Klişeleri atın, yakın üzerlerinde dans edin. Hollywood’u biliyorsunuz, bildiğiniz boku blenderdan geçirip önünüze pratik halde posasını koyuyorlar. Hollywood’a göre vampirler, Hollywood’a göre savaş ve Hollywood’a göre dünyayı kurtarır sakallı Amerika. Yorulmuyorlar mı bir türlü, anlamıyoruz ama adamların bir yazar tipi de var. Çok bohem, kaynaksız ve serserileri seviyorlar.
Hollywood filmlerine göre, yazarlar nasıl olmaldır? Yazmak mı, yoksa onun imajını vermek mi mesele? Bu filmlerin bir çoğu gerçekten başarılı filmler ama ortak bir gaflet mesajları var: imajın varsa harfler kölen olur.
Nah olur.
Saçını tara ve gerçeğe dön evlat. Bu filmler yüzünden deri ceketi yırtan yazar oldu biliyorsunuz sonra da manken olacaklar. Shakespeare’i severiz, Kerouac’tan ötürü. Kendinize geliniz.
Üstünüzde sadece bir daktiloyla savaşa gidiyorsunuz. Hazır mıyız?
Barton Fink, Adaptasyon, Dubleks, Ruby Sparks, Tenenbaum Ailesi, Midnight in Paris, Stranger than Fiction, Permanent Midnight, Shining, Reprise, Genç Yetişkin, Mürekkep Balığı ve Balina, Leaving Las Vegas gibi filmler ziyaretinde Californication gibi Bored to Death gibi televizyon dizileri var biliyorsunuz.
Bunları biliyorsunuz değil mi? Bir yazmayı değil, yazarı öne çıkartan, hatta arzu nesnesi haline getiren bu film ve dizileri?
Bir şeye bağımlı olmalısınız
Bu film ve dizilerden anlıyoruz ki, bir alkol bağımlılığınız olmadan yazar olamazsınız. Yazacağınız bir kelimenin kulu kölesi olmak yerine, viski peşinde koşmalısınız. Hap ve kokain de bu sanat yönetimi içinde epey popüler. Yani bu eserlere göre, kafası berrak adamdan yazar olmaz. Yani baya Jack Daniel’s’ı, haplarla mundar edip sağa sola sarmanız gerekiyor. Bir ara da kıçı başı dağıtacaksınız ki, Fucked-Up olasınız, onu da yaşayınız.
İlişkilerde berbat olmalısınız
https://youtu.be/ea4vQgQ-Uvk
Yazar dediğini Sims’te bile düzenlerken yalnız düzenliyoruz, Hollywood mu istisna geçecekmiş bu pezemenklere? Belki bir ara sevdikleriyle olmuşlardır ama, bu da zaten mazide kalmalı ve patetik bir sorun olarak incelenmeli. Blues müzisyenleri gibi. Eğer kayıp bir aşktan acı duymuyorlarsa, yazamazlar.
Hollywood için böyle yani. Biz böyle şeyler önermiyoruz. Ama bir filmde şu çok net; Yazar şahsiyeti bir ilişkidedir, bir ara mutludur, artık mutsuz, yazdığı esere çok takıntılıdır, yazamamaktadır. Naasıl?
Bir kere yazar olmaya yüz tuttu mu boşverin SGK’yı, Sodexo’yu bilmemneyi
Yazar olmakla ilgili en havalı görünmesi gereken şeylerden biri de ne fatura ne borç harç takmıyor gibi görünmek. Ya ev sahibinizle kırıştırıyorsunuzdur ya da birinden sağlam para çarpmışsınızdır. Fac.to.tum’dan gelen, çalışmamaya övgü bir para vardır ama. Yoksa evde oturup ne bohemi allasen? Düşünsenize, tüm yazar filmlerinde yazarlar parasızdır ama zil gibi de içerler.
İlk yazacağınız kitap direkt kabul edilir, deli gibi de avans verirler. Bir kulağınızın arkası kalır, o derece
Uzun reddedilişler, yaratamama sendromları, depresyonlar ve kusmuklardan sonra kitabınızı bitirirsiniz. Sonuna o Hollywood ”The End” diye yapıştırır yapıştırmaz, bir yayıncı kabul eder. O kadar hızlı olur ki siz bile şaşırırsınız. Anında dolgun bir çek, tüm kitapevlerinin vitrinlerinde ve gazetelerde bulursunuz kendinizi.
Lan ya. Neyse.
Ve olmazsa olmaz, ilk kitaptan sonra en az bir yıl Yazar Tıkanması yaşamalısınız
Olmazsa olmaz. İlk kitapla piyasayı dümdüz ettikten sonra, o artisliği yapacaksınız ki ikinci kitabınız daha dolgun bir gol olacak. Ulan Hollywood ya, sen ne kör bir ışıksın.