yolculuklar başlı başına bir dertken, üstüne bir de otobüslerde yer kalmadığından aracın içinde koridorda dahi yatmak zorunda kalmak vardı. Bu durum bile onlar için sorun değildi. Böylesine zor şartlar altında oluşan yorgunluk her galibiyette unutuluyordu.
Taktik maktik yok
Takım, Türkiye finallerinde İstanbul’a gelir. Karşılaşma başlar ve Gülergin’in takımı alışıldık bir galibiyet alıp sıradaki yenilecek rakibi düşünmeye başlar. Fakat sadece misafir ekibe değil, yenilginin yarattığı duygusallığa da yenilen rakip, maç sonucu için hakemlere itirazda bulunur; gerekçe topun olması gerekenden 5 gr. daha ağır olması ve kaptan “Fofo”un parmağının sargılı olması. Evet, Muharrem Gülergin’in parmağı kırıldığı için elinde bir sargı vardı.
Gülergin’in resti
Rakip takım, mahalle maçı ciddiyetinde mızıkçılık yapınca Gülergin’in kafası atar ve hakemlerle, itiraz eden oyucuların olduğu tarafa doğru gider ve arkasında bomba patlamasına karşın yürümeye devam eden aksiyon filmi oyuncuları misali o güzel sözleri döker ortalığa:” Tamam lan! Girin suya, baştan oynuyoruz…”
İlk müsabaka 7-6’lık bir skorla bitmişti. Takım kaptanının bu restiyle oynanan ikinci müsabaka ise 12-0’lık ezici bir üstünlükle Adana temsilcisinin lehine sonuçlandı. Rakip takım, itiraz edilecek bir taraf göremeyince de boyun büküp soyunma kabinlerinin yolunu tutarlar.
İşte “Yenilmez Armada”nın efsane tarihinden küçücük bir kesit… O sporcuların tek istedikleri bünyesindeki kulübe katkı sunabilmek ve takım adına başarılara imza atabilmekti. Bu sayede kulüp tarihindeki en yüksek çıtayı belirleyen de onlar oldu. Kulüp aradan geçen on yıllara karşın hiçbir branşında benzer herhangi bir başarı yakalayamadı ve zannediyoruz uzun bir süre daha yalnızca geçmişindeki bu güzel insanlarla, “Abisi” Muharrem Gülergin’le gurur duymakla yetinecekler.
Not: Gülergin’in hemşehrisi olan Fatih Terim’in yetişmesinde katkısı olduğu bölgedeki söylentilerden biri.