Heyecanla beklediğimiz o an geldi ve nihayet final sezonunun ilk bölümünü izleyebildik. İzlemeyenler için spoiler içerecek bir şey söyleyeceğiz ki nihayet Jon Snow geçmişi ile ilgili gerçeği öğrendi ve bu, Game of Thrones’un son sezonunun prömiyerinde Winterfell altında yer alan mezarların dizi için önemli bir ana tanıklık etmesi açısından bir ilk teşkil etmiyordu.
Özellikle mezarlar dedik çünkü şimdi Starkların mahzen mezarlarından bahsedeceğiz ve tarihle nasıl bir benzerlik taşıdıklarına göz atacağız.
Başlıyoruz!
Kral Robert Baratheon’un ilk sezondaki Lyanna Stark heykelini ziyaretinden Arya ve Sansa Stark’ın bir araya gelmesine kadar Starklar ve çevrelerindekiler mahremiyet, inanç veya güvenlik için yeraltı yapısını tekrar tekrar ziyaret etti
Mezarlar, gidilecek bir yer olmasından daha fazla bir anlama sahip. Bu bölüm büyük bir gizem ve Starklar için güçlü bir anlamı var. Örneğin genç Jon Snow, -Snow olarak- oraya ait olmadığı fikrine kapılmıştı. Hatta A Storm of Swords kitabında, Sam Tarly’ye burayla ilgili rüyaları olduğunu ancak kendisi için burada bir yer olmadığını bildiğini söylemiştir.
George R. R. Martin, A Song of Ice and Fire kitabının bölümlerinin kabaca gerçek tarihten, özellikle de 15.yüzyıl İngilteresi’ndeki Güllerin Savaşı’ndan esinlendiğini ve güncel tarihin -dizinin bariz fantastik unsurlarına rağmen- alan ile ilgili çok fazla bilgi verdiğini söyledi
Kısacası diyebiliriz ki Winterfell’in altındaki mezarlar bir tesadüf değil. Mezar uygulamalarını inceleyen Merkez Lancashire Üniversitesi Arkeoloji bölümünde okutman Duncan Sayer’ın söylediğine göre Viking ve Anglo-Sakson erken Ora Çağ pagan geleneklerinde, önemli insanların gömülmesi höyükler inşa edilerek gerçekleştirilirdi. Bu mezar höyüklerinin önemi, Beowulf’ta görülebilir: Hikayenin son dizilerinden birinin başlangıcında ejderhanın uyanışı; bir hırsız, ejderhanın hazinesini koruduğu höyüğe gizlice girdikten sonra gerçekleşir.
Ancak 7. ve 8. yüzyıllarda Hristiyanlık yayıldıkça İngiltere gibi bölgelerdeki insanlar yeni bir gelenek ortaya koyarlar: Mahzen mezarlar
Sayer, erken dönem Hristiyan bazilikalarının azizlerin mezarı olduğu düşünülen noktalar üzerine inşa edildiği fikrini Roma’ya kadar izlemiştir. Hacılar kutsal yerleri ziyaret etmeye ve oradaki kutsal kalıntıları görmeye istekliydiler.
Kilise altında yer alıp kutsal alana bağlı ancak mimari olarak ayrı ve kendi girişine sahip, müstakil bir yapı olan mahzen; bir kilisenin, insanların ana mekandaki işleyişi bozmadan kalıntıları ziyaret etmelerine izin vermesinin bir yoluydu
Bu düzenin iyi bir örneği Kuzey Yorkshire’daki Ripon Katedrali’nde görülebilir. Bugün de görülebildiği üzere özellikle hacılar, azizlere ait kalıntıları ziyaret edip saygısını gösterebilsin diye özel olarak inşa edilmiştir. Hacılardan giriş ücreti alabilmek için de ayrı bir kapı, Orta Çağ kiliselerinde yaygın olarak görülmektedir.
İnsan kalıntılarına bu denli yakın olmak çok önemlidir ve bu iğrenç ya da ürpertici olarak görülmemiştir
Aksine ölülere yakınlık, onlarla bir tür iletişim kurmak için iyi bir fırsattı çünkü bu türden bir dua ile ruhların, dua edene yardım edeceğine inanılıyordu.
Ataları, kişinin hayatı boyunca nasıl davrandığı ve ölümden sonra nereye gideceği konusunda güç sahibi olarak görülüyordu
Sayer bu konuda, “Bu kemiklere dokunabilmek, onları görmek, onların yanında dua etmek istiyorsun çünkü seni iyileştirecek güce sahipler. Bu, belirli azizleri veya belirli ataları ziyaret etme sebeplerinden biridir. Hayatınızı etkileyecek bir konumdalar.” demiştir.
Bu şekilde bir boşluğa duyulan saygı göz önüne alındığında, hükümdarlar da nihayetinde aziz olarak görülüp görülmediklerine bakılmaksızın kendi mahzen mezarlarına sahip olmak istediler
Örneğin 8. yüzyılda kral olan Mercia Aethelbald, şu an Derbyshire’ın Repton Köyü’ndeki kraliyet mahzenine gömülmüştür.
Sayer’ın söylediğine göre Winterfell’deki mezarları gösteren heykeller, gerçek hayattaki mahzen geleneğinden biraz uzaklaşıyor
Sayer, Stark heykellerinin kesinlikle bir fantezi olduğunu söylüyor. Sayer, geç Orta Çağ’da varlıklı insanların heykellerinin kiliselerde görülmeye başlandığını ancak bunun tipik olarak mahzen mezarlarının içine yerleştirilmediğini çünkü bunun amacını aşacağını belirtiyor.
Varlıklı aileler için kiliselerdeki mezar mahzenleri, din devriminden sonra çoğalmaya başlamıştır
Zengin ancak kraliyete mensup olmayan bir insanın özel bir mahzene gömüleceği fikri, esasen Viktorya Dönemi’nde yaygınlaşmıştır. Yer üstü yapıları olan türbeler de daha sonra gelmiştir.
O dönemde kullanılan heykeller başlı başına birer sembolizm örneğiydi
Bir erkeğin ayaklarında bir güç veya cesaret sembolü olarak bir aslan yer alabilirdi ya da köpeği olan bir kadın sadakat anlamını taşırdı. Starkların yanında yer alan kurtlar da olumlu anlamlara sahiptir.
Öyleyse diyebiliriz ki Winterfell’deki mahzen gerçek tarihle benzerlik taşıyor
Gerçek hayatta mahzen mezarlarına gömülen kişilerin önemli insanlar olduğu gerçeği Game of Thrones için de geçerlidir. Özellikle kuzey kralları ve Winterfell lortlarının mahzendeki mezarlara gömülüyor olması onların özel kişiler olduklarını göstermektedir.
Bu açıdan Jon Snow’un Stark mahzeninde kendisi için uygun bir yer olmadığını hissetmesi makul kabul edilebilir. Robert Baratheon gibi bir ziyaretçinin bir hacı gibi saygısını sunmak için mezarlara gelmesi fikri de gerçekçidir. Ve heykellere uygun olarak bu alandaki taş direkler de gerçekle paralelliğe sahiptir.
Son olarak muhtemel bir benzerliğin en güçlü hali ise fantezi mahzenin, tarihteki gerçek halleri gibi ölülerle temas edildiği bir yer olmasıdır diyebiliriz
Kaynak 1