Beyin, modern tıp ve gelişen teknolojiye rağmen gizemini hala koruyan ve sırf biraz daha iyi anlayabilelim diye “beyin patlatan” bilim dünyasının nice araştırmasına konu olan, insan vücudunun en önemli parçası. Hayatı nasıl algıladığımız, hislerimiz, diğer organlarımızın sağlıklı çalışabilmesi, anılarımız, kaygılarımız, umutlarımız, beynimizin bize hediyesi. Bu önemli organ ile, bu gizemli “duyum ve bilinç merkezi” ile ilgili yapılan, aynı zamanda belki Teoman’ın bir zamanlar dillerimize dolanan şarkısındaki “Nasıl oluyor? Vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor” sorusuna da cevap olabilecek bir araştırma yazısıyla karşınızdayız 🙂 Beyinlerinize iyi davranmayı unutmayın.
Genç beyin vs. yaşlı beyin
Yaşlandıkça neden zaman çok hızlı geçiyormuş gibi gözüküyor? Çünkü beynin ‘hızlı ateş’ yetenekleri gençlik döneminde daha fazla bilgi işlememize imkan sağlıyor, bu da genç yaşlarımızda günlerin daha uzun görünmesine sebep oluyor. Konuyla ilgili araştırmalar yaşlandıkça deneyimlerimizi algılama şekillerimizde bazı sapmalar olabileceğini gösteriyor. Bu çok büyük olasılıkla sinirlerimizin ve nöronlarımızın fiziksel değişikliklerinden kaynaklanıyor. Araştırmaya göre beyin yaşlandıkça bilgiyi işleyebilmek için daha çok zamana ihtiyaç duyuyor. Diğer taraftan genç beyinler ise aynı zaman diliminde daha fazla işlem yapabilme kapasitesine sahip. Her geçen yıl, günler daha hızlı geçiyor gibi görünüyorsa, sorumlusu yaşlanan beyniniz olabilir.
Görecelilik 🙂
Yeni araştırmalar yaşlandıkça yaşam deneyimlerimizi algılamada bazı sapmalar yaşanabileceğini ve beynimizin yeni zihinsel imgeleri işlemek için daha fazla zamana ihtiyaç duyacağını gösteriyor. Daha genç yaşlarımızda beynimizin sahip olduğu “hızlı ateşleme” yöntemi sayesinde aynı zaman diliminde daha çok yeni bilgi öğrenebiliyor ve bu bilgileri hızlıca işleyebiliyoruz, bu da günlerin olduğundan daha uzun görünmesine sebep oluyor.
Yaşlandıkça her şey daha karmaşık hale geliyor
Duke Üniversitesi araştırmacısı ve Makine Mühendisliği bölümü Profesörü Adrian Bejan European Review dergisinde yayınlanan bu yeni hipotezinde, sinirlerimizin ve beynimizde yer alan nöronların zaman içerisindeki fiziksel değişikliklerinin zamanı algılama şeklimizde önemli bir rol oynadığını savunuyor. Bejan’a göre beynimizdeki bu yapılar yıllar içerisinde daha karmaşık hale geliyor ve sonunda bozulmaya başlıyor, bu da aldıkları elektrik sinyallerine karşı daha fazla direnç oluşturdukları anlamına geliyor.
Öğrenme ve bilgi işleme hızımız azalıyor
İnsanlar genellikle gençliklerinde sonsuza dek sürecek gibi gelen günlerin ne kadarını hatırladıklarına şaşırıyorlar. Bu, deneyimlerin derinliği veya daha anlamlı olması ile ilgili değil, aslında sadece beynin hızlı ateşleme ile bilgileri çok daha işleyebiliyor olmasıyla ilgili. Araştırmacının hipotezine göre beynimizin temel nörolojik özelliklerinin bozulması yeni bilgileri öğrenme ve işleme hızımızı azaltıyor. Araştırmacının hipotezine göre, bu temel nörolojik özelliklerin bozulması, yeni bilgileri öğrenme ve işleme hızımızı azaltıyor. Örneğin bebeklerin gözlerini yetişkinlerden daha sık hareket ettirmesi görüntüleri daha hızlı işliyor olmalarıyla alakalı, diyor Bejan.
Bonus: Nedir bu nöron?
Nöron aynı zamanda sinir hücresi olarak da bilinir ve elektriksel uyarıcı bir hücredir. Bilgileri elektriksel ve kimyasal sinyallerle alır, işler ve iletir. Sinir sisteminin temel unsurlarından biridir. Bir insanın çevresine tepki verebilmesi için, nöronlar uyaranları beyne ulaştırır. Örneğin parmağımızı bir mumun alevine tuttuğumuzda hissettiğimiz yanma artan nöronlar tarafından merkezi sinir sistemine taşınır ve buna karşılık azalan nöronlar parmağımızı mumdan çekmemiz için kolumuzu uyarır.
Kaynak 1