Yahya Kemal Beyatlı, gerçek adıyla Ahmet Agâh; Cumhuriyet dönemi yazarları arasında oldukça önemli bir yer tutar. Modern şiir ile Divan şiiri arasındaki bağın kurulmasında ve geçişin kendini bulmasında önemli katkılar sağlamıştır. Aynı zamanda milletvekilliği ve bürokratlık gibi görevlerde de yer alan şairin sağlığındayken hiçbir kitabı kendi isteği üzerine yayınlanmamıştır.
Yahya Kemal‘in hayatını ilginç kılan en önemli detay ise hayatının son 19 yılını Beyoğlu’nda bulunan Park Otel’de geçirmiş olmasıdır. Yazar, birçok şiirini Park Otel’de kaldığı odasında kaleme almıştır.
Yahya Kemal Beyatlı, emekli olduktan sonra kısa bir yurt gezisine çıkar ve döndükten hemen sonra Beyoğlu’nda bulunan Park Otel’e yerleşir.
19 yıl boyunca yaşayacak olduğu bu otel, şairin adeta evi haline dönüşür. Yahya Kemal‘i bir otel odasında yaşamaya iten sebep nedir bilinmez fakat bu durum onun yalnızlığını iyiden iyiye derinleştiren bir hal almaya başlar. 1941-1946 yılları arasında 75, sonrasında ise 165 numaralı odada kalır.
Sık sık ziyaretçi kabul etmesine rağmen içinde bulunduğu yalnızlığın da farkındadır
Arkadaşları, yakın dostları şairi hiçbir zaman yalnız bırakmazlar. Her fırsatta ziyaretine giderler. Kendisi de zaman zaman seyahatlere çıkar ancak döndüğü yer yine aynı otel odası olur. Hatta bu yalnızlığını otelin servis şefi Dursun’a şu sözlerle ifade etmiştir: “‘Evlen’ demişti. ‘Ben evlenmedim, yalnızlığın acısını âlâ çekiyorum.”
Şairin yakın arkadaşlarından Cahit Tanyol, bu duruma sebep olan kişinin kardeşi Reşat Beyatlı olduğunu söyler
Ayrıca Yahya Kemal‘in bu durumdan dolayı kardeşi Reşat Beyatlı’yı hiçbir zaman affetmediğini de belirtir.
Yahya Kemal, kendisini ziyarete gelen dostlarını sohbet esnasında not almamaları konusunda sık sık uyarır.
Sebebi nedir bilinmez, belki de içinde bulunduğu durumun yaşandığı yerde kalmasını uygun bulmuştur. Ya da ortamdaki siyasi konuşmaların dışarıya gitmesini istememesi gibi ihtimaller de söz konusudur. Ancak her koşulda net olan kural, not alınmaması olmuştur.
Yahya Kemal, aynı zamanda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hocasıdır
Tanpınar, hocasının otel odasındaki halini muhacir bir kuşa benzeterek şu sözlerle ifade eder: “Zavallı Yahya Kemal. Bir insanın bir insanda bu birbiri ardınca değişen çehreleri ne garip ve hazin oluyor ve nasıl en son çehre hepsini siliyor, bitiriyor. Park Otel’in barında gördüğüm küçük, dar, takatsiz adımlarla ancak yürüyebilen bîçare ve acınacak ihtiyar. Otelin odasındaki hasta ve büyük kuş. Muhacir kuş. Ve nihayet şimdi çıktığım odada son defa konuştuğum, tebessümüne, bakışının mânalılığına ve hiddet ve o kadar psikolojik hususiyetine rağmen iskelet olarak gülmeye hazır kemik külçesi baş nasıl hepsini sildiler.”
Şairin ziyaretçileri arasında bulunan arkadaşı Sermet Sami Uysal, Yahya Kemal’in yaşam alanını yakından görme fırsatı bulmuştur
Ve bir şairin dünyasını, yazınsal yarıtım süreçlerinin başlayıp bittiği odayı şu sözlerle ifade etmiştir:
“Otel odası dağınık, dersiz topsuzdur. Gömme dolabın hemen yanında üst üste konulmuş bavullar göze çarpar. Bavulların tepesinde kitaplar, gazeteler ve boş pasta kutuları. Şairin karyolası odasının ortasındadır. Yahya Kemal hep karyolada oturur. Ufak bir sehpada gelişigüzel duran Birinci sigarası paketleri, kibrit kutuları, paslı çakı, kalemler, cep saati. Tam bir savruluş içinde. Telefonun az berisinde dolu ve boş maden suyu şişeleri, reçeteler, ilaçlar… Tuvalet masasında bir dolu küçük makas, kolonya şişeleri, fırçalar… Şurda bir radyo… Şurda Yahya Kemal’in eski bir fotoğrafı… Yaman bir yalnızlık!”
Bütün yolların yalnızlığa çıkıyor olması bir kenarda dursun, yazmaktan kesinlikle vazgeçmemiştir
Yahya Kemal‘in otel odasındaki gündelik hayatı şu sözlerle anlatılmıştır: “Her sabah 6.30’da uyanırdı. İlk işi zili çalmak, kahvaltı istemekti. Sabahları sütlü kahve içer, kızarmış ekmek yerdi. Sonra gazeteleri okurdu. Edebiyat dergilerini de dikkatle izlerdi. Kendisinden söz eden gazeteleri dergileri saklardı. Şiir yollayan genç şairlerin mektuplarını da atmazdı. Saat 9’da yatağından kalkar, aynanın karşısına geçer, tıraş olurdu. Bir süre eski kahverengi robdöşambrı ile odanın içinde dolaşır, saat 11’e doğru yatağının üzerine oturarak şiir yazardı. Öğle yemeği için ya otelin lokantasına iner, ya da Abdullah Efendi’ye giderdi. Yemekte bir bütün tavuk, üç porsiyon pilav yerdi. 13.30’da yine odasına döner, öğle uykusuna yatardı.”
1957 yılında bağırsak iltihabı teşhisiyle tedavi için Paris’e giden yazar, 1958 yılında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir
Şiirlerini yeteri kadar mükemmel bulmadığı için kitap haline getirmeyen şairin eserleri, ölümünün ardından Nihad Sami Banarlı’nın teklifiyle kurulan Yahya Kemal Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır.
Kaynak: 1