Verdiği kırktan fazla eseriyle Türk edebiyatında, ele aldığı konu ve olaylar açısından toplumsal hafızamızda rüştünü ispatlamış çınarımız Yaşar Kemal, tabii ki dünya edebiyatıyla da içli dışlıydı. Gerek Anadolu’da gördükleri gerekse İstanbul’da tanık olduklarından yola çıkarak edebiyat çizgisini kurmuş olan yazar ardında bize üç güzel öneri de bıraktı. Fransa’nın en prestijli yayınevlerinden Gallimard tarafından 2010 yılında yapılan anket, kurumun 100. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilmişti. Dünyaca ünlü 31 romancıdan 20. asrı en iyi anlatan üç romanı seçmelerini ve bir de yazı kaleme almalarını istemişti. Bizden de Yaşar Kemal’i referans olarak kabul etmesinin sonucunda, yazarımız da 20. asrın üç büyük romanını ele aldı.
1. Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok (Erich Maria Remarque)
Naziler tarafından yakılan kitapların başında gelen eser, savaşın anlamsızlığını, getirdiği yıkım ve sefaletleri çok çarpıcı bir şekilde anlatır. Birinci Dünya Savaşı’nda cepheye giden Alman gençlerinin dramını anlatan roman Yaşar Kemal’in listesindeki ilk sırayı alıyordu. Yazarımız ayrıca eserle ilgili La Nouvelle Revue Française için kaleme aldığı yazıda şunları da aktarır: ‘’Benim için 20. yüzyılı en iyi anlatan roman hangisidir derken üç eser arasında gittim geldim, Heller’in Catch 22, Şolohov’un Ve Durgun Akardı Don ve Remarque’ın Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok. Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, bu kitabı gençliğimde okumuştum. Bu kitap 20. yüzyıl dünyasının el kitabı sayılabilir. Böylesi kitaplar büyük ustalıkla yazılır, dahası can pahasına yazılır. Hatırlayalım, bu kitabı Hitler meydanda yaktırmıştı. Yazarı da ortadan kaldırmak için aramışlar, kaçmayı başaran Remarque’ı bulamamışlar, buna karşın geride kalan kız kardeşini öldürmüşlerdi. Bu kitabı bir daha okudum. Yıllar önce okuduğum bu kitap daha bugünlerde yazılmış gibi. Böylesi kitapları insanoğlu sonuna kadar götürecektir.’’
2. Ve Durgun Akardı Don (Mihail Şolohov)
Sovyet yazarı Şolohov’un başyapıtıdır. Rusya’daki Don bölgesinin bir destanı niteliğinde olan eser savaşın, devrimin Don bölgesine, bölge insanına nasıl yansıdığını anlatır. Dört ciltte toplanan roman Çar dönemiyle başlar; Ekim Devrimi’yle, bölge halkının ayaklanması ve iç savaşla sürüp sona erer. Tüm zamanların en önemli romanlarından biri olma niteliğindedir.
3. Madde 22 (Joseph Heller)
Hiciv ve kara mizahın ön planda olduğu, nispeten tarihsel gerçekliklerin de zemin olarak kullanıldığı Madde 22 İkinci Dünya Savaşı’nda geçer. ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ‘’direksiyonu’’ eline aldığını düşünürsek Joseph Heller gibi Amerikalı bir yazarın bu başyapıtı yazmasına da bir neden bulmuş oluruz. Eserin tanıtımındaki içerikle alakadar kısmı aktarayım: ‘’Bu, II. Dünya Savaşı sırasında İtalya’da Amerikan ordusu adına görev yapan, bombardıman uçağı pilotu eşsiz Yossarian’ın hikâyesi. Hiç karşılaşmadığı binlerce kişi tarafından öldürülmek istendiği için kızgın olan Yossarian’ın asıl problemi ise askerlik görevini bitirmek için gereken uçuş sayısını her geçen gün artıran kendi ordusuyladır. Ancak Yossarian, tehlikeli görevlerden feragat etmek için herhangi bir girişimde bulunursa, fazlasıyla komik bir bürokratik kural olan Madde 22’ye takılacaktır: Eğer biri tehlikeli savaş uçuşlarını yapmaya gönüllüyse aklını kaybettiği düşünülür ama görevlere katılmak istemediğini belirten resmi bir başvuruda bulunursa delirmediği ortaya çıkar ve böylece görevine devam etmek zorunda kalır.’’
4. Yaşar Kemal’in La Nouvelle Revue Française’deki metninden alıntılar
Seçtiği eserler adına kaleme aldığı yazı La Nouvelle Revue Française’de yayımlanmıştı. Tam metni kısmen uzun olduğundan bir kısmını alıntılayalım: Bir yüzyılı arkamızda korkular içinde bıraktık, acılar içinde, ölümleri kanıksayarak… Bu yüzyılda insanlığımızı onurlandıran işler de yapıldı. Bu işler, insanların yüzünü ağartan işlerdir. İnsanlık, yüzyılımızın yaptıklarıyla övünebilir de. Yine de geçirdiğimiz yirminci yüz yıl belki de insanlığın en acılı yüz yılıydı. Milyonlarca insan, çoğunluğu da genç, bu yüzyılda öldürüldü. 20. yüzyıl, insan soyuna yakışmayan olayların yaşandığı bir yüzyıldır. Kanlı dünya savaşları bu yüzyılda çıktı, büyük soykırımlar bu yüzyılda yapıldı. Korkunç bir yüzyılı arkamızda bıraktık.
5. Savaştan geriye kalanlar
Birinci Dünya Savaşı’ndan geriye kalan insanlar, savaştan önceki insanlar değildi. Korkulara teslim olmuş, kendine güveni kalmamış, yaratıcılığı, kişiliği zedelenmiş, umutsuz… İkinci Dünya Savaşından kalanlar daha beter durumda. Hele Üçüncü Dünya Savaşı, yani Soğuk Savaş, insanlarımızın nasıl canına okudu… Dünyayı bir ateş yumağı edecek atom savaşını beklemek… Savaşın ne zaman çıkacağını beklemek, ölümü beklemek gibidir.
6. Sanatın reddettikleri
Sanat, gerçek sanat savaşın, zulmün, şiddetin, tüketici oburluğunun, insanca olmayan her davranışın karşısındadır… Çünkü ne olursa olsun, her biçim sanatın birinci işi başkaldırıdır. Sanat insanları yalana, zulme, bitip tükenmeyen anlamsız savaşlara, bütün kötülüklere karşı uyarır. 20 yüzyılda roman bu uyarıcılığı dirençle sürdürdü. Erich Maria Remarque’ın 1929’da yazdığı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok bugün de taptaze, bugün de her okuyucusu tarafından yeniden yeniden yaratılarak uyarıyor, direnme gücü veriyor.