Gelgelelim, gelegelelim, Marvel Comics’in o aslında gizliden anlaşılmayan, anlaşıldığında da keyfe keyif katan iki altyapısından birine. Bir diğeri Kozmik alt yapı, ki henüz gelmedik oraya. Biz siyasi alt yapısına bakacağız. Bu yapı yer yer hakikaten Marx’a böbrek taşı çıkartacak bir Amerikan kapitali de oluyor, eyvallah. Ama en fark edilmeyen, Marvel’ın azınlık haklarına bakış açısının yansıtıldığı kesim, Mutantlar.
Homo-Superior’lar, Marvel Comics evreninde Homo Sapien’in, yani bildiğimiz kıllı insanoğlunun bir üst evresi olarak yer alıyor. Zihnime dokunan yılan bin bela bulsun mottosunda olan insan kesimi de bu ilk ortaya çıkan mutantlara, badem bıyıklı atalarından aldıkları genlerle ileri gelen bir faşizm uyguluyorlar. Gelin bütün bunları, olayların ideolojik merkezi olan Xavier Enstitüsünü temel alarak bir inceleyelim. Hayda bre!
Not: Bu sosyolojik bir X-Men listesi, en önemli maceralar veya karakterleri atlamadık, bilerek koymadık. Aynı zamanda yorum tadında baktık, ansiklopedi kurcalamadık. Bir yerlerde de Stan Lee Cameo’su görürseniz şaşırmayn, her şey kılıfına cuk.
Bariz Belirtgeç, Magneto
Bu faşizmi birebir yaşadığı için, iade-i katliam mantığı güden bir karakter olarak yaratılan Magneto, bin şükür, yaratısından yıllar sonra öküz gibi durmak yerine evrildi de çok derin bir felsefesi oldu. Çünkü bu adam, faşizmin iki türlüsünü de yaşamış. Önce Polonya’da Nazi işgali sırasında ailesi gözü önünde itlaf edilmiş, sonrasında mutant güçleri istismar edilmiş ve neticesinde de Sapien sınıfı tarafından taşlanan bir ırkın içinde, bir evvelki faşizmden hayatta kalma tecrübeleriyle bir rehber olmuş.
Paralel Manyetik
Peki Magneto kötü bir adam mıdır? Marvel Comics, 80’lerden beri “salt kötü” kullanmıyor zaten. Nıhahahahayt diye gülen ve banka soyan kötü adamlar geçmişte kaldı. Magneto, insan ırkını bir hastalık olarak nitelendiriyor. Kilit nokta, insanlığı güçleri olmadığı için değil, zihinlerinde kırılmamış bir duvar bulduğu için öyle görüyor. O duvar da şu, vicdan. Uğradığı faşizmi savunurken, eline geçen güçten sarhoş olan, yani gaza gelen Magneto sabit bir faşizm ikonu olarak yerini alıyor.
Xavier, salak bir hümanist midir?
Öyle de olabilir. Xavier’in, hümanist olmasından ziyade romantikliği daha kilit bir dezavantaj onun için. O, tamamen bir Martin Luther King vizyonunda, belki de hepimiz için en ideal dünyayı istiyor. Angel uçsun, kimse de ona taş atmasın diyor. Ama oluyor mu? Yaşadığımız ( ah keşke. Yaşadıkları) çağın en belirgin durumu, oportünist bir bakış açısı güdülüp tüketime abanılması. Etraflarında bir anda uçan insanların olmasından dolayı panikleyen halkı daha sakin bir dille uyarmaya çalışması. Magneto gibi değil de, tavrını daha net bir şekilde koysa da, Kılıçdaroğlulamasa mesela. Ah yazarlar.
Cyclops, yeni çağda idealistliğin faşizme dönmesine mi yeniliyor?
Filmlerde gördüğümüz sarışın, kaslı, idealist ve temiz çocuk Cyclops. Ama evine döndüğümüzde, bu takım kaptanının yaşadığı problemlerin içinde tohumlanmasını da çok net görüyoruz. Sorumluluğun çapına baksanıza, adam mükemmel olmak zorunda. Tırnakları uzayamaz, birine öfkelenemez ve can pahasına kurallardan cayamaz. Zamanla bu yaşadığı panik atak büyüyor tabii ki, mesela şu hale geliyor: Mutant ırkı House of M hadisesi sonunda gerçekliği manipüle edebilen bir mutant tarafından “No More Mutants” cümlesinden nasibini alıyor ve Xavier ortada yok. Tüm sorumluluk bizim altın çocuğun sırtına düştüğünde yapabileceği tek şey var, sakin olmak. Sorumluluk, Cyclops tepki vermedikçe (evet biliyoruz, X-Force) onun içinde ağaçlanıyor. Sonunda, o kadar gözü dönüyor ki akıl hocası Xavier’ı, mutant ırkının hayrına olacağına inandığı bir sebepten gözünü bile kırpmadan öldürüyor. (Kelime oyunu yaptık, eheh. Cyclops gözünü kırpsa zaten sorun yok) Yani yıllardır uyardığı Wolverine’in başka bir versiyonuna dönüşüyor.
Wolverine, vandal mı, pragmasit mi belli değil
Wolverine görev adamı. Bu siyasi besin piramidi içinde, agresif yapıyı temsil ediyor. Bir mutant olduğunun bile farkında değilken, ona “Ucube” denirken bile tek yaptığı şey hiç bir uzuvuna sallamamak olduğu için, modern çağlarda bunun adı ötekileştirmeden seleksiyona geçtiğinde de takındığı tavır aynı. Başta basit bir katilken eğitimli bir zihne kavuşan Wolverine, Xavier’ın aslında olması gereken tip figürünü çiziyor. Duruşu net, çizgileri var.
İnsanlar neden korkuyor?
Evvelki maddede bahsini açtığımız gibi, insanların korktuğu şey seleksiyon. Evrimin bir sonraki halkası geldiğinde, bir önceki güçsüz olan doğada kendine yer bulamaz çünkü daha güçlü olan nesin tabiatı kendi normaline göre şekillendirir. İnsanlar anlayamadıkları şeyden korkarlar ve onu ezmeye çalışırlar.
House of M, bir soykırım hikayesi midir?
Kesinlikle öyledir. Hemde safkan bir mutanttan değil, bir “melez”den gelir. Scarlet Witch, hem mistik büyü hem de mutant genetiği kökenli bir Superior ve bir delirium esnasında bir cep evreni yaratıyor. Süper güçlü insanların, güçsüzler üstünde bir soykırım kurduğu, kahramanların hepsinin birer magazin canavarına dönüştüğü, Peter Parker’ın imza verdiği bir evren. Sonunda ayılan kahramanlardan bir kaçı Wanda’yı bulup kendine getirdiğinde, Wanda bu buhrana sebep olan bütün evrim zincirini dağıtıyor ve eyliyor viran. Gözleri yaşlı bir şekilde şu kelimeleri saçıyor. “No more Mutants.” O andan itibaren nüfusları milyonları bulan Mutantlar bir anda milyonlardan yüzlere düşüyor.
Hope, umuttan gayrı neyi temsil ediyor?
No more Muties hadisesinden sonra, yıllar sonra bir mutant bebek doğuyor. Onun bir kıyametin habercisi olduğuna inanların şiddetinden korumak için, Cyclops tarafından geleceğe gönderiliyor. Bu aynı zamanda Cyclops’un çizgiyi sıyırdığı ilk anlardan biri. Yıllar sonrasından geri gelen Hope, kendisini büyük bir sorumluluk içinde buluyor. Phoenix Force ile mi uğraşsın yoksa genetik olarak bir Havva ana figürünce orada olmak zorunda olmasıyla mı? Hope umuttan ziyade, mutant ırkının ve Cyclops’un düştüğü açmazı, artık neyden umut güdeceklerini şaşırmalarını temsil ediyor ve figürde boş bir umut olarak yerini alıyor. Tamam finalinde mutantlar geri geliyor ama, getiri ve götürüleri iyi tartıp okumak lazım.
Angel, büyük güç büyük sosyoloji yumurtası
Bununla ilgili aslında kelimeler kifayetsiz kalıyor. Adam melek lan. Kanatları var ve temsil ettiği şey, bir çok zihne göre kutsal olmalıyken, hatta ve hatta mutantları tanrının bir işareti olarak görmeleri gerekirken insanlar ne yaptı? Tutup bu kanatları bir fiziksel zarar gibi algılayıp bu vizyonda meşrulaştırdı. Adam zaten depresyondaydı, ve üstündeki kutsal yükü kontrol edemeyip bir intihar makinesine döndü. Bu, kafası karışkan insan oğlunun her işarette paniğe gark olmasıyla alakalı.
Bonus: Stan The King Lee!
Cameo’suz olmaz ağalar.